Yarın artık bugündür

05 Eylül 2023 Salı

İkinci Dünya Savaşı’ndan beri Dünya Barış Günü olarak anılan 1 Eylül günü Cumhuriyet’te bir ilan çıktı Tez-Koopİş Sendikası imzasıyla. Bu yıl genellikle barış hareketi ile ilgili bir başka ilan ya da etkinliğe rastlamadım, belki vardı da ben rastlamadım.

Buna karşılık, bu yıl ağustos ayında “atom bombasının babası” olarak kabul edilen Oppenheimer ile ilgili Hollywood yapımı bir film dolaşıma girdi. Bu film ve 6 Ağustos günü Hiroşima’ya ilk nükleer bombanın atılmasının 78. yıldönümü dolayısıyla barış ve nükleer silahlar konusuna geniş şekilde değindim, tekrar dönmeyi gereksiz buluyorum. Yalnız 20. yüzyılın büyük bölümünde barış hareketinin, dünyanın bir numaralı sorunu olduğunu belirtmek isterim. Öyleydi çünkü insanlık her an bir anda yok olma tehlikesiyle burun buruna yaşamaktaydı. Stanley Kubrick’in 1964 yılında çektiği dehşet dengesinin ABD ile Sovyetler Birliği arasında istenmeden çıkan, her türlü çabaya rağmen engellenemeyen bir savaşın öyküsünü anlatan Dr. Garipaşk (Dr. Strangelove) filmi, uzmanlar tarafından son derece gerçekçi bulunmuştu.

***

Kısacası insanlık, yarım yüzyıl boyunca bir anda toptan yok olma tehlikesi altında yaşamıştır. Birinci ve özellikle İkinci Dünya Savaşı’nda silah teknolojisi muazzam bir gelişme kaydetmiştir. O zamana kadar var olan, her bir barışı bir savaşın izlemesi, her barışın bir savaşının, her savaşın da bir barışının olması demek olan savaşbarış diyalektiğinin kırılmasıyla bir anda topyekûn yok olma tehlikesiyle burun buruna gelinmesiyle barış, insanlığın bir numaralı sorunu olmuştur.

Sovyetler Birliği’nin çökmesiyle birlikte nükleer denge dönemi de geride kalmış ve barış insanlığın bir numaralı sorunu olmaktan çıkmıştır. Daha doğrusu, insanlğın yok olması sorunu sürmüş ama bunun nükleer savaş aracılığıyla olması olasılığı, tamamen değilse bile şekil değiştirmiştir.

Daha nükleer dehşet dengesi ortadan kalkmadan, insanlığın bir nükleer savaşla bir anda toptan ortadan kalkmasının yerine tedricen ortadan kalkması tehlikesi belirmiştir.

İnsanın elde ettiği teknolojik olanakları bilinçsizce kullanarak doğayı yıkıma uğratması yüzünden dünyanın artık insanların yaşamasına elverişli olmaktan çıkması demek olan bu çevre sorunu ise günümüzün en büyük sorunudur. Bilimadamları ile fütüristler, cehenneme benzeyen ve üzerinde insan yaşamasına elverişli olmayan bir çevreye mahkûm olmamızın böyle giderse kaçınılmaz olacağını söylemektedir.

İnsanlar başlangıçta kös dinlediler ve geleceğin korkunç dünyasının gerçekleşebileceğine inanmadılar. Ama, sanki yarın bugündür dermişcesine korkunç öngörülerin gerçekleşmeye başladığına tanık olmaktayız.

***

Ozon tabakasının delinmesi, çevrenin aşırı ısınması dolayısıyla, buzulların erimesi, iklim değişiklikleri, Türkiye’yi de büyük ölçüde etkileyecek olan hatta çoktan etkilemeye ve de olumsuz sonuçlarını göstermiş bulunan, iklim değişikliğinin getireceği kuraklık, hep, yaşamaya başlayacağımız değil, çoktan yaşamaya başladığımız olaylar.

Evet, yarın bugündür. Bir damacana içme suyunun 80 liraya alınacağını uzmanlar belirttikleri zaman buna kimse inanmamış, daha doğrusu olmaz öyle şey diye üzerinde durmamıştı. Bugün o gün gelmiştir.

Kırk yılı aşkın süredir, gelecekte Ortadoğu’da su savaşlarının çıkacağı söylenmekte ve bunun çok uzak bir gelecek olmadığı ısrarla vurgulanmaktadır. Ama görüşmeler yürütülmesine karşın bölge devletlerinde gerekli önlemlere başvurulmamaktadır.

Su savaşları olasılığını kös dinliyoruz. Bir gün bir de bakacağız ki bir damla su için birbirimizi gırtlaklıyoruz.

İnsanoğlu teknolojide olağanüstü ilerledi, bu yüzden de zekâsıyla övünüyor. Ama bu nasıl bir zekâ ise kendi kendini ortadan kaldırmaya doğru doludizgin gidiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları