Ne yapmalı?

14 Mart 2023 Salı

Futbol sahadaydı, deprem de... Deprem bu kez yalnız Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya, Adana, Hatay, İskenderun’da değil ama aynı zamanda İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de her yerdeydi. Bu defa artık “Bişşiy olmaz aabi” olmadığı anlaşılmıştı. Her defasında “Biişşiyy olmaz aabi” deniyor, her defasında da bir şeyler oluyordu.

Demek ki bir şey oluyordu. Ürettiğinden çok üreyen, tüketen talan ve yağma düzeninin, üretimsizlik, baskı, zulüm, liyakatsizlik, lüpçülük, hırsızlık, yüzsüzlük, pişkinlik ile depremin yıkıcılığı arasındaki bire bir ilişki nihayet deprem ile düzen arasındaki bağlantıyı ortaya koymuştu. Vatandaş nihayet uyanıyordu. Demek uyanması için bu kadar bir sarsıntı olması gerekiyordu.

***

24 yıl önce 1999 İstanbul depremine yakalanan vatandaş olarak neredeyse yetmiş yıllık binamızın depreme dayanıklılığını ölçtürmüş, bir kolonu sağlamlaştırmıştık. Hepsi de profesör olan uzman kişilerin tavsiyeleri üzerine bir kolonu güçlendirdikten sonra “Artık huzur içinde oturabilir miyiz” diye sorduğumuzda, “Tabii güçlenlendirmek, yeniden yapmak kadar güvenli olamaz” dediler, binayı yıktırıp yıktırmamak konusunda ne yapmamız gerektiğine dair kesin bir şey söylemediler. Aradan 24 yıl geçti. Yeni depremi bekliyoruz. Bakalım yıkılacak mı yıkılmayacak mı?

Şimdiden binayı sağlamlaştırsak diyoruz, “Tabii yeni baştan yapmak daha garanti” diyorlar. Yarım yamalak müdahale bir şeye yaramayacak diye düşünüp vazgeçiyoruz.

Yıkıp yeni baştan yapsak, biz içeridekiler nerede oturacağız? İstanbul’da kiralık ev bulmak sorun, para başka bir sorun. Büyük bir planlamayla kamunun önceliğinde bir kentsel dönüşüm için yılllar boş yere heba edildi. Şimdi böyle bir işe aday bir iktidar harekete geçerken biz nasıl bekleyeceğiz? Veya beklemekten başka ne yapacağız?

Açık açık konuşulduğu vakit güçlendirmenin garantili bir yöntem olduğu söylenemiyor, çıkıp oturacak yer olmadığından evi yıkma seçeneği de pratikte uygulanabilir görünmüyor.

Bu durumda vatandaş ne yapsın?

Evet, bu sorunun çözümü, bir sistem sorunudur. Kaçak inşaat, müteahhit düzeni temsilcileri bu sorunu çözemez, bunların dışında planlı programlı bir çözümden yana olanları destekleyerek işbaşına getirmek birinci işimiz ama bunu yaparken biz de ne yapmalıyız?

***

Olası bir İstanbul veya Marmara depremi, Türkiye ekonomisinin ağırlığını çekmekte olan bu bölgede meydana gelecek yıkım ile Türkiye’yi de enkaz altına gömer.

Uzmanların söylediklerine göre, böyle bir sarsıntıda, ilk şokta can verenler şanslı sayılabilecek ilk şoku atlatıp da enkaz altında uyananlar trafikten ve yıkıntıdan tıkanmış sokaklara girilemeyeceğinden yangınlara yetişilemeyeceğinden çadır, su, beslenme ihtiyaçları karşılanamayacağından kurtulduklarına pişman olacaklar.

Onlar enkaz altından nafile bağıracaklar:

-Sesimi duyan var mı? Sesimi duyan var mı? Daha henüz o noktaya varmadan önce bir çözüm bulmak için haykırıyorum: -Sesimi duyan var mı? Sesimi duyan var mı?

-Bir ses verin Allah aşkına!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları