İstisnalar kaideyi bozmasın

10 Mayıs 2017 Çarşamba

Dokuz yıllık emek, üç taslak ve beş bakan değişikliğinden sonra Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu taslağı (FSEK) yasalaşma yolunda. Önceki bakanlar Ertuğrul Günay, Ömer Çelik, Yalçın Topçu ve Mahir Ünal’ın yasalaştıramadığı FSEK taslağını bakalım Nabi Avcı yasalaştırabilecek mi?
Önce bir hakkı teslim edelim. Kültür ve Turizm Bakanlığı, başta Telif Hakları Genel Müdürlüğü olmak üzere örnek bir çalışma gerçekleştirdi. Taslağın üç ayrı kez hazırlanması sürecinde de fikir ve sanat eserleri alanındaki tüm meslek birlikleri ile birlikte üzerinde anlaşılabilecek bir metin ortaya çıkartmaya çalıştılar. Şimdi de taslak ilgili herkesin görüşlerini belirtebilmesi için 30 gün boyunca görüşe açıldı (telifhaklari.gov.tr/kanuntasarisi/index).
Dijital alandaki gelişmelere uyum sağlamak amacıyla yapılan bu yasa değişikliğinin 9 yıl gecikmesinin kültür endüstrisini oluşturan müzik, sinema ve yayıncılık sektörlerine ağır darbeler vurduğunu, dijital alandaki korsanlığın tahammül edilemez boyutlara ulaştığını da söylemeliyim. Müzik ve sinema sektörleri küçüldü, yayıncılık sıkıntı yaşıyor.
Kanun değişikliğindeki “Dijital alanda ihlallerle mücadelede daha hızlı ve etkin tedbirlerin alınması”, “yaygın ve adil bir lisanslama sistemi oluşturulması” gibi hedefler geleceğe yönelik olumlu adımlar. Kültür endüstrisi bakanlıktan 9 yıllık maddi zararı karşılayacak önlemler de bekliyor.
FSEK Taslağı’nın gerekçesinde “telif hakkı sahiplerine hak ettikleri hukuki korumanın sağlanması, diğer tarafta ise toplumsal gelişme için bilgiye ve esere erişimin sağlanması arasında denge kurulması amacı”ndan söz ediliyor. Bu “denge” arayışı da istisnaları getiriyor. İstisna da eser sahibinin bazı haklarının yasa yoluyla geri alınması demek. FSEK’teki eser sahibini zarara uğratan birçok istisnayı kaldırmak yerine yenileri getiriliyor. Gerekçe olarak “AB müktesebatına uyum sağlamak” gösteriliyor. Ama AB müktesebatı da fikri hakları korumanın esas olduğunu söyler ve istisnalar kaideyi bozamaz diye ekler. Bu taslakta fikri hakkı korumak ön koşulunun toplumsal yarar için ihmal edildiği anlaşılıyor. Örneğin “ödünç vermede herkesten izin alın ama yazarın iznini almayın, kitabın içindeki resim için bedel ödeyin ama yazara herhangi bir bedel ödemeyin” mi diyor AB? Yıllardır bakanlık bütçesine eklenen “Copyright Levy” yine AB talebiyle yeniden verilirken bile eser sahibinin hakkından devlet aslan payını, 100 liranın 62.5 lirasını alıyor. Oysa uğranılan zararı bir nebze azaltmak için kesintilerin tamamını hak sahiplerine dağıtmak gerekmez mi?
FSEK’in amacı ilk maddesinde net; eser sahiplerinin “manevi ve mali haklarını belirlemek, korumak, bu ürünlerden yararlanma şartlarını düzenlemek, öngörülen esas ve usullere aykırı yararlanma halinde yaptırımları tespit etmektir.” “Toplumsal gelişme için bilgiye ve esere erişimin sağlanması” gerekçesiyle taslakta yasanın amacından sapılıyor. Oysa FSEK’le eser sahibinin hakları korunacak, böylelikle eser üretme özendirilecek. Sonra da devlet anayasal görevi olan toplumun bu bilgiye ve esere erişimini sağlayacak. Devletin görevi sanki hakkını tamamen alabiliyormuş gibi eser sahibine ihale ediliyor.
Bakan Nabi Avcı, koruma süresi biten Sabahattin Ali’yi örnek vermiş ve yayıncılara duyarlı davranmaları çağrısını yapmış. Bu sorunun da kaynağı bir istisna. Bakan Avcı, ilgili maddede değişiklik yaparak koruma süresini 70 yıldan “sonsuza dek” diye değiştirip sadece Sabahattin Ali’nin değil Mevlana, Mehmet Akif, Ömer Seyfettin, Halit Ziya gibi eserleri yağmalanan tüm eser sahiplerinin haklarını koruyacak dünya çapında öncü bir adım atmalı. Yeter ki istensin. Yeter ki “toplumsal yarar” diye fikri hakları korumaktan kaçınılmasın. Zaman varken FSEK taslağı kanunun eser sahibinin haklarını korumak amacına uygun hale getirilsin.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ara Güler Müzesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları