TBMM'de 'terörle mücadele' oturumu: Bakanlardan 'bilgilendirme'

TBMM Genel Kurulu, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında toplandı. Genel Kurulda Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan bilgilendirme yaptı. Meclis Genel Kurulu'nda konuşan Hakan Fidan, "Gelinen noktada örgüt (PKK), Türkiye'den çok Suriye'nin ve Irak'ın güvenlik tehdidi haline gelmiştir" dedi. Bakanların bilgilendirmelerinin ardından siyasi parti gruplarından temsilcilerin konuşmalarına geçildi.

Yayınlanma: 16.01.2024 - 18:28
TBMM'de 'terörle mücadele' oturumu: Bakanlardan 'bilgilendirme'
Abone Ol google-news

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında toplanan TBMM Genel Kurulu'nda Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, terörle mücadeleye ilişkin bilgi verdi.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, son yıllarda terör örgütlerinin dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye'nin bölgesinde de emperyalist devletlerin vekalet savaşında bir araç olarak kullanıldığını belirtti.

KURTULMUŞ: "ŞUNU BİR KEZ DAHA HATIRLATMAK İSTERİM..."

Kurtulmuş, teröre karşı 'ama'sız, 'fakat'sız, tavizsiz bir mücadeleyi sürdürmenin gerekliliğini vurguladı.

Emperyalist devletlerin bu politikalarını boşa çıkaracak en önemli değerin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin bu konudaki net kararlılığı olduğunu belirten Kurtulmuş, "Sadece son terörist kalmayıncaya kadar değil, terörist bu topraklardan ve bu bölgeden sökülüp atılıncaya, arkasındaki destekler yok edilinceye kadar teröre karşı kararlı mücadelemiz ciddi bir şekilde devam edecektir. Terör örgütlerine kimlerin siyasi, lojistik, askeri ve istihbari destekler verdiğini hepimiz gayet iyi biliyoruz. Bu desteklerin arkasındaki esas niyetin de üç temel noktada toplandığını gayet iyi biliyoruz. Bunlardan birisi, bölgeyi istikrarsızlaştırmak, bir diğeri ülkeleri bölüp parçalayarak yeni birtakım devletler ortaya çıkarmak ve daha da önemlisi bu bölgede yaşayan halkları birbirlerine karşı düşmanlaştırmaktır. Onun için, teröre karşı mücadelede her alanda güçlü bir şekilde bu mücadeleye destek olmak, bu mücadeleyi sürdürmek mecburiyetindeyiz. Türkiye, hiç şüphesiz bu terör belasını da bütün unsurlarıyla birlikte tasfiye edecek, yok edecek ve tarihin çöplüğüne atacaktır. Ancak terörün destekçilerine şunu bir kez daha hatırlatmak isterim. Teröre verilen destek, karanlığa sıkılmış bir kurşun gibidir. O desteği verenler, bir gün o kurşunun kendilerini de bulacağını, kendilerine de zarar vereceğini unutmamalıdırlar" dedi.

Kurtulmuş, başta komşu ülkeler olmak üzere bütün ülkeleri de Türkiye'nin teröre karşı haklı mücadelesinde destek olmaya çağırdı.

GÜLER: 'STRATEJİK ÖNGÖRÜDEN YOKSUN SÖYLEMLERE ŞAHİT OLUYORUZ'

Genel Kurul'da önce Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, bilgilendirmede bulundu.

Bakan Güler, "Bugüne kadar terörle mücadelede; yurt içinde ve sınır ötesinde icra ettiğimiz başarılı operasyonlar ile terör örgütüne çok ağır darbeler indirdik, örgütün hareket kabiliyetini bitme noktasına getirdik. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz; ülkemizin ve milletimizin güvenliğine yönelen tehditleri, sınırlarımıza dayanmadan bertaraf edebilmek için cansiparane bir şekilde görev yapmaktadır. Bu mücadelemiz sırasında ne acıdır ki şehit haberi alındıktan sonra, bilen-bilmeyen bazı kesimler tarafından çeşitli yorumlar yapılmakta, spekülasyonlar oluşturulmaktadır. Bir kısmı siyasi maksatlı olan bu söylemlerin, kahraman Mehmetçik'in gayretini yok sayma ve yürüttüğümüz mücadeleye zarar verme amaçlı olduğu görülmektedir. 'Ordumuzun bölgede ne işi var' diye soruluyor. Ayrıca 'Suriye ve Irak'ta bedel ödediğimiz' veya 'üs bölgelerinde gerekli tedbirlerin alınmadığı' gibi stratejik öngörüden yoksun; teknik ve taktikten uzak, bilinçsiz ve art niyetli söylemlere şahit oluyoruz. Şüphesiz ki bu söylemlerde bulunanlar, yakın geçmişte yaşananları, Irak ve Suriye'den kaynaklı ödediğimiz bedelleri de unutmuşa benziyorlar" diye konuştu.

'TERÖRLE MÜCADELEDE KONSEPT DEĞİŞİKLİĞİNE GİTTİK'

Eleştirilerin olabileceğini ancak böylesine hassas ve milli bir konuda, birlik ve dayanışma içerisinde olmak yerine yaşanan acıların, siyasi malzeme yapılmasının, asla ve asla kabul edilemeyeceğine işaret eden Bakan Güler, "Teröristlerin yanı başımızda bu şekilde yuvalanması ve düzenlediği saldırılar karşısında artık sınırlarımızın ötesinde daha etkin ve kalıcı tedbirler alma lüzumu ortaya çıktı. Bu kapsamda 2016 yılından itibaren, terörle mücadelede, kapsamlı bir konsept değişikliğine giderek çok yönlü güvenlik anlayışını kararlı bir şekilde uygulamaya koyduk. Sınırlarımızın emniyetini ileriden sağlama ve terörü kaynağında yok etme stratejisini uygulamaya başladık. Suriye'de icra ettiğimiz Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı harekatları ile terör örgütlerini bertaraf ettik ve Suriye hududumuzun yüzde 63'ünü ileriden kontrol altına almayı başardık. Bu operasyonlarla sınırlarımızda kurulmak istenen terör koridorunu parçalarken; aynı zamanda bölgede yaşayan veya göç etmiş olan Suriye vatandaşları için güvenli ve istikrarlı bir yaşam alanı oluşturduk" ifadelerini kullandı.

'ŞEHİRLERİMİZDE DAHA BÜYÜK BEDELLER ÖDEYECEKTİK'

Suriye'deki süreç hakkında yapılan eleştirilere değinen Bakan Güler, şu ifadeleri kullandı:

"Suriye'de bedel ödediğimiz söyleniyor. Evet, Türkiye, Suriye konusunda bedel ödemiştir. Ama Suriye'ye girip gerekli tedbirleri almadan önce ödemiştir. Bu da az önce ifade ettiğim terör örgütünün hain saldırılarıyla oldu. Ancak, başarıyla gerçekleştirdiğimiz operasyonlarla bölgedeki durum artık, hem bizim hem de bölge halkının menfaatlerine uygun bir şekilde devam ediyor. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz tarafından 2019'da başlatılan Pençe harekatları, terör örgütünün Irak kuzeyindeki hareket kabiliyetinin engellenmesi ve ülkemizi hedef alan eylem arayışlarının kısıtlanması noktasında önemli kazanımlara ulaşmamızı sağlamıştır.

Terör örgütü unsurlarına karşı 'sızma, sıcak takip ve yerinde etkisiz hale getirme' gibi taktiklerin başarıyla yürütülmesini sağlayan 'üs bölgeleri stratejisi' sayesinde; Sinat-Haftanin'den Hakurk'a kadar uzanan yaklaşık 300 kilometrelik Türkiye-Irak sınır şeridinde, ortalama 15 ile 30 kilometre derinlikte güvenli hat oluşturulmuştur. Pençe serisinin sonuncusu olan ve 17 Nisan 2022'de başlatılan Pençe-Kilit Operasyonu ile kilit kapatılmış ve Irak sınırımızın tamamının emniyeti ileriden tesis edilmiştir. Şu an eğer orada olmasaydık, örgütün sınırlarımıza yönelik saldırıları, daha önce olduğu gibi devam edecekti ve kendi şehirlerimizde daha büyük bedeller ödeyecektik.

Bugün artık, yurt içinden tek bir şehit haberi gelmiyor. Üs bölgelerimize, kalekollarımıza tek bir saldırı yapılamıyor. Bu da terörü kaynağında yok etme stratejimizin başarısını gösteriyor. Irak sınırımızda verilen mücadeleler ve Irak’ın kuzeyindeki varlığımız sayesinde bugün artık en doğudaki sınır şehirlerimizden Hakkari ve Şırnak başta olmak üzere ülkemizin tamamında güvenlik ve huzur ortamı tesis edilmiştir."

'ÜSLERİMİZDE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİ SÜREKLİ ARTIRIYORUZ'

Çok ciddi bir operasyonel tecrübe gerektiren bu seviyedeki bir hava harekatı yoğunluğunu dünyada benzerini görmenin mümkün olmadığını söyleyen Bakan Güler, "Bölgedeki üslerimizde de güvenlik tedbirlerini sürekli artırıyoruz. Nitekim operasyonlarla terörist unsurları temizledikten sonra üs bölgelerindeki konuşlanma ve emniyete ilişkin hazırlanan tesisler aşama aşama geliştirilmekte ve nihayetinde son teknolojiyi haiz koruyucu sistemlerin kullanıldığı hale dönüştürülmektedir. Müteakip süreçte ise yol yapımı ile yaşam konteynerleri, banyo-tuvalet, klima, jeneratör ve diğer yaşam malzemelerinin temini dahil iyileştirme ve geliştirme çalışmaları yapılmakta; üs bölgelerimiz mütemadiyen güçlendirilmektedir. Örneğin Pençe bölgelerine toplam 620 kilometre yol, 3 tane köprü yapılmıştır. Yine operasyon bölgelerine 1173 yaşam konteyneri, 2 bin 869 jeneratör, 2 bin 482 soğuk iklim çadırı, 3 bin 760 adet klima dahil radyatör ve soba ısıtıcı gönderilmiştir" dedi.

'ŞEHİTLERİMİZİN KANI YERDE BIRAKILMAMIŞTIR'

Irak'ın kuzeyinden son gelen haberler karşısında acılarının büyük olduğunu vurgulayan Bakan Güler, sözlerini şöyle tamamladı:

"Ancak evlatlarımızın intikamını almak için kudretimiz daha büyük, irademiz ve kararlığımız ise tamdır. Bugüne kadar şehitlerimizin kanını yerde bırakmadık, bırakmıyoruz. Nitekim bugüne kadar Pençe serisi ve Pençe-Kilit Harekatı bölgelerindeki üs bölgelerimize yönelik, PKK'lı teröristlerin 3 bin 151 defa taciz ve sızma gibi saldırı girişimleri oldu. Bu saldırılara mukabil Irak'ın kuzeyinde 1689 terörist etkisiz hale getirilirken; bölgede teröristlerin döşediği 5 bin 23 mayın/el yapımı patlayıcı temizlenmiş, 2 bin 477 mağara ve sığınak kullanılamaz hale getirilmiş; ayrıca 3 bin 416 silah ile 1 milyon 390 bin 421 mühimmat ele geçirilmiştir.

Irak kuzeyindeki üs bölgelerimize düzenlenen son saldırılar sonrasında da Irak ve Suriye'de kapsamlı hava harekatları başlatılmıştır. Milli İstihbarat Teşkilatı ile koordineli olarak yürütülen söz konusu harekatlarda, Irak'ın ve Suriye'nin kuzeyinde tespit edilen toplam 114 hedef imha edilmiştir. Son 5 günde 77 terörist etkisiz hale getirilerek şehitlerimizin kanı yerde bırakılmamıştır. Böylece son 1 yılda etkisiz hale getirilen terörist sayısı 2 bin 374'e ulaşmıştır. Tabii ki bunların hiçbirisi, bir şehidimizin tırnağına bile değmez, acımızı dindirmez, yüreğimizi soğutmaz. Dolayısıyla, asla geri adım atmadan son terörist de etkisiz hale getirilinceye kadar mücadelemizi sürdüreceğiz."

FİDAN: 'TERÖR ÖRGÜTLERİNİN KÖKÜNÜN KAZINMASI ELZEMDİR'

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise devletin terör belasını bitirme yönündeki kararlılığının her şeyin üzerinde olduğunu belirterek, "Meşru müdafaa hakkımız çerçevesinde PKK/YPG ve destekçileriyle sınır ötesindeki mücadelemiz son terör odağı etkisiz hale getirilinceye kadar devam edecektir. Her zaman söylediğimiz gibi bölgemizde barış ve güvenliğin güçlendirilmesi, milli güvenlik sistemimizin bir parçası olan dış politikalarımızın önceliklerinin başında yer almaktadır. Bu stratejinin bir parçası olarak tüm terör örgütlerinin kökünün bölgemize kalıcı bir biçimde kazınması elzemdir. Bu yalnızca milletimizin değil, tüm bölge ülkelerinin barış ve huzur içinde güvenli ve müreffeh bir biçimde yaşamalarının olmazsa olmaz şartıdır" dedi.

'ÜLKEMİZ ESARET GÖMLEĞİNİ YIRTIP ATTI'

Türkiye'nin tüm komşularının ve müttefiklerinin bölgedeki terör örgütleriyle olan mücadeleye samimiyetle destek vermesinin bir zaruriyet haline geldiğini kaydeden Fidan, "Soğuk savaş döneminde birbiriyle savaşamayan kamplar vekil unsurlar ile savaşa girmiştir. Aynı senaryolar Türkiye'de de uygulanmaya çalışıldı. Hükümetlerimiz terörle mücadelede ezber bozarak esaret gömleğini yırtıp atmıştır. Uluslararası mücadelede kullanılan en klasik araçlardan biri bildiğiniz gibi vekil unsurlar ve terör örgütleridir. Özgürlük güvenlik dengesinde altın oran yakalanmıştır. Örgüt silahlı varlığını kaybetmiştir. Ülkemizin her bölgesi emniyet içinde yaşanılır hale gelmiştir, daha çok Suriye ve Irak'ın milli güvenlik tehdidi haline gelmiştir. Ülkemizi hedef alan örgütler birbirleriyle etkileşim halindedir" diye konuştu.

'DAHA İLERİ TEDBİRLER ALMAKTA TEREDDÜT ETMEYECEĞİZ'

Türkiye'nin yürüttüğü askeri harekatlar sonucu terörün kaynağında bertaraf edildiğini ve yönetici kadrosunun elimine edildiğini kaydeden Bakan Fidan, "Terörle mücadele diplomasimizi kararlılıkla yürütüyoruz. Avrupa başta olmak üzere birçok ülkede siyasi ayağı olduğunu bilerek şekillendiriyoruz. Örgüt Suriye ve Irak'ta güçsüzlükten istifade ederek zemin kazandı. Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB), Irak'ta PKK'ya alan açtı. Süleymaniye'ye yönelik yaptırımlarımıza rağmen KYB, PKK'ya müzahir tutumunu değiştirmezse daha ileri tedbirler almakta tereddüt etmeyeceğiz. Bölücü örgüt, Irak içinde nüfuzunu artırma gayretinde. Suriye'nin kuzeyinde bir terör devleti kurulmasına asla izin vermeyeceğiz. Örgütün Suriye ve Irak arasındaki geçişkenliği her iki sahada etkisiz kılınmasını gerektirmektedir" ifadelerini kullandı.

Bakan Fidan ayrıca, ABD'nin ve bazı Avrupa ülkelerinin IŞİD ile mücadele bahanesiyle PKK'ya destek verdiğini ve PKK'nın Gazze'ye yönelen ilgiden yararlanmaya çalıştığını dile getirdi.

'TERÖR ÖRGÜTÜNÜN SON KULLANMA TARİHİ GEÇMİŞTİR'

Bakan Fidan, TBMM'nin terörle mücadele konusundaki kararlı tutumunun, bundan sonraki çalışmalarında kendilerine güç vereceğini belirterek, "Terör örgütünün son kullanma tarihi geçmiştir. Ülkemize kasteden bölücü terör örgütüne, sınırlarımız boyunca ve ötesinde kendisini güvende hissedebileceği hiçbir alan bırakmayacağız. Sınırlarımıza mücavir toprakların, hain emellerin planlanıp icra edildiği, dokunulmaz sahalar olmasına izin vermeyeceğiz. Terörle mücadele konusunda tek ses, tek yürek olan milletimizden aldığımız kuvvetle, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, terörle mücadele diplomasimizi, devletimizin tüm kurumlarıyla birlikte sürdüreceğiz" dedi. 

SELÇUK ÖZDAĞ: CUMHURBAŞKANI, ÖZEL’İ NİYE ARAMADI?

Bakanların ardından; Saadet Partisi Grup Başkanı ve Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ, TBMM Genel Kurulunda, Pençe-Kilit Harekatı bölgesindeki terör saldırıları ve terörle mücadeleye ilişkin hükümet bilgilendirmesi üzerine grubu adına söz aldı.

Terörün her türlüsüne lanet okuyan Özdağ, "Bu terör, 40 yılı aşkın bir süredir hep aynı şeyleri yaparak farklı bir sonuç elde edilemediği için mi bitirilmiyor?" sorusunun cevaplandırılması gerektiğini söyledi.

Özdağ, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın terör saldırısı sonrasında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile telefonda görüştüğünü hatırlatarak, "Cumhurbaşkanı, terör saldırısından sonra sadece iki parti liderini aramıştır. Onları araması doğru bir şeydir ama Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanını neden aramamaktadır? Saadet-Gelecek grubunun genel başkanları neden aranmamaktadır? Burada 15 parti var. 15 partinin genel başkanları neden aranmamaktadır?" sorularını yöneltti.

"MESELE SADECE BİR GÜVENLİK MESELESİ DE DEĞİLDİR"

Şehit haberlerinden sonra yapılan açıklamaların, ruhsuzluğunun, tekdüzeliğinin, değişmeyen klişelerin sadece öfkeyi artırdığını söyleyen Özdağ, klişe haline gelmiş bildirilerin, retorik söylemler ve sorumluluğu kendinden başka herkese yükleyen ikiyüzlü gayretkeş beyanların, terörü beslemekten, ona yol verip cesaretlendirmekten öteye bir işe yaramadığını söyledi.

Terörün birçok ülkenin sorunu olduğunu, özellikle etnik terörün beslendiği sosyolojik bir taban olduğunu ifade eden Özdağ, şöyle devam etti:

"Örgütü taşere eden uluslararası güçleri, devletleri es geçmeyelim. Ayrıca bu yapıların ideolojik bir yanı var ki bununla mücadele etmek ciddi bir kararlılık ve hazırlık gerektirir. Bu mesele sadece bir güvenlik meselesi de değildir. Ekonomik bir meseledir, sosyal ve kültürel bir konudur. Tarihi ve sosyolojik kodları ve gerçeklikleri vardır, heleki etnik terörün, dayandığı toplumsal bir tabanı da vardır. Bütün bir toplumun topyekün hissetmesi gereken bir acı ve dolayısıyla bizatihi milletin katılımının yani 85 milyonun beraberce bu mücadelenin içerisinde olması gerekmektedir."

Özdağ, terörle mücadele konusunda bir şey yapmak yerine yapıyormuş gibi görünmekten vazgeçilmesini istedi.

BÜLENT KAYA: "ÖFKELERİMİZLE MÜZAKERE EDEMEYİZ"

Saadet Partisi Grup Başkanvekili Bülent Kaya da TBMM'nin Orta Doğu'nun ve Türkiye'nin içine çekilmek istenilen çatışmalı, kaos sürecinin farkına varması gerektiğini söyledi.

Kaya, yaşanan süreçte TBMM'nin aklıselim ve sağlıklı şekilde müzakere etme mecburiyetinin olduğunu belirterek, öfke, hırs ve intikam duygularıyla bu konuların müzakere edilemeyeceğini kaydetti.

Türkiye'nin terör ve teröristle mücadelesinin uluslararası bir boyut kazandığını ifade eden Kaya, sınır güvenliği, düzensiz ve kontrolsüz göç konularına değindi.

Kaya, "Bir taraftan mazlumlarla dayanışırken bir taraftan da düzensiz göç sebebiyle ülkemizin maruz kalacağı bu Orta Doğululaştırma sürecine dikkatlerinizi çekmek istiyorum" ifadelerini kullandı.

İYİ PARTİLİ DERVİŞOĞLU: ‘HERKESİ BURADAN UYARIYORUM’

İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu, TBMM Genel Kurulunda, Pençe-Kilit Harekat Bölgesi'ndeki terör saldırısı ve gelişmelerle ilgili yapılan bilgilendirme üzerine, İYİ Parti Grubu adına söz aldı.

Meclisi bilgilendiren Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'a teşekkür eden Dervişoğlu, "Türk milletinin vatanına, istiklaline, istikbaline, hürriyetine ve Türk devletinin bekasına kastedenlerin akıbetini tarih yazıyor. Herkesi buradan uyarıyor ve tarihten ders çıkarmasını tavsiye ediyorum" ifadelerini kullandı.

Terörün bir yıldırma ve baskı unsuru haline getirilerek bölgenin siyasi, iktisadi ve sosyal istikrarsızlığa sürüklenmesine izin verilmeyeceğini kaydeden Dervişoğlu, "Kahraman Türk ordusu, Türkiye'nin güney sınır hattında oluşturulmak istenen terör koridoruna mukavemet gösterdikçe ve bu bölgedeki terör unsurlarını yok ettikçe, emperyalizmin ve onun maşası olan PKK terör örgütünün tabii hedefi olacaktır" diye konuştu.

Irak ve Suriye'nin ardından bir sonraki hedefin İran olacağını, onu da dört parçalı terör devleti projesinin son aşaması olan Türkiye'nin izleyeceğini kaydeden Dervişoğlu, bunun gerçekleşmemesi için gereken inisiyatifin, devletin yetkili organları eliyle büyük Türk milleti adına alınması gerektiğini söyledi.

Dervişoğlu, "Türk milletinin istiklalinin ve egemenliğinin ilanihaye var olması için tek bir seçenek vardır, o da Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin güney sınırlarının emperyalizm destekli terör unsurlarından arındırılmasıdır" görüşünü dile getirdi.

Bu sebeple İYİ Parti olarak, Irak-Suriye tezkeresine "evet" oyu verdiklerini anlatan Dervişoğlu, "Irak-Suriye tezkeresine 'hayır' oyu vermek demek, 'Türk Silahlı Kuvvetleri Irak'ın ve Suriye'nin kuzeyinden geri çekilsin ve tüm bu bölge PKK terör örgütünün kontrolüne geçsin' demektir. Onun için kimse İYİ Partiyi gerek Irak-Suriye tezkeresine verdiği destekten dolayı gerekse teröre karşı ortaya koyduğu güçlü iradeden dolayı, iktidarın sırasına ve tarafına geçmekle isnat etmeye kalkışmasın. İYİ Parti olarak elbette tarafız. Türk milletinden ve Türkiye'nin milli menfaatlerinden yanayız." değerlendirmesinde bulundu.

"TERÖR PROPAGANDASININ HİÇBİR TÜRLÜSÜNE MÜSAADE EDİLMEMELİ"

"İYİ Parti, çözüm sürecinin failleriyle, Türkiye'yi bir sığınmacı hendeği haline getirenlerle, Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temel ilkelerine hasımlık edenlerle aynı safta olmayacaktır" diyen Dervişoğlu, "İYİ Parti, gece gündüz sıraya geçerek 'Apo'nun heykelini dikeceğiz' diyenlere selam gönderenlerle; sırtını PKK'ya yaslayanlar ve onlarla herkesin gözü önünde açık ve şeffaf bir şekilde ortak hareket edenlerle; PKK'yı bir terör örgütü olarak görmeyen sözde siyasi yapılara meşruiyet kazandırmaya çalışanlarla aynı safta olmayacaktır" dedi.

Sadece dışarıda değil, içeride de terör propagandasının hiçbir türlüsüne müsaade edilmemesi gerektiğini ifade eden Dervişoğlu, "İstiklal Savaşı'na riyaset eden ve Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran Gazi Meclisin çatısı altında alenen terör propagandasına müsaade edildiği müddetçe terörle mücadelede eksik ve yetersiz kalınacağı aşikardır" ifadelerini kullandı.

Terörü övmenin, terörist başına güzellemeler yapmanın "demokrasi" olmadığının altını çizen Dervişoğlu, "TBMM'de bu kürsü de dahil olmak üzere hiçbir kürsü terör övücülüğünün ve terörist seviciliğinin aracı olarak kullanılamaz. Her kim ki bu Gazi Mecliste, teröristlerin hain eylemlerinin kirli emellerine kendisini alet ederse, vatanımızın birliğine ve bölünmez bütünlüğüne kastederse, bunun bedelini ödemelidir ve ödeyecektir." diye konuştu.

"TÜRK MİLLETİNİN DÜŞMANIYSANIZ, DÜŞMAN GİBİ MUAMELE GÖRECEKSİNİZ"

"Bir taraftan sırtını eli kanlı terör örgütünün şiddet eylemlerine dayayan, diğer taraftan dönüp sözde barış ve demokrasi havariliği yapan iki yüzlülere ve etnik bölücülere buradan sesleniyorum; Türk milletinin düşmanıysanız, düşman gibi muamele göreceksiniz" ifadelerini kullanan Dervişoğlu, "Ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğümüze kastetmeye niyetliyseniz bunun bedelini ağır bir şekilde ödeyeceksiniz. Her kim ki bir yandan terör örgütünün şiddet faaliyetleri karşısında sus pus oluyor, diğer yandan gelip de burada barış ve demokrasi havariliği yapıyorsa biliniz ki onlar, iki yüzlü kirli bir siyasetin maşası olmuşlardır" değerlendirmesinde bulundu.

Pençe Kilit Harekatı bölgesi başta olmak üzere kahraman Türk Ordusuna yönelik yoğunlaşan bu saldırıların hem bir iç muhakemeyi hem de doğru durum tespitiyle birlikte etkili çözüm iradesinin ortaya konulmasını zaruri kıldığını dile getiren Dervişoğlu, "Geçmişte olduğu gibi Türk milletinin hep birlikte bir millet olma şuurunun, Gazi Meclisimiz eliyle tüm dünyaya duyurulması gerekmektedir. 'İmza atmak şehit vermemizi engellemiyor' diyenler, Türk milletinin ve TBMM'nin iradesini küçümseyenlerdir. Elbette irade beyanı her şey değildir ama her şeyin başlangıcı irade beyanıdır. Açıkça söyleyin; her türlü siyasi beklentiyi ve taassuplarınızı aşarak terörle mücadeleden yana mısınız, yoksa değil misiniz?" diye sordu.

MHP’Lİ AYDIN: HER TÜRLÜ KÖTÜLÜK KARŞILIK BULMAYA DEVAM EDECEK

MHP Erzurum Milletvekili Kamil Aydın, Pençe-Kilit Harekatı bölgesindeki terör saldırıları ve terörle mücadeleye ilişkin hükümet bilgilendirmesi üzerine, MHP Grubu adına söz aldı.

Harekat bölgesinde şehit olan askerlere Allah'tan rahmet, başta aileleri ve yakınları olmak üzere millete başsağlığı dileyen Aydın, etnisite ve inanç odaklı özgürleştirme plan ve projelerinin, herhangi bir barış, huzur ve kalkınma sağlamadığı gibi bundan sonra da sağlamasının mümkün olmayacağına işaret etti.

Yüzyılı aşan bir süredir gizli işbirlikleri veya müesses nizam ilkeleri gereği milleti ve onun kurumsal çatısı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni benzer bir senaryo gereği, kadim Anadolu toprağından atma girişimlerinin ham hayalden öteye geçmediğini söyleyen Aydın, "Cumhuriyetimizin banisi aziz Atatürk'ün Gençliğe Hitabesinde özce ve özetle ifade ettiği gibi; şartların ve imkanların en kısıtlı olduğu dönemlerde bile yüce Türk milletinin kurumsal tüm donanımıyla güçlü Türk devlet yapısı, her türlü plan, senaryo ve tuzakları bozacak kararlılık ve kabiliyettedir" değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, bu uluslararası müesses nizamlara karşı sesini-soluğunu, kuvvetini-kudretini açıktan dile getirmekle kalmadığını, "Dünya sizden büyüktür" ve "Tek galip Allah'tır" ilahi hükmünü yüzlerine haykırarak, hem istiklal ve egemenliğini muhafaza ettiğini hem de tüm mazlum milletlerin duygu ve düşüncelerine tercüman olduğunu ifade eden Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bölgesinde ve küresel ölçekte meydana gelen kaos, kriz ve savaşlarda, barıştan yana tavrın yegane savunucusu olarak inisiyatif alan Türkiye'nin, Ankara merkezli bu kutlu yürüyüşünü akamete uğratmaya çalışanların, her türlü kirli tuzak, plan ve senaryoları boşa çıkarılmıştır. Bugün kararlı bir mücadele azmiyle aziz milletimizin varlığına, birliğine ve dirliğine musallat olmuş her türlü terörün yurt içinde bitme noktasına getirilmesi ile Batı'nın müesses nizam muktedirleri bu defa yaklaşık bin 500 kilometrelik güney sınırımızda bir 'teröristan' oluşturma düşüncesiyle yaratıp, vekalet verdikleri canilerle hız kesmeye çalışmaktadırlar. Fakat bütün bunlar beyhude çabalardır.

 Çünkü artık cin şişeden çıkmış, maskeler düşmüş, kimin kiminle beraber olduğu aleniyet kazanmış ve bütün bu hain planlar ortalığa serpilmiş, yani güneş balçıkla artık sıvanamamaktadır. Dahası son hain saldırılarda açıkça görüldüğü gibi bıçak kemik seviyesini de aşmış, buna mukabil vatanımızı ve milletimizi hedef alan her türlü kötülük, misliyle karşılık bulmuş ve bulmaya devam edecektir."

"FITRATIMIZDA DA İLKELERİMİZDE DE ZERRE DEĞİŞME OLMAMIŞTIR"

MHP'li Aydın, dün Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu, ticari ve ekonomik yaptırımlar, siyasi ve askeri ambargolar gibi klasik yöntemlere başvuranların, bugün Haçlı ruhuyla kutsal kitaba ve mabetlere saldırılarla Türk ve İslam karşıtlığını hortlatma girişimleri gibi ucuz ve ucube yeni yöntemler denediklerini söyledi.

"Fakat ne yaparlarsa yapsınlar, Türk'ün barışın güvercini olması kadar savaşın da kartalı olduğu tarihi hükmünü yok edemeyeceklerdir" diyen Aydın, MHP'nin, söz konusu vatan olduğunda her zaman her türlü siyasi mülahaza ve hesabı teferruat görüp, "önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben" demeyi içselleştirdiğini, hasbi bir ilkesel siyasi tutum ve davranış modeli oluşturduğunu dile getirdi.

Aydın, MHP Kurucu Genel Başkanı Alparslan Türkeş'in, Adana milletvekili olarak 19 Ağustos 1974'te Kıbrıs Barış Harekatı ile ilgili Meclis konuşmasındaki ifadeleri aktararak, şöyle konuştu:

"1974-2024; aradan 50 yıl geçmesine rağmen fıtratımızda da ilkelerimizde de zerre miskal değişme olmamıştır. Bilge liderimizin yol başçılığında, siyasi partimiz aynı istikamet üzerine hareket etmektedir çok şükür. Aziz milletimizin, vatanımızın ve onların tüten ocağı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin varlığını ve birliğini hedef alan her türlü habis plan, proje ve tuzak karşısında Milliyetçi Hareket Partisi amasız, fakatsız o günkü duruşun aynısını bugün de sergilemektedir. Benzer ilkesel tutum ve davranışın, bu Gazi Meclisin çatısı altında aziz milletimize ve onun kurumsal yapısı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne aidiyet onurunu taşıyan her siyasi parti grubu tarafından sergilenmesini diliyor ve temenni ediyorum."

DEM PARTİLİ KOÇYİĞİT: ‘BU ÖLÜMLERDEN HEPİMİZ SORUMLUYUZ’

DEM Parti Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit, TBMM Genel Kurulu'nda, Pençe-Kilit Harekatı bölgesindeki terör saldırısı ve gelişmelerle ilgili yapılan bilgilendirme üzerine, DEM Parti Grubu adına söz aldı.

DEM Parti olarak siyasetteki varlık gerekçelerinin, gençlerin yaşamını yitirmemesi olduğunu ifade eden Koçyiğit, "Bizler her zaman ölüm yerine yaşamı savunduk ve savunmaya da devam edeceğiz. Bir tek yurttaşımızın dahi burnunun kanamaması için çaba gösterdik ve bundan sonra da bu çabayı göstermeye devam edeceğiz. Gelin bu ülkede barışı, demokrasiyi ve özgürlüğü tesis edelim" diye konuştu.

DEM Parti Grup Başkanvekili Koçyiğit, ülkenin refaha kavuşmasının yolunun, "Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümünden geçtiğini" dile getirdi.

Koçyiğit, "Bu ölümlerden hepimiz sorumluyuz. Şayet Meclis olarak, demokratik siyaset olarak görevimizi yerine getirebilmiş olsaydık bu ölümler yaşanmazdı. Meclis bu kayıplardan sonra derhal sorumluluk almalıdır. Daha ne bekleniyor? Meclis, ölümlerin durması için sorumluluk alırsa biz parti olarak canla başla çalışacağımızın sözünü bir kez daha veriyoruz" ifadesini kullandı.

Güvenliği sağlamanın en kolay ve ucuz yolunun barış olduğunu kaydeden Koçyiğit, şunları söyledi:

"Gelin, Kürt sorununun demokratik çözümünü hep birlikte sağlayalım. Gelin, Meclisimiz bir kez olsun bütün ezberleri bozsun, rasyonel akla ve politikalara dayanan bir süreç için rol üstlensin. Bu parlamento, çatışmasızlığı esas alan bir çalışmayı yürütebilir, çünkü geçmişte yürüttü. Normalleşme ve demokratikleşme zemini oluşturulabilir. Bildiri yayımlamak sorunları çözmüyor, ortadan kaldırmıyor. Parlamento yas evi değildir, taziye dileme yeri değildir. Parlamento, insanları yaşatmak için söz kurma, elini taşın altına koyma ve eylem yeridir.

Mecliste bir komisyon kuralım. Kürt sorununun kaynaklık ettiği başta demokrasi sorunlarımız olmak üzere hukuksal alanda, adalet alanında, toplumsal yaşamda, emek yaşamındaki tüm eşitsizlikler ve sorunların çözüm yollarına dair Meclis komisyonu bir çalışma yapsın. Bütün sorunların, çatışmaların diyalog ve müzakereyle, siyaset yoluyla çözümü konusunda parlamento ve siyaset kurumu olarak bir deneyim ortaya koyalım, yeni bir başlangıç yapalım."

CHP’Lİ GÜNAYDIN: “GAZİ MECLİS’E BİLGİ VERİLMESİNİ OLUMLU BİR ADIM OLARAK GÖRELİM”

Genel Kurul’da, CHP Grubu adına CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın konuştu.

Günaydın, şunları söyledi:

“Son 22 günde ülkemiz üç önemli terör saldırısına uğradı, 21 vatan evladımızı yitirdik. 22 ve 23 Aralık 2023 tarihlerinde, iki akşamüzeri üst üste, bir gün altı, ertesi gün altı olmak üzere toplam 12 çocuğumuzu şehit verdiğimizde, Meclis’in derhal ve vakit kaybetmeksizin bir kapalı oturum yapması; Milli Savunma ve Dışişleri Bakanları’nın Meclis’e gelip bilgi vermesi gerektiğine vurgu yapmıştık. Yapmadınız. Yerine bilmem kaçıncı kez, hiçbir sonuç vermediği çoktan anlaşılmış olan bildirilerle iç siyasete mesaj vermesi tercih ettiniz. Aradan yalnızca 20 gün geçti, bu kez dokuz kahraman askerimiz PKK tarafından şehit edildi. 12 Ocak günü şehitlerimiz toprağa düştü, ertesi gün memleketlerine gönderdik, toprağa verdik. Sonra pazar ve pazartesi günleri bekledik. Salı günü, bugün bir toplantı yapıyoruz. Bakanlar geldiler ve bilgi verdiler. Konuşmaların içeriğinden öte, Gazi Meclis’e bilgi verilmesi ihtiyacının nihayet duyulmasını Meclis’in sahip olması gereken saygınlık ve etkinliğin çok gerisinde kalsa da olumlu bir adım olarak görelim.

Ülkemizin ulusal güvenliği, birliği ve bütünlüğü; ortak güvenliğimiz açısından hayati önem taşıyan bir gündemimiz var. Bizler siyasetçiyiz. Yurttaşlarımız bizi; çocukları güven, refah ve barış içinde demokratik bir ülkede yetiştirebilme umudu ile seçiyorlar. Bize de bu yolda görevler ve sorumluluk yüklüyorlar. Meclis’te bulunan hiçbir milletvekili arkadaşımızın ister iktidarda ister muhalefette olsun; bu görev ve sorumluluklarını başkasına ya da başkalarına delege edebilme hakkı ve özgürlüğü yoktur. Meclis’in en temel görevleri yasama ve bütçe çıkartma, yürütmeyi denetleme üzerine şekillenir.

O halde, terör gibi ülkemizin en önemli sorununu siyaset üstü ya da siyaset dışı görebilme gibi bir durum asla söz konusu olamaz. Gencecik çocuklarımız toprağa düşüyorsa vakitsiz, bu durum hepimizin uykularını kaçırmalıdır. Elbette nedeni ile sonucu ile diyalektik bir bakış açısı ile konuyu ele almalı, araştırmalı ve sonuçlar üretmeliyiz. Bunu yaparken de doğruyu yanlıştan ayırmalı, her şeyi yerli yerine oturtmalıyız.

“GAZETE HABERLERİNDEN BAŞKA BİR ŞEY DUYAN VARSA GELSİN BİZE İLETSİN”

“Bu konuşma böyle bir eksen içinde gerçekleşecek. Amacım vulgar bir siyaset tarzı gütmek, elbette değil. Ancak böylesi yakıcı bir sorunu, suya sabuna dokunmadan ele almanın da mümkün olamayacağı elbette açık.

Milli Savunma ve Dışişleri Bakanlarını dinledik. Gazete haberlerinden başka bir şey duyan varsa gelsin bize iletsin. Ancak şunu ifade etmeliyim ki kurmay subaylara öğretilen bir bilgi vardır. Terörle mücadelenin yüzde 80’i dış politika, yüzde 20’si askeri harekatlarla sağlanır ve sağlanmalıdır. Biz, bugünlere bir anda mı geldik? Şehit sayılarını veriyorsunuz, isimlerini veriyorsunuz. Anımsatayım. 2022 yılında iktidara geldiğinizde, bu memleket yalnızca yedi şehit vermişti. Dolayısıyla, tabloyu nerelerden aldığınızı ve nereye götürdüğünüzü çok iyi anlamanız lazım.

İşe başladınız. Yalnızca üç ay sonra 1 Mart 2003 tarihinde bu Gazi Meclis’e bir tezkere getirdiniz. Amacınız 100 bin Amerikan askerini; bu memleketin limanlarına, havaalanlarına, yollarına konuşlandırmak; buradan Irak’a girmelerini sağlamak ve Irak’ta kimyasal silah aramalarına yardımcı olmaktı. Başbakanınız Abdullah Gül, Genel Başkanınız Recep Tayyip Erdoğan’dı. Her ikisi birlikte, bu tezkerenin Meclis’ten geçmesi için sistemli bir baskıyı milletvekilleriniz üzerinde uyguladılar. İki partili bir Meclis vardı. CHP’nin gücü, tek başına o tezkerenin reddine yetmiyordu. Elbette biz, müktesebatımız ve onurumuz gereğince o tezkereye ret oyu verdi. Bizle beraber, vicdan sahibi bazı AKP milletvekilleri ve bakanları da ret oyu verdiler. Bu ret oyu çerçevesinde, ülkemize gelmiş ve konuşlanmış Amerikan askerleri tası tarağı toplayıp, gitmek zorunda kaldılar.”

“HAMASET YAPMAKLA İNSANLAR ANTİEMPERYALİST OLMAZLAR”

“Soruyorum: Ertuğrul Yalçınbayır adı size bir şey ifade ediyor mu? Mehmet Aydın adını hatırlıyor musunuz? Ya da Zeki Ergezen adı, sizin için hala hafızalarınızda kalan bir isim mi? Muhtemelen hatırlayamazsınız. Üçü de hükümetlerinizin ilk bakanlarıydı. Ve o tezkereye ret oyu verdikleri için siyasi hayatlarını bitirdiniz. Şimdi bize antiemperyalist nutukları atıyorsunuz, öyle mi? Antiemperyalizm bir tutum değildir, konjonktürel bir durum değildir, bir ideolojidir, bir duruştur. Hamaset yapmakla insanlar antiemperyalist olmazlar.

Amerika Irak’a kuzeyden giremeyince gitti güneyden girdi. Aranan kimyasal silahlar bulunamadı, 1 milyon masum Iraklı öldürüldü ve Irak destabilize edildi, yani Irak bugünlere hazırlandı. Savaş bittiğinde lideriniz, antiemperyalist nutuklar atan Erdoğan şunu söylüyordu: Hani bu söylenmedi diyorlar ya… ‘Irak’ta savaşan kahraman Amerikan erkek ve kadın askerlerinin bir an önce ülkelerine en az kayıpla dönmeleri temennisi ile dua ediyoruz.’ Siz şimdi bize bu dualarla antiemperyalizm hamaseti yapıyorsunuz. Demek ki bugünü anlamak için, AKP’nin dünkü dış politikasına da bakmak gerekiyor.

Gelelim Suriye’ye… 2005 yılında, AKP mayınları temizlemeye karar verdi. Anlatımlarınız etkileyiciydi: Suriye sınırında, 50 yıl evvelden koyulmuş mayınlar var, yağmurlar yağmış, mayınlar kaymış, haritalarının nerede olduğu bilinmiyor. Ottowa Sözleşmesi’ne 164 ülke imza koymuş. Sözleşmeyi 32 ülke imzalamamıştı. Amerika, Rusya, Çin, Suriye bir de İsrail imzalamadı. Siz bize dediniz ki, bu mayınları Türk Ordusu kendi imkanları ile temizleyemez. Niye? Çünkü çok şehit veririz. Peki kim yapabilir bunu? Dünyada bu işte en iyi firmalar İsrailli firmalar. Bu söylemler konuyu Meclis’e getirdiniz. Esat birlikte aile fotoğrafları çekiyordunuz.

İsrailli firmalara bu işi, 50 milyon dolar bile tutmayan bu işi ihale ettiniz. Bakın, her türlü şeyi kanıtlayarak söylüyorum: 2005 yılında açtığınız ihaleye İsrailli firmalar en düşük teklifi verdi. ‘Mayınları bu firmalar temizleyecek, beş yıl boyunca temizleme işlemini yapacaklar, sonra 44 yıllığına o mayınların temizlendiği alanı İsrailli firmalara kiraya vereceksiniz, İsrail orada organik tarım yapacak.’ Buna kim engel oldu, elbette CHP. Siz plana sadık kaldınız, CHP memleketine sadık kaldı."

"O ARADA SİZ, SUUDİ KRALI İLE GÖRÜŞMEYE DEVAM EDİYORDUNUZ..."

"Bu dış politika öngörüsüzlüğü sizi buralara getirdi. Asıl Suriye serüveniniz bitti mi? Bir sabah uyandı Amerikan Başkanı, Suriye’yi antidemokratik usullerle yönetilmekle suçladı. AKP geri durur mu, derhal bu trene atladınız. Dediniz ki, ‘Esat, aslında Esed’tir ve antidemokratik bir adamdır.’ O arada siz, Suudi Arabistan Kralı ile görüşmeye devam ediyordunuz. Sudan’ın lideri Ömer El-Beşir en yakın arkadaşınızdı. Kendinize bakmadan tavsiyelerde bulundunuz. Sonra dediniz ki, ‘Biz tanklara binersek üç saatte Şam’a gideriz.’

Bu söylemler altında her zaman olduğu gibi Amerika’nın peşine takıldınız. Küçücük bir ülkede, komşunuzda; 100 binlerce insanın çoluk çocuk ölmesine kılınızı bile kıpırdatmadınız. Dünyanın dört bir tarafından, ganimet peşinde koşan cihatçılar, o ülkeye sizlerin lojistiği ile sizlerin ulaşımı ile geldi. Sağlık hizmetlerine kadar destek verdiniz. İdlip’te bir gece yarısı, hava kuvvetleri koruması olmadan oraya soktuğunuz ordumuzu birileri bombaladı, 33 askerimiz şehit oldu, ne olduğunu anlayamadan… Olağan şüpheli belliydi. Gittiniz, çocukların toprağa verilmesinin üzerinden bir hafta bile geçmeden; o olağan şüphelinin kapısında dakikalarca bekleyebildiniz. Bu sizin anlattığınız dış politikadır.”

“BİZİ DİNLEMEK YERİNE EMPERYALİZM İLE İŞ TUTMAYI TERCİH ETTİNİZ”

"Askerlerimizin ismini sayıyoruz. Niye unutuyoruz: Fethi Şahin, Sefer Taş… Hatırlıyor musunuz bu çocukları? Bu çocuklarımız Suriye’de yakıldı. Bu çocuklar yakılırken, futbol maçı seyrediyordunuz? Futbol maçı izlemeyi kesmediniz? Bir hafta süreyle; ‘dezenformasyondur, yalandır, böyle bir şey olmadı’ dediniz. Ve en sonunda o çocukların fotoğrafları, videoları yayınladı. O çocukların yakılma emrini veren IŞİD’in sözde emiri, Gaziantep’te kuşçu dükkânı açtı. İşte sizin dış politikanız budur, işte sizin iç politikanız budur.

Ben size Amerika ve İsrail ile birlikte ortağı ve tarafı olduğunuz; Irak ve Suriye politikanızı anlattım. Bu politika neye yaradı? Şu anda Amerika, Rusya, İsrail; Türkiye’nin komşusu. Ortaya çıkan sonuçları öngördük ve sizi ikaz ettik. Bizi dinlemek yerine emperyalizm ile iş tutmayı tercih ettiniz.

Beyaz Saray’dan size beyzbol sopalı fotoğraflar gönderdiler, umursamadınız. Hakaret dolu mektuplar yazdılar, gıkınız çıkmadı. Bugün Irak ve Suriye üzerinden bağıra bağıra gelen planların sonuçları ile memleket yüzleşmek zorunda kalıyor. Gerçek analiz budur. Dışişleri Bakanı anlattı bir şeyler. Buna ilişkin bir tek cümle duydunuz mu? Irak, Suriye bu hale nasıl geldi, birçok cümle duydunuz mu? Bir tek cümle duymadığınız için, orta yerde gerçekten değerlendirilebilecek bir analiz de yoktur. 20 dakika gazete haberi anlatmak, Dışişleri Bakanı’nın Meclis’e gelip bilgi vermesi anlamına gelmez, gelmemektedir.”

“BU KAFA İLE BAŞKA BİR DUVARA ÇARPMANIZ YAKINDIR”

“İşin Milli Savunma boyutu… Osmanlı’dan öğrendiğimiz bir ders var. Kışlaya siyaset sokmayacaksın. Osmanlı, Balkan Savaşı’nı kışlaya siyaset soktuğu için kaybetti. Balkan Savaşlarından hiç ders almadığımızı 2016 darbe girişiminde öğrendik. Bu memleketin Genelkurmay Başkanı, yaverleri tarafından derdest edildi. En yakınındakiler, bir numaralı darbeci oldu. Soruyorum, onlar oraya bir günde mi geldi, o terfileri alırken kimleri engellediniz. Fetullah Gülen, devlet sızdı diyorsunuz ya; koalisyon ortağınızdı. Oralara yükseldiler ve bir 15 Temmuz gecesi Genelkurmay Başkanınızı derdest ettiler.

15 Temmuz ile ders alındı mı? Başka tarikatlar; Jandarma’da, Emniyet’te, bakanlıklarda aynı şekilde örgütlenmeye devam ediyorlar. 10 Kasım törenlerinde, toplu iğne bulamadım diye bir yalanın arkasına sığınarak; bu memleketin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğrafını yakasına asmayı reddeden adamlar, teğmen olarak bu orduda kalmaya devam ediyorlar, onları ikaz edenler soruşturuluyor. Bu kafa ile başka bir duvara çarpmanız yakındır. Ama maalesef memleket çarpıyor.

Bu ülkede insanları eşit olarak yaptığı birkaç iş vardı, bir tanesi askerlikti. Önce bedelliyi çıkardınız, parası olanlar tehlikeli bölgeler gitmediler. Bununla yetinmediniz. Sözleşmelilik çıkardınız. 2023 fiyatları ile bir sözleşmeli erin aylık ücreti, dış operasyonlarda görev yapıyorsa 17 bin lira. Şimdi zam yaptınız, 23 bin lira. Yani çocuklar, dışarıda iş bulamadıkları için herhangi bir eğitim de almadan, oralarda en kötü koşullarda, en riskli bölgelere konuluyorlar."

"TOPLUMUN VİCDANI KANAMAYA DEVAM EDİYOR"

"Görüyoruz ki, aldığımız yanıt hayır olmakla beraber; gerekli eğitimlerden geçirilemeyen bu çocuklar, adeta riskin önüne atılıyorlar. Bir de sınıfsal değerlendirme yapalım… Askerliği toplumun en yoksum kesimlerine tahvil etmiş, havale etmiş oldunuz. Bir Yemen Türküsünün gerçekliğini, 100 yıl sonra bu memleketin sokaklarına, mahallelerine, yoksul evlerine kazıdınız. ‘Yelen yolu çukurdandır, karavanam bakırdandır, zenginimiz bedel verir, askerimiz fakirdendir.’ Benim hemşehrimin evine asılan o bayrak geceleri beni uyutmuyor.

O evden çıkan çocuklar şehit oluyorlar ve buralarda hamaset nutukları atılmaya devam ediliyor. Birileri de çoluğunu, çocuğunu, kendisini sahte çürük raporlarının arkasına saklamaya devam ediyor. Milliyetçilik nutukları, böyle buralarda atılmaz. Gerçekten yurtsever bir tutumu alana indirebiliyor musun, ona bakılır; toplumun vicdanı kanamaya devam ediyor.

Son 20 gün içinde, üç önemli saldırı olmuş. Bu saldırıların tamamı 10 kilometre yarıçapın içinde. Burada diyorlar ki, ‘terörün kökünü kazıdık, teröristler göz açamıyorlar.’ Sayenizde en büyük propagandayı yapıyorlar. Ben soruyorum: 22-23 Aralık saldırılarından sonra gerekli önlemleri aldıysanız, 12 Ocak niye oldu? 12 Ocak’tan sonra gerekli önlemleri aldınız mı? Ve bize yine çocuklarımızın toprağa düşmeyeceğini, şehit olmayacağını garanti edebiliyor musunuz?

Sayın Savunma Bakanı diyor ki, ‘Her kolda bir sıhhiye var, her üs bölgesinde de bir tabip var.’ Siz konuşurken, Sayın Bakan; bize telefonlar geliyor. Çocuk diyor ki, ‘Tıp fakültesinden mezun oldum. Uzmanlığımı yapamadım, mecburi hizmet için bölgeye gönderildim. Kuzey Irak’ta beni bir üsse indirdiler. Ben ne askerlikten anlarım ne de askeri yaralanmalardan anlarım.’ Siz böyle mi tabipleri oralara koyuyorsunuz? Türkiye’nin askeri sistemini çökertmenin, bir özeleştirisini yapmanın ihtiyacı içinde değil misiniz? Daha zaman size nasıl kanıtlayacak burada yanlış yaptığınızı?"

"SURİYE’DEN KAÇ MİLYON MÜLTECİ GELDİ?"

CHP'li Günaydın sözlerini şöyle noktaladı:

"Türkiye, izlediği yanlış politikalar sonucunda, büyük bir mülteci akınına uğradı. Suriye’den kaç milyon mülteci geldi, sayabilene aşk olsun. Komşumuzda bir sorun vardı, geldiler. Soruyorum: Afganistan ile Türkiye arasında 2 bin kilometre var. Şakır şakır mülteci geliyor. Onları kim bizim sınırlarımıza getiriyor, merak ettiniz mi, istihbaratınız var mı? Onlar bizim sınırlarımızdan ellerini kollarını sallaya sallaya Van’dan, Hakkari’den girip, Ankara’ya İstanbul’a hangi otobüs firmaları ile getiriliyor? Bunların içiresinde kaç tane, geçmişte kelle kesmiş, ciğer yemiş fotoğraflarını paylaşan uyuyan hücreler var… Bunun geçmişte gelecekte bir iç güvenlik sorunu yaratabileceğine ilişkin bir öngörünüz var mı? Mülteciler kardeşimizdir lafları ile dönmüyor.

Türkiye içeride ve dışarıda artan sorunlarla mücadele kararlılığı içindedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni anayasasında yazılı nitelikleri ile korumak ve geliştirmektir. Terör meselesinin çözümü demokrasidedir. Demokrasisini tek adam rejimine indirgeyen, içeride kutuplaştırmayı marifet sayan, muhalefeti şeytanlaştırmak için her türlü fırsatı kullanmaya gayret eden…

Bunlar bilmelidirler ki Türkiye'yi her türlü riske asıl açık hâle getirenler bunlardır. Kurum ve kurallarıyla çalışan çağdaş bir demokrasiyi tesis etmek, bunu titizlikle korumak ve geliştirmek, Türkiye'yi 86 milyonun yurdu yapmak, ortak geleceğimiz için barış içinde hep birlikte çalışmak en başta Gazi Meclisin milletvekilleri olarak bizlerin sorumluluğudur; toplumu da buraya çekmek söylemimizle, eylemimizle elbette bizim öncülüğümüzde olmalıdır, olmak zorundadır. Dünyanın hiçbir yerinde muhalefet iktidarı makul olmaya çağırmaz, biz bu memlekette iktidarı makul olmaya, rasyonel olmaya; kutuplaşma dilinden, şeytanlaştırma dilinden vazgeçmeye çağırıyoruz. Ama şunu biliniz ki Cumhuriyet Halk Partisi bu memleketin birliği, bütünlüğü için üzerine düşen her türlü görevi sonuna kadar yapmaya her koşulda devam edecektir.”

AKP'Lİ AKAR: KARADENİZ'İ STRATEJİK REKABET ALANINA ÇEVİRMEKTEN KAÇINMALIYIZ

TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı ve AKP Kayseri Milletvekili Hulusi Akar, TBMM Genel Kurulunda, Pençe-Kilit Harekatı bölgesindeki terör saldırıları ve terörle mücadeleye ilişkin hükümet bilgilendirmesi üzerine AKP Grubu adına söz aldı.

Pençe-Kilit Harekatı bölgesinde şehit olan askerlere Allah'tan rahmet dileyen Akar, terörle mücadelede, terörü bitirmede dünden daha azimli ve kararlı olduklarını söyledi.

Silahlanma yarışının önemi boyutlar kazandığını belirten Akar, İsrail zulmünün kural tanımaz şekilde sürdüğünü vurguladı. Hulusi Akar, Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesindeki süreci dikkatle takip ettiklerini bildirdi.

Türkiye'nin barış ve istikrar odaklı politikalar izlediğini anlatan Akar, "Terörle mücadele başta olmak üzere ulusal güvenliğimizi tehdit eden durumlarda gerekli tedbirleri almamız ve gerektiğinde askeri müdahalede bulunmamız da bir zorunluluktur. Karadeniz'deki istikrarının devamı için Montrö Sözleşmesi'nin zayıflatılmamasına dikkat gösteriyoruz. Bu denge, bir kez bozulursa olayların kontrolden çıkma olasılığı gerçekten oldukça yüksek. Karadeniz'i stratejik rekabet alanına çevirmekten kaçınmalıyız, bu konuda son derece dikkatliyiz" diye konuştu.

"TÜRKİYE AYNI ANDA BİRDEN FAZLA TERÖR ÖRGÜTÜYLE KARŞI KARŞIYA"

Devletin bekası ve milletin refahına ilişkin çalışmaları sürdürdüklerini dile getiren Akar, beka için terörle mücadelenin önem arz ettiğini vurguladı.

Terörle mücadelenin dinamik olmayı gerektirdiğini söyleyen Akar, "Terör, vekalet savaşları olarak Türkiye'ye karşı kullanılmakta. Bunu görüyoruz, biliyoruz, buna göre davranıyoruz. Türkiye aynı anda birden fazla terör örgütüyle karşı karşıya kalan, uzun zamandır eş zamanlı olarak bunlarla mücadele eden tek NATO ülkesi. TSK bunu yaparken özgürlük ve güvenlik dengesine büyük önem vermekte. Masum insanların, çevrenin korunması için hiçbir ordunun, hiçbir ülkenin göstermediği kadar dikkat ve hassasiyet göstermektedir" ifadelerini kullandı.

Akar, 24 Temmuz 2015'ten itibaren başlayan terörle mücadele operasyonlarında teröristlerin Mehmetçik tarafından kazdıkları çukurlara gömüldüğünü belirterek, "Irak'ın ve Suriye'nin kuzeyine giden teröristleri takip etmek durumundaydık. Çünkü aksi halde bunlar yine hazırlanıp memleketimizin başına bela olacaklardı. Buna müsaade edemezdik" şeklinde konuştu.

PKK ve YPG ile mücadelenin "terörü kaynağında yok etme" stratejisiyle sürdüğünü kaydeden Akar, bölgelerdeki üslerin PKK, YPG ve DEAŞ'ın giriş ve çıkışlarının, Türkiye'ye yönelik saldırılarının kontrol altına alındığını vurguladı.

"ŞEHİTLERİMİZİN KANI YERDE BIRAKILMADI"

"Girilemez" denilen yerlere Mehmetçiğin girdiğine dikkati çeken Akar, güvenlik sağlandıkça normalleşmenin de gerçekleştirildiğini anlattı.

Hulusi Akar, terörle mücadelenin Birleşmiş Milletler (BM) Şartı'nın 51. maddesine göre, meşru müdafaa kapsamında uluslararası hukuka göre devam ettiğinin altını çizerek, "Sınır ötesinde yapılan operasyonlarla teröristlerin sığınakları, barınakları, korunakları, sözde karargahları teröristlerin başına yıkıldı, yıkılmaya devam ediyor. Şehitlerimizin kanı yerde bırakılmadı" dedi.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) envanterinde uluslararası hukuka aykırı hiçbir silah, mühimmat, araç ve gerecinin bulunmadığını dile getiren Akar, örgüt içerisinde çöküş yaşandığını belirtti.

"PKK'lı, YPG'li teröristler, destekleyenler, önündekiler, arkasındakiler, yanındakiler, terörist seviciler, başaramayacaksınız." diyen Akar, tek kurtuluşun adalete teslim olmak olduğunu söyledi.

Hulusi Akar, şöyle devam etti:

"Her türlü engellemeye, tuzağa, zorluğa rağmen terör koridoru parçalandı. Terör koridorundan sonra yapılması gerekenlerin hayali de yerle bir oldu. Aksi halde şu anda Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak, çok daha kompleks, çok daha zor şartlarda, çok daha farklı olaylarla uğraşıyor olacaktık. Müttefiklerimizden Türkiye'nin hassasiyetine saygı duymalarını, varılan mutabakatlara uymalarını, bölgedeki DEAŞ'a karşı terör örgütleriyle değil, müttefiki olan Türkiye ile iş birliği yapmalarını bekliyoruz ve hatırlatıyoruz."

Son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar terörle mücadelenin süreceğine dikkati çeken Akar, duygu ve düşüncelerde de millilik ve yerliliğin şart olduğunu belirtti.

Bazı kesimlerin bilinçli şekilde yalan söylediğini vurgulayan Akar, şunları kaydetti:

"Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tek hedefi teröristler ve terör örgütleridir. Biz diyoruz ki 'Türkler, Kürtler, Zazalar, Araplar kardeştir.' Bundan kimsenin şüphesi olmasın. 85 milyon biriz ve beraberiz. Ülkemizin ve milletimizin bütünlüğü için bu kürsüden ettiğimiz yemini, milletvekili olduğunuzu unutmayın. Tutsak olan evlatları için yıllardır feryat eden Diyarbakır analarının sesini, çığlığını duyun ve anlayın artık. Kandil ne diyor, 'TSK'nin burada ne işi var?' diyor. Muhalefet ne diyor, 'Mehmetçiğin orada ne işi var?' Alın size söylem birliği. Milletimizin helal oylarıyla Gazi Meclis'te Mehmetçiğe muhalefet edenlere sesleniyorum, pirincin içindeki beyaz taşlar gibisiniz. Milletimizin sizi pirinçle yutmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Açıklayacağız."

Hulusi Akar, Mehmetçiğin beklediğinin "emeğine saygı gösterilmesi" olduğunu sözlerine ekledi.


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler