San’at Üzre Bir Derûn Söyleşi

Tiyatro, dizi ve sinema oyuncusu, yazar, şair, çevirmen, reklamcı… Çok yönlü bir usta Yılmaz Gruda… Hatice Eğilmez Kaya’nın Yılmaz Gruda’yla yaptığı söyleşinin kitaplaştığı San’at Üzre Bir Derûn Söyleşi (Akdoğan Yayınevi), özyaşam öyküsü ve anılarla bezenmiş belgesel derinliğinde bir yapıt.

Yayınlanma: 14.07.2022 - 00:01
San’at Üzre Bir Derûn Söyleşi
Abone Ol google-news

 

HATİCE EĞİLMEZ KAYA’DAN YILMAZ GRUDA İLE ‘SAN’AT ÜZRE BİR DERÛN SÖYLEŞİ’

Sanata adanmış bir hayatın iç dökümü!

Tiyatro, dizi ve sinema oyuncusu, yazar, şair, çevirmen, reklamcı… Çok yönlü bir usta Yılmaz Gruda… Hatice Eğilmez Kaya’nın Yılmaz Gruda’yla yaptığı söyleşinin kitaplaştığı San’at Üzre Bir Derûn Söyleşi (Akdoğan Yayınevi), özyaşam öyküsü ve anılarla bezenmiş belgesel derinliğinde bir yapıt.

Yaşamını sanata adamış bir bilgenin akıcı, içten, sahne dili tadında anlatımı, özgün biçemiyle okuyucuyu saran söyleşi; yaşamı, dünya görüşü ve sanatına ilişkin özellikle Cumhuriyet dönemi Türk Tiyatrosu ve edebiyatıyla ilgili çalışmalar yapacaklar için de çok değerli ayrıntılarla yüklü.

NİLGÜN BEYDİLİ

CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK TİYATROSU VE EDEBİYATINA İLİŞKİN ÖNEMLİ AYRINTILAR

Yaşamını tiyatroya adayan Yılmaz Gruda hâlâ bir delikanlı gibi koşuyor, sevgiyle ve tutkuyla üretmeye devam ediyor.

Hatice Eğilmez Kaya’nın Yılmaz Gruda’yla yaptığı söyleşinin kitaplaştığı San’at Üzre Bir Derûn Söyleşi (Akdoğan Yayınevi), ustanın yaşamı, dünya görüşü ve sanatına ilişkin özellikle Cumhuriyet dönemi Türk Tiyatrosu ve edebiyatıyla ilgili çalışmalar yapacaklar için de çok değerli ayrıntılarla yüklü.

Söyleşide Türk tiyatrosunun tarihsel gelişimine ışık tutan Gruda, yer yer eleştirel bir anlayışla konuyu ele alıyor.

SANAT YAŞAMINA YEDİ YAŞINDA ADIM ATTI!

Yılmaz Gruda’nın yaşı 92, mesleki yaşı ise 85. Henüz yedi yaşındayken radyo sanatçısı olarak yolunu açan isim büyük sanatçı Vahi Öz. İlk sahne deneyimini ise aile meclisinde ediniyor.

Yazar, bir çocukluk anısıyla süslüyor, sanat yaşamına girişini. Babası, Hz. Hamza Menkıbelerine düşkündür. Sürekli oğluna okutmaktadır. Yılmaz, bir gün okumaktan yorulur, bıkar. Babaannesini arkasına alarak kitapları babasından habersiz sahaflara satar.

Babası sert, otoriter bir insandır. Bir bayram günü hikâyeleri okumasını isteyince zor durumda kalır Yılmaz, “falaka” korkusuyla yaratıcılığını harekete geçirir, çözüm üretir. Bir kitap uydurup hikâyeyi dramatize eder.

Aile ortamında gerçekleşen bu gösteri ona tiyatronun ve edebiyatın kapılarını açar: “Bu dikenli fakat dünyanın en güzel aşk yoluna, uğraşına adımımı atmış oldum.” diyor söyleşide. Artık o da ustası Muhsin Ertuğrul’un açtığı yolda ilerlemektedir.

USTALAR GEÇİDİ!

Kitabın önemli bir bölümü Türk tiyatrosunun tarihsel gelişimine odaklı. Kukla, Karagöz-Hacivat, Meddah, Ortaoyunu gibi geleneksel Türk tiyatrosu üzerine değerlendirmeler yaparken kimi niteliklerinin Batı tiyatrosundan aşağı kalmadığını vurguluyor Gruda.

Kitapta Muammer Karaca, Avni Dilligil, Haldun Dormen, Nisa Serezli, Altan Erbulak, Gülriz Sururi, Ayfer Feray, İzzet Günay, Erol Günaydın, Seden Kızıltunç, Haldun Taner, Ayşen Gruda gibi Türk tiyatrosuna büyük emek vermiş sanatçılarla ilgili anılar da yer alıyor.

Sahne hayatında iz bırakan “Zafer Madalyası”, “Sözde Melekler”, “Kırkından Sonra” oyunlarıyla ilgili hem güldüren hem de düşündüren anılarını da paylaşıyor Yılmaz Gruda. Birlikte sahneleri paylaştığı arkadaşlarını sevgiyle, saygıyla, vefayla anıyor.

“Çarmıhtaki Yeni Mehmet” şiir kitabında yer alan bir şiirinde ise şöyle ölümsüzleştiriyor:

“Bir uzak bağbozumu geldiler,/ Şarâbettiler yüreklerimizi./ Ve bir nice yaşam’lar söylediler/ Bizi taşvazo’lara koyarak, bin yöne gittiler”.

TİYATRO VE ŞİİRLE BİR ÖMÜR

Hatice Eğilmez Kaya’nın söyleşisinde, Cumhuriyet Gazetesi tarafından verilen Yunus Nadi Ödülleri’nde, 2003 yılında Şiir dalında ödüle değer görülen Yılmaz Gruda’nın şiir dünyasına da yer veriliyor.

Sanat yaşamında şiirin yerini şöyle niteliyor Gruda: “Şiir de sanat hayatımda birinci, temel konumdadır.” Ölümünden sonra mezar taşına şair yazılmasını dilediğini de ifade ediyor.

Yılmaz Gruda’nın şiirini biçimlendiren toplumcu dünya görüşü ve işçi sınıfından yana tutumudur. 1952’de Ahmet Oktay’la Mavi akımına ad veren Mavi dergisine katılırlar.

Garip akımını toplumcu şiirin önünde bir engel görüp eleştirirler. Attila İlhan’ı dergiye davet edenler onlardır. Bir süre sonra dergi çeşitli nedenlerle kapanır. Demokrat Parti iktidarının baskıcı tutumu sanatçıların ensesindedir.

Gruda’nın, isim babalığını Muzaffer Erdost’un yaptığı İkinci Yeni hareketine ilgisi ise kısa sürer; toplumcu şiir ekseninden uzaklaşmaz. Gruda’ya göre şiir yazmak “o cehennemi yaz sıcaklarında buzu buz olarak sürdürmek, elde tutmak, satmak” demektir. Söyleşide de “Şiir nasıl yazılır?” sorusuna tüm bu deneyimleri ışığında yanıt verir.

YILMAZ GRUDA’NIN ROMANCILIĞI VE “KARŞI ROMAN” ANLAYIŞI

Kitapta Yılmaz Gruda’nın romancılığına da yer veriliyor. “Piyasa romancılığından farklı değişik ve çağcıl bir roman biçem ve biçimi”ni hedeflediğini örneklerle somutlaştıran Gruda, roman anlayışını, hız çağında tuğla kalınlığında kitaplar yerine “karşı roman” nitelemesiyle açımlıyor.

“Gördüğünüz gibi ‘Karşı Roman’, sorulara, araştırmalara götürüyor, kitaplıklara koşturuyor, dağarımızı zenginleştiriyor.” diyor.

San’at Üzre Bir Derûn Söyleşi, sanata adanmış bir hayatın iç dökümü. Söyleşi; asırlık bir çınarın yaşam öyküsü, sanat anlayışı ve yapıtlarının ötesinde tarihsel ve toplumsal bir değer ifade ediyor. Yılmaz Gruda, Hatice Eğilmez Kaya’nın yönelttiği sorularla sanat tarihimize ışık tutuyor.

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler