Bir tas çorba ile gelen mutluluk

İstanbul’da 10, Türkiye’de 100 bin insanın evsiz olduğu ifade ediyor. Çorbada Tuzun Olsun Derneği farkındalık yaratmaya çalışıyor.

Yayınlanma: 18.07.2017 - 12:03
Abone Ol google-news

Ahmet Külsoy/Önceki akşam canım sıkkındı. Saat 20.00 gibi eve gidiyordum. İçimden bir ses’ Evde ne yapacaksın biraz gez dolaş rahatlarsın’ diyordu. İçimden gelen sese kulak verdim Taksim Meydanı’nda dolaşmaya başladım. Ayaklarım beni, Gezi Parkı ile Taksim Meydanı’nın kesiştiği yere getirdi.

Ağaçların altına yattım. Etrafta neler olup bittiğini izlemeye başladım. Son tütünü pipoya doldurdum, derin derin çekmeye başladım. Başımı kaldırdım karşı yönden sarı yelekli bir grup insan geliyordu, tanıdım gelenleri. Çorbada Tuzun Olsun Derneği’nin gönüllü çalışanları. Hazırladıkları yemekleri piramidin en altındakilere ulaştırmak için yek vücut olmuşlar. Sağ tarafta 30-40 metre uzunluğunda sıra oldu bir anda yüze yakın inşan. Kim bunlar : Yaşları 35’in üzerine hırpalanmış, örselenmiş, umutlarını kaybetmiş, toplum tarafından ötekileştirilmiş askerlik yapmış bir dönem devlete vergi vermiş bizim insanlarımız. Küçük çocuklarda vardı içlerinde. ’suçluymuş’ gibi hissediyorlardı kendilerini. Etrafa dalgın umutsuz gözle bakıyorlardı. Konuşmak istediğimde ‘ hayır’ cevabı aldım.

Fotoğraf makinesinden ürküp çekiniyorlardı. 40 yaşlarında saçı sakalı ağarmış konuşmasından Rize veya Trabzonlu olduğunu tahmin ettiğim birisiyle göz göze geldim. Yanına yaklaştım hal hatır sorup, kendimi tanıttım. ‘ Buradaki insanların durumlarını yazsan ne olacak? Yadigar Ejder bu parkta yaşadığı dönemde öldü, kaporta ustasıyım. İş bulsan barınacak yer bulamıyorsun. İki ay çalışıp bir aylık ev kirasını ancak denkleştirebiliyorum. Önümüz kış’ diyerek içinde bulunduğu durumu anlatmaya çalışıyordu. Yaşlı teyzeleri görünce yüreğime ateş düştü, göğsüm ağrıdı, mideme kramp girdi. Hem üzülüyor hem de seviniyordum. Seviniyordum, büyük insanlık ayakta olduğu için. Yaşları 25- ile 30 arasında bir grup genç kadın erkek, kapitalizmin ezip hırpaladığı, ötekileştirdiği, yok saydığı, ölürseniz ölün dediği insanlara sahip çıkan, onlara asla yalnız değilsiniz diyen, kocaman yürekli vicdanlı insanlar, insan olmanın gereklerini yerine getiriyordu.

Paraları Oluyor mu?

Sinyacılık ( Onların jargonunda dilencilik) yapanlar var. Sana geliyor ‘Bana 10 lira versene!’ diyor. Sen de 'bana dokunmasın' diye çıkartıp veriyorsun. Bu onun bazen yemek bazen sigara parası oluyor. Bazen yıkanıyorlar o parayla. Yazları boğaza atlayıp yıkanmaya çalışıyorlar. Kışları işleri zor. Sağlık sorunları var. Ayaklar şiş, vücut şiş. Onlar ‘Bizim gözümüzde insan değil’. O zaman ne oluyor? Ölüyor. Sağlık sorunları ilgisizlik insan yerine konmamak!

Fotoğraf makinemi çıkardım, deklanşöre basmaya hazırlanırken,’ Beni çekme, bizi çekme’ diye tepki verdiler, piramidin en altındakiler, yani yok sayılanlar. Sakinleşmelerini bekledim. Yanıma, Çorbada Tuzun Olsun Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Türker yaklaştı, kendimi tanıttım.

Sözü Ahmet Türker’e bırakalım: ’Önce gönüllü topluluktuk. Sonra dernekleştik. Mevsimine göre her akşam üç kap yemek veriyoruz. Bu akşam mercimek çorbası, tatlı, ayran, taze fasulye, pilav. Burada her akşam 250 insanımıza yemek veriyoruz. Artarsa İstiklal Caddesi’ne çıkıp köhne yerlerde yatan, oturan insanlara yemeği dağıtıyoruz.’

Evsizlerle atölye çalışması yapıyoruz

Türker şöyle devam ediyor konuşmasına: ‘40 kişiden oluşan Gönüllü Araştırma grubumuz var. Bu arkadaşlar, Beyoğlu, Üsküdar, Fatih , Sultanbeyli, Kadıköy, İkitelli ’de sokakta yaşayan insanları araştırıyoruz. Başlarını sokacak evleri varsa onlara hijyenik ( sabun deterjan vb) veriyoruz. Göçmenler ve yetimleri de unutmuyoruz. Üç yıl içinde önce rehabilite edip daha sonra 10 arkadaşımızı işe yerleştirdik. Biz şimdi bu insanlara balık veriyoruz ama onları tekrar ayağa kaldırıp, toplumun içine çekmek için mücadele ediyoruz. Evsizlik dediğimiz şey, barınma değil barınamama sorunu. Arkadaşlarımız banyo yapamıyor, bunun için çalışma yapıyoruz. Kamu- Belediyeler- özel sektörden destek bekliyoruz’

 

Halk ekmeğin önemli ölçüde destek verdiğinin altını çizen Türker, "Özel sektöre ve kamu kuruluşlarına gidiyoruz. Ne yaptığımızı nasıl yaptığımızı anlatıyoruz. Destek istediğimizi anlattığımızda geri çeviren kurum ve kişi olmuyor. Halk Ekmek Fabrikası ekmek ihtiyacını karşılıyor. İstanbul ve Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü destek veriyor. TRT ise haber yaparak sesimizi ve taleplerimizi geniş topluluklara duyuruyor. Biz kendimize ayna tutuyoruz. Madde bağımlılarına özel ilgi gösterip bu illetten kurtulmalarını sağlamaya çalışıyoruz. Biz ciddi iş yaptığımızı düşünüyoruz. Bu insanlara önce özgüven kazandırmak istiyoruz. Vicdan sahibi herkesin elini taşın altına koymasını istiyoruz. Bu insanlar ‘ dün’ böyle değildiler." diyor.

Gönüllü çalışan Hamdi Koçoğlu, buradaki insanlarla arkadaş olduklarını belirterek "Buraya her akşam geldiğimde evime geldiğimi hissediyorum. Kalabalık bir aile olduğumuzu düşünüyorum. Gönül bağı oldu bu insanlarla aramda. Merhamet, vicdan duygusuyla bu işi yapmıyorum. Zaten bu insanların merhamete ihtiyacı yok. Yardıma ihtiyaçları var. Düştükleri ortamdan kurtulmaya ihtiyaçları var. Toplum tarafından yok sayılan bu insanlara’ hayır siz varsınız’ diyoruz. Yemek bir araç. Bir tas çorba alırken nasıl ezilip büzüldüklerini gördüğümde kahroluyorum." diyor.

İstanbul’da 10 bin kadar evsiz insan var

İstanbul’da tahminen 10 bin kadar evsiz insan var, sokakta parkta yaşıyor. Türkiye genelinde ise 100 bin civarında insanın sokakta yaşadığı ifade ediliyor. Evsizler yokmuş gibi davranıyoruz. Buna kimsenin hakkı yok. Ev kirasının asgari ücretten yüksek olduğu toplumda yaşıyoruz. Bireysel olarak çok sorumluluğumuz var. Görüyorsak duyuyorsak sorumluyuz. Hiç kimse kimseden farklı değil, koşullar eşit değil.’

Benzer bir uygulama da Beyoğlu Turan Sokak’ta, Anarşist grup evsizlere 15 gün arayla üç kap sıcak yemek veriyor. Grup, Pazar günleri kurulan semt pazarından yaş sebze ve meyve kuru kumanya alıp, mekanda büyük kazanlarda pişirip ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyor.

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler