Barış Doster

Milliyetçilik nedir? Ne değildir?

26 Nisan 2023 Çarşamba

Seçime birkaç hafta kala hem kimlik siyaseti hem de milliyetçilik yarışına girdi partiler. İktidar bloku, muhafazakâr-milliyetçi tonu baskın partilerden oluşsa da Kürtçü- İslamcı HÜDA PAR’ı bünyesine katarak bu yöndeki inandırıcılığını yitirdi. Muhalefette ise CHP’nin altı okundan biri milliyetçilik olsa da adını anan yok. Hatta bu okun atılmasını isteyenler CHP’de azımsanmayacak bir grup oluşturuyorlar. İYİ Parti ise milliyetçilik konusunda, partinin içinden çıktığı Ülkücü gelenek ile konumlanmaya çalıştığı merkez sağ arasında yalpalıyor. İttifakın öteki unsurlarının bu konuya bakışları malum.

Milliyetçiliğe ilişkin tartışmaların düzeyi, siyasetçilerin büyük bölümünün bu konuda ne denli cahil olduklarını kanıtlıyor. Acı, çok acı. Birkaç noktanın altını çizelim hemen.

Birincisi, tarihsel deneyimi, devlet kurma tecrübesi, çokuluslu imparatorluk birikimi olan; bu süreçte kendi dillerini, kültürlerini korumayı başaran milletler, milliyetçilik konusunda da öne çıkarlar. Hele de ekonomik anlamda geliştiklerinde, bu iş daha da boyutlanır, pekişir. Tarihte, çokuluslu imparatorluklar yıkıldıktan sonra hâkim dilin, hâkim ulus olarak öne çıktığı, liderlik ettiği görülür. Bunların büyük bölümü, kendi ulus devletlerini kurmuşlardır. Örnekleri çoktur. Ama her ulus ille de kendi ulus devletini kuracak diye bir tarihsel yasa da yoktur. Böyle bir genelleme yapılamaz. Kimi uluslar vardır ki kültürel özerklikle yetinirler.

İkincisi, millet; tarihsel, toplumsal, siyasal, kültürel, duygusal bir gerçekliktir. Coğrafi, iktisadi boyutları da vardır. Milliyetçilik, zamana, zemine, koşullara göre değişen bir kavramdır. Değişken karakterlidir. Tarihsel şartlar, yaşanılan coğrafya, ekonomik gelişmişlik, nüfus hareketleri milliyetçilik anlayışını etkiler. Her toplumun, her milletin milliyetçiliği aynı değildir. Tarihsel gelişim, oluşum süreçleri farklıdır. Büyük ve güçlü olan yapı içinde, gönüllü olarak asimile olan kümeler olduğu gibi, buna direnenler de vardır. Örneğin, bizim ulusal kimliğimizde, Osmanlı Devleti’nin son dönemi, Çanakkale Muharebeleri, Kurtuluş Savaşı büyük sıçrama yaşanan dönüm noktalarıdır. Avrupa’da ise süreçler farklıdır. Örneğin pek çok ülkede, iç savaş yaşandıktan sonra hem ulus kimliği güçlenmiştir hem devlet yapısı. Tarihte, önce devletin kurulup, ardından ulusun oluştuğu devletler de önce ulusun oluşup, sonra devletin kurulduğu devletler de vardır.

Üçüncüsü, Batı’nın ırkçı, yayılmacı, sömürücü, faşist, emperyalist karakterli milliyetçiliğiyle, Asya’nın, Afrika’nın, mazlum milletler coğrafyasının antiemperyalist, ulusal kurtuluşçu, yurt savunmasına dayalı, laik milliyetçiliği aynı değildir. Birbirinin karşıtıdır. Bu ikisini asla birbiriyle karıştırmamak gerekir.

Dördüncüsü, Türk milliyetçiliğinin kuramsal, tarihsel, siyasal, kültürel, entelektüel temelini atan isimler, Ziya Gökalp hariç, Anadolu’nun dışında doğmuşlardı. Rusya’yı da Avrupa’yı da çok iyi biliyorlardı: Ahmet Ağaoğlu, Yusuf Akçura, İsmail Gaspıralı, Sadri Maksudi Arsal, Zeki Velidi Togan... Hepsi Türktü, fakat hiçbiri Anadolu Türkü, Osmanlı Türkü değildi. Hepsi öncüdür, ülkemizin siyasal, düşünsel ve bilimsel yaşamına katkıları büyüktür.

En önemlisi, Atatürk’ün millet tanımı; ırk, din, etnik köken temelli değildir. Dil, kültür, tarih, yurt, bilinç, ortak tasa, ortak kıvanç, ortak ülkü, ortak hedef temellidir. “Ne mutlu Türküm diyene” ve “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” şeklindeki sözleri de bunun kanıtıdır. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları