Dikkat gerek

21 Mayıs 2023 Pazar

Sevgili,

Türkiye garip bir ülke, herkes yurdunu çok sever, ulusunu ulu tutar da “Ulus nedir” diye sordun mu şaşırır, tam olarak açıklayamaz, karıştırır durur. Şu son günlerde seçim kampanyasının önümüze koyduğu verilerin de etkileriyle milliyetçilik çok revaç bulmaya başladı ve değerli bir gazeteci yazarımızın deyişiyle, herkes birbiriyle “Sen daha milliyetçisin, ben daha milliyetçiyim” yarışına girer oldu.

Ulus kavramının Cumhuriyet Devrimi’nin ana öğelerinden biri olduğunun her zaman altını çizmeye çalışmış biri olarak söylemek isterim ki milliyetçilik yarışı çok tehlikelidir ve ulusun ne olduğunu bilmeden bu tartışmaya girmek, kolayca şovenizme savrularak faşizmin tuzağına düşmek sonucunu doğurabilir.

Onun için, politik tartışmalarımızda bize yol göstermek üzere, milletin ya da ulusun ne olduğunu kısaca ama net çizgilerle anlamaya çalışalım.

Uzunca bir süre “Aynı ırktan gelen aynı dinden olan, aynı dili konuşan, aynı toprak parçası üstünde yaşayan insan topluluklarına millet denir” tanımı benimsendi.

Tanımından da anlaşılacağı üzere, din birliği, ırk birliği, yurt birliği gibi objektif kriterlerden hareket eden bu kavram objektivist ulus kavramı olarak adlandırılır.

***

19. yüzyıl Fransız sosyologlarından Kont de Gobineau’nun bu görüşünü onunla aynı çağda ve aynı ülkede yaşamış olan Ernest Renan eleştirerek din birliğinin (Örneğin Araplar aynı dinden ama bir ulus oluşturmuyorlar), dil birliğinin (Örneğin küçücük İsviçre İtalyanca, Almanca, Fransızca olmak üzere üç ayrı dil konuşmasına karşın bir ulus oluşturuyor), bu dört kriterin hiçbirinin ulusu tanımlamaya yetmediğini, ulusu belirlemede yeni bir ölçüt bulunması gerektiğini belirtiyor ve onu Avrupa’daki gelişimin tarihiyle açıklayarak “Bir ulus bir ruhtur” diye tanımlıyor, sonra da devam ediyor: Ortak bir geçmişten geldiklerini varsayan, mazide birçok acı ve sevinci paylaşan, bir arada yaşama arzusu içinde olan ve ortak bir geleceğe yönelme isteğine sahip olan insan topluluklarına ulus denir.

Burada görüldüğü gibi, dil birliği, din birliği, ırk birliği gibi objektif kriterler yoktur. Bunun yerine ortak yaşanmışlıklar, bir arada olmak, ortak bir geleceği yaratmak isteği gibi sübjektif kriterler vardır. Onun içindir ki Ernest Renan’ın öncülüğünü yaptığı bu ulus kavramına sübjektivist ulus kavramı denir. 

İlginçtir, ikisi de Fransız olan bu iki sosyologdan ırk, dil, din birliğine dayalı objektivist ulus kavramının banisi Kont Gobineau ülkesinden çok daha sonra Hitler’e esin kaynağı olmak üzere Almanya’da parlamıştır.

Irk, dil ve din birliği gibi unsurları içermeyen ulus kavramının banisi Renan ise ulusu ortak iradeye dayamakta ve görüşünü açıkladığı ünlü Sorbonne konferansında şöyle demektedir:

“Hatta eğer müsaade ederseniz diyebilirim ki bir ulus her gün yenilenen bir plebisittir.”

***

Cumhuriyet Devrimi’ne can veren Atatürkçü ulus anlayışı işte budur, ırka dayanmaz, din birliğini içermez kendi ırkının diğerlerininkinden üstünlüğü gibi şovenist sapmalara maruz kalmaz, tümüyle onu oluşturanların iradesine dayalı demokratik bir kavramdır ve dayatmaları kabul etmez.

Renan kendi sübjektivist ulus kavramını açıklarken bir yerde de bir noktanın altını şöyle çizer:

“... Buraya kadar yaptığımız açıklamalardan da anlaşılacağı gibi kimse kimseye ‘Sen benimle aynı dindensin, aynı dili konuşuyorsun demek ki aynı ulustansın’ diye dayatamaz.”

Bütün bu açıklamalar, sözü edilen ulus kavramının din ve etnisite üzerinden siyaset yapma sapmasına düşmeyeceğinin kanıtıdır.

Evet, Kemalizm’in altı okundan biri de milliyetçiliktir. Ama faşist, ırkçı, şoven sapmaların pençesine düşmemek için onun hangi tür milliyetçik olduğunu iyi bilmek gereklidir.

Aman dikkat!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları