Alev Coşkun

Atatürk temelden cumhuriyetçiydi

29 Ekim 2023 Pazar

Mustafa Kemal, tüm Ortadoğu’da, tüm İslam dünyasında benzeri görülmemiş bir devrim gerçekleştirdi.

Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında
Destanlar yaratıyor cihanın görmediği
Arkasından dağ dağ ordular geliyor
Her askeri Mustafa Kemal gibi.

Ümit Yaşar Oğuzcan

100 yıl önce bugün ilan edilen laik Cumhuriyeti tüm Ortadoğu’da, tüm İslam dünyasında benzeri görülmemiş büyük bir devrimdir.

Yüzüncü yılına ulaşan Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacaktır.

Cumhuriyetin önderi, kurucu babası Mustafa Kemal Atatürk’tür.

Osmanlı’nın son 200 yılı imparatorluğun giderek güçsüzleştiği yenilgilerin üst üste geldiği bir dönemdir. Devleti kurtarmak Osmanlı’yı yeniden güçlendirmek için reform girişimleri oluyordu... Ancak bu girişimler daima ıslahat yönünde olmuş, kurulu sistemi iyileştirmek amacı gütmüştür. Buradaki temel kavram “ıslahat” yani “düzeltme / iyileştirme” dir.

Atatürk, Osmanlı reformcularının aksine, iyileştirme değil daima yeni bir devlet, yeni bir toplumsal yapı amaçlamıştır. Daha Harp Okulu öğrencisi iken “Dava yıkılmak üzere olan bir imparatorluktan önce yeni bir Türk devleti çıkarmaktır” diyordu.

Kuvayı Milliye’nin stratejisini Nutuk’ta açıkladığı durum değerlendirmesinde Atatürk; “Efendiler, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da milli egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız, bağımsız
yeni bir Türk devleti kurmak” demişti...

Erzurum Kongresi günlerinde hiçbir şey belli değilken Ankara’da henüz Meclis toplanmamış, işgalcilere karşı düzenli ordu kurulmamış... Evet hiçbir şey belli değilken Mazhar Müfit Kansu’ya “Zaferden sonra hükümet şekli cumhuriyet olacaktır” diye not ettiriyordu.

Kökten cumhuriyetçi

Atatürk gençliğinden beri “cumhuriyetçi”ydi. Hiçbir zaman Osmanlı düşünür ve reformcuları gibi mevcudu iyileştirmek yani “ıslahat” düşüncesine kapılmadı.

Milli Mücadele’ye başlarken arkadaşlarından pek azı cumhuriyetçiydi. Milli Mücadele’nin, Osmanlı Devleti’nin ve padişahlık ile halifeliğin devamını sağlamak için yapılması gerektiğine inanıyorlardı. Cumhuriyet modeline tek başına inanan Mustafa Kemal’di.

Cumhuriyetin ilanı kolay olmadı. Milli Mücadele’nin zaferle sonuçlanmasından ancak bir yıl sonra gerçekleştirilebildi.

Karşıcıların tedirginliği

9 Eylül 1922’de Milli Mücadele başarı ile sonuçlanmış, savaş kazanılmış, Lozan Barış Antlaşması sonuçlandırılmış, bu arada son derece önemli bir devrim gerçekleşmiş, 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılmıştı. Bundan sonraki aşamanın cumhuriyeti ilan etmek olduğu anlaşılıyordu.

Saltanatın kaldırılışı ile cumhuriyetin ilanı arasında bir yıllık bir zaman süresi vardır. Atatürk bu süre içinde aşama aşama cumhuriyetin ilanını hazırladı.

Meclis içinde ve dışındaki halifeciler medrese ve hoca takımı cumhuriyet ilanına karşıydı.

İstanbul gazeteleri de cumhuriyetin ilanına karşı çıkıyorlardı. Örneğin, Tanin gazetesi “Cumhuriyet modelinin kabul edilmesinin tehlikeli olacağını” belirtiyordu.

Milli Mücadele’de önemli görevler almış, Atatürk’ün yakın arkadaşları Rauf Orbay, Kâzım Karabekir ve Ali Fuat Cebesoy da, cumhuriyetin ilanına karşıydılar.

Bunları belirtmemizin sebebi, cumhuriyetin ilanının kolay olmadığını ortaya koymak içindir.

28 Ekim 1923, Çankaya’da

1921 Anayasası modeline göre hükümet üyesi bakanlar meclisi tarafından tek tek seçiliyordu. 1923 yılında yeni seçim yapılmış, 11 Ağustos 1923’te yeni Meclis açılmıştı. Ancak hükümetin oluşmasında sıkıntılar yaşanıyordu.

Tarih gösteriyor ki büyük liderler ortaya çıkan bunalımlardan daima yararlanmışlardır; krizi kendi amaçlarının gerçekleşmesi için kullanmışlardır. Atatürk de krizlerden yararlanmıştır.

‘En kuvvetli olduğumuz gün’

Atatürk, ortaya çıkan hükümet krizinden yararlanarak cumhuriyetin ilanını gerçekleştirmek yolunda yürüdü.

28 Ekim akşamı bazı bakanlarla milletvekillerini Çankaya’da akşam yemeğine çağırmıştı. O gece yemekte bulunanlar İsmet İnönü, daha önceki Milli Savunma Bakanı Kâzım Özalp, Başbakan Fethi Okyar, milletvekilleri Ruşen Eşref Ünaydın, Fuat Bulca, Kemalettin Sami Paşa ve Halit Karsıalan Paşa’dan oluşan grupla yemek yenirken Mustafa Kemal, “Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz!” dedi.

“Bunu en kuvvetli olduğumuz bir anda yapalım” diyen kimi misafirlere Atatürk, “En kuvvetli olduğumuz gün bugünlerdir” diye yanıt verdi.

Konuklar erken dağıldılar. Mustafa Kemal, İsmet İnönü’yü Çankaya’da alıkoyarak anayasada yapılması gereken değişiklikle ilgili tasarıyı birlikte hazırladılar.

Ertesi gün CHP grup toplantısında kürsüye çıkan Mustafa Kemal, bunalıma yol açan olayın çözümü için anayasa değişikliği gerektiğini anlattı ve bu konuyla ilgili olarak hazırlamış olduğu önergesini sundu.

Mustafa Kemal’in önergesinde anayasanın birinci maddesinin sonuna “Türkiye Devleti’nin hükümet şekli cumhuriyettir” cümlesi ekleniyordu.

Meclis cumhurbaşkanını seçecek, cumhurbaşkanı Meclis üyelerinin içinden başbakanı atayacak, başbakan hükümetini kuracak ve bakanlar kurulu Meclis’in onayına sunulacak, güvenoyu alırsa göreve başlayacaktı. Çağdaş parlamenter sisteme adım atılıyordu.

YUNUS NADİ: GERÇEĞİ İLAN EDİYORUZ

Konu Meclis’in toplantısına geldi. Konu ile ilgili olarak İsmet İnönü, Yunus Nadi ve Abdurrahman Şeref Bey’in konuşmaları önemlidir.

Yunus Nadi, “Aslında yeni bir şey yapmıyoruz. Meclis’in kurulduğu 1920’den beri uyguladığımız modele açıklık getiriyoruz. Uygulanan modeli cumhuriyet olarak ilan ediyoruz.”

İsmet İnönü: “Millet egemenliğini ve kaderini fiili olarak eline almıştır. Bu da cumhuriyettir. O halde bunu hukuksal olarak dile getirmekten neden çekiniyoruz...”

Osmanlı döneminde Ayan Meclis’i başkanlığı yapmış olan hukukçu Abdurrahman Şeref Bey, şöyle diyordu: “Hükümet şekillerinin burada teker teker sayılmasına gerek yoktur. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir dedikten sonra, kime sorarsanız sorunuz bu Cumhuriyettir. Doğan çocuğun adıdır. Ama bu ad bazılarına hoş gelmezmiş, varsın gelmesin.”

Bu konuşmalardan sonra önerge oya sunuldu ve kabul edildi. Türkiye Cumhuriyeti anayasaya girmiş ve
resmen ortaya çıkmıştı. Ardından, Meclis toplantısında Cumhurbaşkanlığı için yapılan oylamaya 158 üye katıldı ve Mustafa Kemal oybirliği ile cumhurbaşkanı seçildi.

Atatürk, teşekkür etmek için kürsüye çıktı, yaptığı konuşmayı şu cümle ile bitirdi: “Türkiye Cumhuriyeti dünyada işgal ettiği yere layık olduğunu eserleriyle kanıtlayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti mutlu, başarılı ve muzaffer olacaktır.”

Cumhuriyetin ilan edildiği tüm yurda anında telgraflarla bildirildi. Bu karar, o gece tüm yurtta; vilayetlerde 101 pare top atışıyla ve coşkuyla kutlandı.

Mustafa Kemal, Cumhuriyeti “En büyük eserim” diye açıklamıştır. Ünlü siyaset bilimci Montesquieu’den esinlenerek onu bir fazilet, erdemlilik rejimi olarak değerlendirmiştir.

ÖĞRETMENLERE SESLENİŞ

Cumhuriyeti üstün bir değer olarak kabul eden Mustafa Kemal, 30 Eylül 1924’te Erzurum’da yeni yapılan bir caddenin açılış töreninde de bu inancını açıkça ortaya koymuştur. Erzurum Belediye başkanı, bu caddeye Gazi Mustafa Kemal Paşa Caddesi adının verilmesi için kendisinden izin istediğinde o,
“Cumhuriyet Caddesi” adının daha uygun olacağını belirtmişti. Söz konusu cadde bugün de o adı taşımaktadır.

Bilindiği gibi daha sonra Cumhuriyetin laik niteliklerini belirleyen yasalar kabul edildi.

Halifelik kaldırıldı. Aydınlanma Devrimleri bir bir gerçekleşti.

Atatürk’ün temel amacı çağdaş bir toplum yaratmak, aklı ve bilimi öne çıkarmaktı. Bu konuda, genç nesle ve öğretmenlere güveniyordu.

Bu yazımızı 1922’de Bursa’da söyledikleri ile bağlayalım.

“Öğretmen hanımlar ve öğretmen beyler... Ordularımızın kazandığı zafer, sizin için zemin hazırladı... Gerçek zaferi siz kazanacak ve mutlaka başarılı olacaksınız...”

Evet kadınlar, gençler, öğretmenler, aydınlar Türkiye Cumhuriyeti’ni yaşatacaklardır. Cumhuriyet, yeni yüzyıllara ulaşacaktır.

Evet Türk halkı laik Cumhuriyeti mutlaka yaşatacaktır. Laik Cumhuriyet hedefi hiç yıkılmadan ve yılmadan sürecektir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları