Kültürel Miras’a Bakış!

30 Ekim 2018 Salı

Çarşamba günü Cumhuriyet’te Öznur Oğraş Çolak’ın “Arkeolojide ödenek eriyor” başlıklı haberi, Kültür Bakanlığı’nın Türkiye’deki kazılara 2018’de “30.5 milyon lira” harcadığını duyurdu…
Perşembe günü de benim “İznik tabak rekor kırdı” başlıklı haberimde, tabağın Londra Sotheby’s müzayedesinde “35.3 milyon liraya” alıcı bulduğu bildiriliyordu! Bu haberimizi, ertesi günün Hürriyet gazetesi, yalnız 1. sayfaya değil, “sürmanşete (başlık üstüne)alıntıladı…
Düşünebiliyor musunuz? Dünyada, Türkiye kökenli 1480 tarihli bir tabağa 35.3 milyon lira ödeniyor, Kültür bakanlığı ise Türkiye’deki 530 arkeolojik kazı ve araştırmaya yalnızca 30.5 milyon lira ödenek ayırabiliyor!
Türkiye’de yabancıların yaptığı 32 kazıdan biri olan Hattuşaş - Boğazköy kazısına Almanların yılda 1 milyon lira harcadıklarını anımsamakta yarar var! Gariptir, Çorum İl Meclisi’nin AKP’li üyeleri, Boğazköy’ü Almanların yerine Kültür Bakanlığı’nın kazmasını önerdiler!
Çolak, haberinde 2013’te bu ödeneğin 43 milyon lira olduğunu, 2017’de 37.8 milyona, bu yıl ise 30.5 milyon liraya gerilediğini de vurguladı!

***

Bir başka çelişkili durum ise müzecilerin, kentlerinde “arkeolojik kurtarma kazıları” yapmalarıdır… Örneğin İstanbul Arkeoloji Müzeleri görevlileri, kentin çeşitli yerlerinde 5 kazı yapıyor. Bu kazıları yapan müzecilerden doğru dürüst müzecilik görevi yapmaları beklenebilir mi?
Müzeci, müzeden çıkmamalı! Müzesinde depolarda bakımsız, korumasız, onarılması gereken buluntulara yoğunlaşmalıdır. Türkiye’de müze depolarına girdiğinizde, “keşke bu tarihsel miras toprak altında kalsaydı” gibilerden garip bir duyguya kapılıyorsunuz!
Müzelerimize personel alınmıyor… Üniversitelerden her yıl 5 bine yakın arkeolog ve sanat tarihçisi mezun oluyor, bakanlık 50 kişi bile almıyor. Ama bu yıl Diyanet Başkanlığı’na 9 bin 500 personel alınacağı duyuruldu!
Doğru dürüst ödenekler verilmiyor. Bu koşullar altındaki müzeciler, Türkiye’nin tarihsel, kültürel ve dinsel mirasını nasıl koruyacaklarının, nasıl sergileyeceklerinin, nasıl yayın yapacaklarının, ziyaretçileri nasıl aydınlatacaklarının şaşkınlığı içindedirler…

***

Zaman zaman basınımızda arkeolojik ya da eski eser kaçakçılığı hakkında haberler çıkıyor. Yaklaşık 10 gün önce İstanbul Emniyeti, son yılların en büyük kaçakçılık olayını durdurmayı başardı.
Bu olay, gazetelere bölük pörçük ve önemli hatalarla yansıdı. Üzeri resimli seramik şarap karıştırma kapları “kantaroslardan” tutun da en eski elektron sikkelere ve heykel başlarına kadar çeşitli tarihsel miras ele geçirildi.
Ne var ki haberlerde, sikkelerin “İÖ 2600’lü yıllardan” olduğu yazıldı. Oysa Lidyalılar sikkeyi “İÖ 2600’lerde” değil, “günümüzden 2600 yıl önce” icat etmişlerdi!

***

Çarşamba günü de Bulgaristan çıkışlı bir haber basınımıza yansıdı. Resimli haber şöyle duyuruldu:
“Bu gemi enkazı tam 2 bin 400 yıllık - Dünyanın en eski batığı Karadeniz’de bulundu!”
Vahim bir hata! Dünyada en eski batık, 1982’de Antalya’nın Kaş ilçesine 8 km açıkta Uluburun’da bulunmamış mıydı? Tunç çağına ait, yaklaşık 3300 yıl önce batan bu gemi, Bodrum Denizaltı Arkeoloji Müzesi’nin özel salonunda sergilenmiyor mu?
“Dünyanın en eski deniz ticaret gemisi batığı” olduğu kabul edilen 15 metre uzunluğundaki bu tekne, yaklaşık 50 m derinlikte bulunmuştu.
ABD Sualtı Arkeoloji Enstitüsü’nün kurucusu George F. Bass ve Cemal Pulak, 1984’te başlayan Uluburun batığı çalışmalarını 1994’te tamamladılar.
Mısır’dan yola çıkıp Kıbrıs’tan geçtikten sonra, Kaş’ta fırtınaya tutulan batıktaki çok değişik buluntular, dönemin tarihine önemli ölçüde ışık tutuyor. Mısır kraliçesi Nefertiti’nin “altın yüzüğünden”, Kıbrıs, Anadolu, Yunan ve hatta Romanya bağlantılı ele geçen buluntular Bodrum’da sergileniyor!

***

Birkaç yıl önce bir gazetemizde Balıkesir çıkışlı yayımlanan haberi asla unutamam! Haberde “Jandarmanın kaçakçılardan İÖ 8. yy’dan Bizans sikkeleri ele geçirdiği” bildiriliyordu.
Birincisi, o tarihte daha sikke icat edilmemişti! İkincisi o tarihte Bizans ne gezer!
Herhalde şu ya da bu biçimde basına verilen haber bültenleri gazete yönetimlerinde doğru dürüst incelenmeden, yalan yanlış okura iletiliyor!

***

Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin 95. yıldönümü kutlu olsun… Kutlama, her nedense Türkiye Cumhuriyeti başkenti Ankara’dan alınarak Osmanlı’nın başkenti İstanbul’a taşındı. Korkum, yakın gelecekte 10 Kasım’da Atatürk’ün yerine, 10 Şubat’ta Abdülhamit’in “resmen” anılacak olmasıdır!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları