Seçmene kızılır mı?

23 Mayıs 2023 Salı

21 Mayıs Pazar gazete sayfaları arasında sörf yapıyorum. Ne de velut (doğurgan) gün ama...

Önce Bekir Ağırdır Gazete Oksijen’de uyarıyor:

-Hâlâ seçim bitmedi, bilmiyorum, kimse farkında mı ama seçim hâlâ sürüyor. Ve her şey mümkün.

Daha önce de belirtildiği gibi maç 0-0 başlıyor ve gerçekten her şey mümkün.

Bekir Ağırdır ilk turun sonuçlarını okurken AKP’nin oy yitirdiğini 2002 düzeylerine döndüğünü, CHP’nin oy artırdığını en fazla oy aldığı başkanlık seçiminin 14 Mayıs seçimi olduğunu söylüyor.

Seçimin kaderini kimin belirleyeceğini ise çizgiyle sosyoloji yapan, grafososyolog Behiç Ak yanıtlıyor:

-Oy vermeyenler.

Vatandaşı oyuyla yazgısını saptamaya çağırıyorsun, sonucu oy vermeyenler saptıyor.

Ne hazin çelişki...

Sinan Oğan’a giden 2.5 milyon değil, sandığa hiç gitmemiş 8 milyon oy kaderi belirleyecek ama bu durumda gücü elinde tutan küskünlükten başkasına sunuyor:

-Al sen kullan!

Ben bunlarla cebelleşirken arada Mine Kırıkkanat’ın enfes yazısına rastlıyorum. (Cumhuriyet 21 Mayıs Pazar, sayfa 5, “Küllerinden doğmak”)

***

“Demokrasi istemi kullarla yurttaşlar arasındaki mücadeleyi eğer yurttaşlar kazanırsa gerçekleşebilen bir utkudur.

Kulluktan çıkamayan cahil toplumu demokrasiyle yönetmeye kalkarsanız başına cahil sahipler seçer, o da iktidarını elde tutmak için cehaleti yaymaya başlar, yani seçmen kitlesini genişletir.

Muktedir sahip hiç şaşmaz, er ya da geç despotlaşır... Türkiye’nin dramı işte budur...” diye başlayan Mine, seçmene yine kızmış. Seçmeni tan eyleyen Mine’yi eleştirecek halim yok. Ben de kızgınım. Ama şu anda bunlarla kaybedecek vaktim yok. Sandığa gidilmesiyle yazgımızı kendi elimize geçirme olanağı doğdu. Şimdi onu değerlendirmek vakti. Bu değerlendirme artık yalnız sandık başına gitmekle gerçekleşmiyor. Şimdi yeni çağrının da vaktidir:

-Sandık başına koş! Giderken yanında da birini götür, yazgına sahip çık, haydi! Şimdi gelelim “Seçmene kızılır mı?” konusuna:

“Seçmene yalnız demokrasilerde kızılmaz, bütün diğer sistemlerde...” diye başlarsınız ama demokrasi olmayan yerde zaten seçmen yoktur ki kızılsın.

Cehalet ile demokrasinin birlikte yürümeyeceği bir gerçek, Mine Kırıkkanat’ın Türkiye’nin dramının burada yattığını söyleyen yazısını okurken yıllarca süren feryatlarım geldi aklıma.

Üstelik Mine’nin altını çizdiği dram bir de açmaz.

Türkiye’de çıkmazı yaratan cehalet siyasi iktidarı belirleyen güç de aynı zamanda. Cehaleti ortadan kaldırırsan, kendiliğinden iktidarı da değiştirirsin. O zaman soralım:

-Demokrasilerde cehaleti ortadan kaldıracak güç ne?

-İktidar.

Onu oraya getiren ne?

Cehalet.

-Peki şimdi iktidar cehaleti yok ederse kendi bindiği dalı kesmeyecek mi?

Bu son sorunun yanıtını vermeden, bu açmazın anahtarını bulmadan çözüm aramak beyhudedir.

Cehaletin saltanatına son vermeden hiçbir sorun çözülemez.

Bu gerçeği Mustafa Kemal gördü.

Eğitimi Cumhuriyetin temeli haline getirdi.

Ve Atatürk’ten sonra, cehalet kalesinden bir taş bile oynatılmadan tarikatların cemaatlerin talan alanı haline getirilmiş olan eğitim ile Cumhuriyet cehaletin pençesinden nasıl kurtulacak?

Bu sorunun yanıtını ben bulamıyorum. Bulan varsa gelsin bize de anlatsın! Biz de öğrenelim bu iş bu toplumla nasıl olacak?

Peki Mustafa Kemal’in nasıl yaptığı konusuna gelelim ve önce şu soruya yanıt arayalım:

-Mustafa Kemal bütün bunları hangi toplumda yaptı?

Bu konuda sorular soruları izlerken Cumhuriyetin bütün hamlelerinin bu toplumda gerçekleştiğini unutmamak zorundayız.

Atatürk’ün büyüklüğü bütün bunları bu toplumda, onu da harekete geçirerek gerçekleştirmiş olmasında yatıyor biraz da.

Öyle değil mi?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları