Aynı anıyı paylaşmak

31 Aralık 2023 Pazar

Sevgili,

Daima müstehzi (bıyık altından gülen) bir havası vardı. Konuşurken bütün uzuvlarıyla heyecanıyla konuşur kendini size mutlaka dinletirdi. İbrahim Çamlı (o zamanlar daha 6 yaşında olan Devrim, “Çamlık” olarak telaffuz ettiği için Etiler’de evimizin bulunduğu semtin adıyla karıştırırdı) 40’lı yaşlarda olmama rağmen henüz tanımadığım babamın kolejden, İlhan Selçuk’un yakın arkadaşıydı.

Öğrenciliğinde dış muhabirlik yapmış olan Çamlı, Yön Grubu’ndandı. Uzun zaman tanıyıp tanımadığını sorduğum babamdan söz açıldığında hep lafı gargaraya getirirdi. Bugün de ikimiz baş başayken, dayanamayıp itiraf etmişti: “Babanı tabii ki tanıyorum ama kimseye söyleme!...”

***

Yaşının ilerlemiş olmasına tahammül edemiyor, başına gelen bir olayı bir türlü unutamıyordu: “Güzel İngiliz kızı dalmış heyecanla dinliyordu. Bir ara bu olayın hangi yıl olduğunu konuşmaya başladık. Kızın yüzündeki heyecan perdesi tek tek soluyor, büyük bir düş kırıklığına dönüşüyordu. O günden sonra yaşımı belli eden açıklamalardan kaçınırım.”

İbrahim Çamlı anılarında babamdan tevarüs ettiğim tek ata yadigârıdır. Onun dışında arkadaşım sayılanlar akranlarımdan çok baba dostlarıydılar. Bu anılar ilgiyle okunuyor bunu rahatlıkla söyleyebilirim çünkü ilginçler. İlginç olduklarından benim olmadıkları için rahatlıkla itiraf edebiliyorum. 

Zaten yazılan anılar kimindir, yazanın mı, yazılanın mı? Onları ilginç kılan bir dönemi birlikte yaşamış, yaşamları kadar eserleri de dikkatle izlenmeye değer olaylar olmalarıdır. Montaigne’in dediği gibi anlak insanı aldatır; anılarından bahseden insan, elinde olmayarak doğruyu saptırır. Hatta zaman zaman bu konuda uyanık olmasına rağmen zekâsının kendisini hep aldatsaydı onun söylediklerinin tersine inanarak, işin içinden doğruyu bularak sıyrılmanın kolay olduğunu söylerdi Montaigne. Ve onun da dediği gibi zekâsı tarafının bir kere olsun aldatıldığını bilen insan bir daha ona nasıl inanabilir ki? Bu mektupları sana yazarken kaleme aldıklarımın hepsinin benim olmadığını, bir bölümünün de başkalarına ait olduğunu itiraf etmek zorundayım. Zaten herkes başkasının anılarını yazar. 

12 Mart’ın civcivli günlerinden birinde İstanbul Teknik Üniversitesi’nin merkez binasındaydık. Efsanevi Harun Karadeniz’in önderliğindeki öğrencilerle konuşuyorduk. Bir ara İbrahim Çamlı’ya bu konuları ciddiye almak gerektiğini, uzun süreli hapislerin insanların cinsel hayatını tahrip edeceğini söyledim. Yazılarında son derece akıcı olan Çamlı bu laflarımı çok ciddiye aldı. Sürekli hatırlatıp durdu. Buna karşılık hapishanede arada sırada mastürbasyon yapmanın sağlık için zorunlu olduğu kanaatine vardık. Bu olayın ertesinde bir gün İlhan Selçuk ve İlhami Soysal’ın da aralarında bulunduğu 12 Mart tutsağı arkadaşları ziyarete gittik. Herkes giderken yiyecek bir şeyler götürdüğünden ziyaretimiz ziyafet gibi oluyordu. O gün de öyle oldu. Fakat Çamlı görüşmelerin başından itibaren Çetin Altan’a bir şeyler anlatmaya çalışıyor ve üstada bir şeyler anlatmaya uğraşanların çoğu gibi hüsrana uğruyordu. Görüşme bitti, ziyaretçileri dışarı çıkarıyorlar, İbrahim Çamlı hâlâ bağırıyor: “Beni dinle Çetin! Ama beni dinle çok önemlidir. İçeride muntazam mastürbasyon yap, sağlığın için çok önemli!...” Öyle öyle bağırarak kapı dışına koydular Çamlı’yı.

***

Çetin Altan sağlığından endişe edecek kadar uzun yatmadı. Çamlı’nın da tavsiyelerine muhtaç olmadı. Ama İbrahim Çamlı’nın Çetin Altan’a bağırarak tavsiyelerde bulunması hiç aklımdan çıkmadı. 

Bir de arşiv sorumlumuz D grubu ressamlarından Elif Naci’nin ince esprisini unutmam. 

Dostlarının ilerlemiş yaşına rağmen çapkınlığını hiç dilden düşürmedikleri Elif Naci’yi İlhan Selçuk bir gün arşivde zarif bir hanımla ziyarete gitmiş. Elif Naci’ye hanımın ricalarını anlattıktan sonra dönmüş ve “Aman yalnız Elif Naci Bey’e dikkat edin, elinden uçan kaçan olmaz” dedikten sonra çıkmış gitmiş. Bir süre sonra zarif hanım işini bitirmiş, Elif Naci’ye veda ederek arşivden ayrılacak. Elif Naci hanımefendiyi uğurlarken sormuş: “İşiniz tamamen bitti mi hanımefendi? Eğer tümüyle bittiyse, şimdi artık gelin de İlhan’ı yalancı çıkarmayalım.” Elif Naci Bey humorunu (mizahını) hiçbir zaman kaybetmedi.

Sevgili, bu mektuplarda anlattıklarımda gerçeklerden bazı sapmalar, bilerek, tahrifat şeklinde olmamıştır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları