Tarihin dönüm noktası 19 Mayıs!

Türk halkının var olma savaşı 104 yıl önce bugün Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde Samsun'dan başladı. Tarihe "Türk mucizesi" olarak geçen bu süreci Doç. Dr. M. Emin Elmacı, Dr. Çiğdem Bayraktar Ör ve Dr. Selim Erdoğan Cumhuriyet'e anlattı.

Yayınlanma: 19.05.2023 - 03:00
Tarihin dönüm noktası 19 Mayıs!
Abone Ol google-news

Tarihin en kutsal mücadelesi, 104 yıl önce bugün ulusal bir biçim kazandı. O; halka gitti, dinledi, gözlemledi, gerçekçi ve devrimci bir yol haritası oluşturdu. Planına sadık kaldı, asla umudunu yitirmedi ve çoban ateşlerini birleştirerek bir halkı hem ulus hem de devlet yaptı. 19 Mayıs 1919’da Bandırma Vapuru ile Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Atatürk, Milli Mücadele’nin fitili ateşledi. Tarihe "Türk mucizesi" olarak geçen bu süreci Doç. Dr. M. Emin Elmacı, Dr. Çiğdem Bayraktar Ör ve Dr. Selim Erdoğan Cumhuriyet'e anlattı.

(M. Emin Elmacı)

Mustafa Kemal’in en başından beri ülkeyi kurtarma umudu olduğuna değinen Tarihçi Doç. Dr. M. Emin Elmacı, 1906’da Vatan ve Hürriyet cemiyetinin Selanik’teki şubesinde yaptığı konuşmasında “Biz kuracağımız teşkilat ile bir gün mutlaka ve ne olursa olsun muvaffak olacağız. Vatanı, milleti kurtaracağız” dediğini anımsattı. 

"YALAN VE ALGILARI ALT ETTİ"

Mustafa Kemal’in Dünya Savaşı’nın sonunda her şeyin bittiğinin sanıldığı bir dönemde bile kendisiyle ilk mülakatı yapan gazeteci Ruşen Eşref’e fotoğrafını hediye ederken yazdığı “Her şeye rağmen muhakkak bir nura doğru yürümekteyiz” sözlerine dikkat çeken Elmacı, aynı notta Mustafa Kemal’in umudunun kaynağını “Bende bu imanı yaşatan kuvvet, yalnız, aziz memleketim ve milletim hakkındaki sonsuz sevgim değil, bugünün karanlıkları, ahlaksızlıkları, şarlatanlıkları içinde sırf vatan ve hakikat aşkı ile ışık serpmeye ve aramaya çalışan bir gençlik gördüğümdendir” sözleriyle açıkladığının altını çizdi. 

Milli Mücadele’yi engellemek için de yoğun algı ve kara propaganda yapıldığına değinen Elmacı, bu karalamalara Atatürk’ün Sivas Kongresi’ndeki yanıtını anımsattı:

“Efendiler, milletimizin sizler gibi aydınlan ve hamiyet sahipleri manzaranın elemli karanlıklarından ümitsizliğe kapılmadılar. Çünkü onlar bilirler ki, tarih, bir milletin varlığını, hakkını hiçbir zaman inkar edemez. Çünkü onlar kuvvetli bir iman ile kanidirler ki, bir yalan perdesi arkasından vatan ve milletimiz aleyhinde verilen hükümler, ortaya sürülen kanaatler muhakkak iflasa mahkumdurlar.” 

(Selim Erdoğan)

"MONDROS’TAN BAŞLAYAN BİR SÜREÇ"

Milli Mücadele’nin sembolik olarak başlangıcının 19 Mayıs olmasının doğru olduğunu belirten Tarihçi Dr. Selim Erdoğan, “Ancak Millî Mücadele’yi bu tarihte başlatan anlatı eksiktir, hatalıdır. Çünkü bu anlatı Mustafa Kemal Paşa’nın ilk ve tek planının direnişi Anadolu’dan başlatmak ve Millî Mücadele kadrolarını sıfırdan kurmak şeklinde olduğu gibi maceracı, sonucu belirsiz bir yola çıkar. Aynı zamanda bu Mustafa Kemal’in aklını, dehasını da inkâr etmektir” dedi. 

“Bu hataya düşmemek ve ‘Millî Mücadele’yi aslında Vahdettin başlattı’ gibi saçma sapan iddialara muhatap olmamak gerek” diyen Erdoğan, “Bunun için başlangıç referans noktası olarak Mondros Mütarekesi’ni almak ve buradan Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışı arasındaki altı ayı çok iyi değerlendirmekte fayda vardır” ifadelerini kullandı. 

Mustafa Kemal’i aynı eğitimi aldığı subaylardan ayıran en belirgin nitelikler akıl ve muhakeme yeteneği olduğuna dikkat çeken Erdoğan, “Mondros sonrası hemen maceraya atılmak yerine müttefiklerin niyetini ve gücünü, Padişah’ın eğilimini görmek istedi ve Devlet-i Aliyye’nin zaten var olan askerî ve bürokratik sistemini kullanmayı tercih etti” dedi. 

"ANADOLU DİRENİŞİ"

Mustafa Kemal’in mevcut sistem ve İstanbul’dan Anadolu’yu kurtarmanın mümkün olmadığını gördüğü yerde B planını devreye soktuğunu vurgulayan Erdoğan, bu planı şöyle özetledi:

“Anadolu’dan başlatılacak direniş için de Ali Fuat (Cebesoy), Cevat (Çobanlı), Fevzi (Çakmak) paşalarla, Miralay İsmet (İnönü), Miralay Asım (Gündüz) gibi subaylarla planlar, görev bölümleri yapmıştır. Mücadelenin stratejisi, yani “Topyekün Harp” bu toplantılarla şekillenmiştir. Yetenekleri ve halka verdiği güven tartışılmayacak, meşruiyeti sorgulanmayacak bir lider etrafında toplanacak bir millet! Ancak bu meşruiyetin sağlanması için öncelikle hareketin sağlam bir siyasî zemine oturtulması gerekmektedir. 

Burada da Atatürk’ün Havza’dan başlayarak Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin açılışıyla son bulacak süreçte Millî Egemenlik Belgeleri’ni nasıl bir araç olarak kullandığını, zaferden sonra da bu belgelere ve Meclis’e yaslanarak nasıl modern, millî bir devlet kurduğunu görüyoruz. Kısacası; Mustafa Kemal Atatürk aklını ortaya koymuş, diplomatik, siyasî, sosyal ve askerî tüm gerçekleri eşsiz bir muhakeme süzgecinden geçirerek Millî Mücadele’nin Topyekün Harp stratejisini oluşturmuştur. Bundan sonra tek yapması gereken, bu stratejiyi cesaret ve kararlılıkla uygulamak olacaktır.”

(Çiğdem Bayraktar Ör)

Mustafa Kemal’in 'Asıl mesele yıkılmak üzere olan imparatorluktan bir Türk devleti çıkarmaktır' dediğinde yılın henüz 1905 olduğuna dikkat çeken Tarihçi Dr. Çiğdem Bayraktar Ör, “Doğduğu, büyüdüğü Balkanların önce kaynaması, sonra kaybedilmesi düşünce dünyasında hedefler ve amaçlar yaratmıştı. 'Vatan kurtarmak' onda bir gayeden fazlasıydı; bir varoluş meselesiydi” dedi. 

"KUVVETLE İNANMAK"

Bu doğrultuda daha Suriye’deyken Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kuran Mustafa Kemal’in 1911’de Trablusgarp’a gönüllü gittiğine değinen Bayraktar, “Aşık olduğu askerlik mesleğini kararlılıkla seçmiş ve Anafartalar’daki üstün başarısını bu kararlılığın bütünleştiği dehayla ortaya koymuştu” ifadelerini kullandı.

“Hiçbir tehdit, ferman, ceza, yasak, engel onu 'vatan kurtarma planı'ndan alıkoyamadı” diyen Bayraktar, 39 yaşında hakkında verilen idam kararının bile onu yolundan çeviremediği belirterek şunları söyledi:

“'Ben Samsun’u ve Samsun halkını gördüğüm zaman memlekete ve millete ait bütün tasavvurlarımın, kararlarımın yerine getirilebilir olduğuna bir defa daha kuvvetle inandım', demişti. Sihirli parola işte buydu: Kuvvetle inanmak! Aynı inancı savaş meydanlarında askerlerine de aşıladı. Söylev’de 'Bütün komutanlara verdiğimiz buyrukta hepsinin tam kararlı ve kesin davranmaları gereğini bildirdik', der. İşte bu kararlılığı dehasıyla birleştirdi ve bize ülkemizi armağan etti.”


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler