Siyasilerin ötesinde, kitle örgütlerinin bilinç kaybı ve... Sarıyer!

07 Mart 2024 Perşembe

Geçen hafta size İYİ Parti’nin ve DEM’in, sözde muhalif partiler olarak AKP’ye karşı aday çıkarmalarının mantıkla ve matematikle ilişkisini ne kadar kaybetmiş olduğunu yazmıştım. 1994 yerel seçimlerinde benzer bir tavırla bölünen merkez sol ve merkez sağ partilerin nasıl intihara koştuklarını ve ülkeyi bugünkü cumhuriyet ve demokrasi karşıtı AKP değerlerine daha o günden bütün ikazlarımıza rağmen teslim ettiklerini hatırlattım. 

Evet, maalesef ülkenin hem sağ hem de sol politikacılarının büyük çoğunluğu, yurdumuzun karşılaştığı büyük tehlike ve tuzaklarla göğüs göğüse mücadele etmek yerine kendi çıkarlarına uygun sıfatlar ve hedefler peşinde koşarlar. Onlar için havalı bir sıfat hatta bir belediye meclisi koltuğu bile, ülkenin karşılaşabileceği uçuruma yuvarlanma risklerinden çok daha önemlidir. 

Fakat, ne yazık ki, yıllardır süregeldiği şekilde politikacılarımıza has olarak bildiğimiz bu ağır hastalık, sivil toplum örgütlerinde de aynı zavallılık ve mantıksızlıkla sürüyor. Burada vereceğim iki örnekle, profesyonel politikacı olmayan ve demokratik kitle örgütü mensubu olan yurttaşların da beyinlerinde aynı yıkıcı virüsü geliştirerek, parçalara bölünüp demokrasiye, Cumhuriyet’e, Mustafa Kemal Atatürk’e ve vatanlarına karşı büyük bir ihanet içine girdiklerini göreceksiniz. Bu son derece kötü, vahim ve üzücü örneklerden ikisini, bugün tekrar kamuoyunun önünde teşhir ederek en ağır şekilde kınamak istiyorum. 1994 ve ardından gelen birçok seçimde yaşadığımız bölünmelerin getirdiği eziklik, felaket ve ağır mağlubiyetlerden hiçbir ders çıkaramayacak kadar gözlerini sıfat ve çıkar hırsı bürümüş, yurttaşlık bilinci kaybolmuş insanlar bunlar. Güya Atatürkçü güya çağdaş güya her gün demokrat gazeteleri ve bizleri okuyan gerçek aydın rolündedirler hep! Gerçekten inanamıyorum, acaba düşünmeyi mi bilmiyorlar, yoksa okuduklarını mı anlamıyorlar? Yoksa yaşananlardan hiç ders almamak gibi özel bir yetileri mi var? Bu makaleye aralarında üzülen veya kızanlar mı var! O zaman çok mutlu olurum! Belki ağır suçlarının boyutunu bu sefer algılarlar… 

Demokrat, cumhuriyetçi, Atatürkçü, laik ve çağdaş değerler ile kadın-erkek eşitliğine saygılı her kurumun sistematik bir şekilde ağır saldırılar altına alındığını ve hedef gösterildiğini yıllardır ibretle takip ediyoruz. Mesela bunların en üst seviyede belirgini, yıllardır Fenerbahçe Spor Kulübü’ne yönelik yapılan ağır saldırılar ve dur durak bilmeden hazırlanan komplolar. Bugün vereceğim ilk örnek, geçenlerde yapılan Ankara Mimarlar Odası’nın Genel Kurulu’nda yaşanan yüz kızartıcı ayrım ve bunun neden olduğu büyük felaket. Ankara Mimarlar Odası Başkanı Tezcan Karakuş Candan, daha önce kendisi ile çalışan arkadaşlarıyla bir nedenle ters düşüyor. Aynı ekipten Banu Taner, Candan’a karşı liste çıkarıyor. Böylece her ikisi de demokrat, laik, çağdaş, Atatürkçü ve yurtsever olan bu ekip, kendi içinde bölünerek yeni kongrede iki ayrı liste olarak seçime giriyor. Karakuş’un listesi 807 oy alırken, kendi içlerinden doğurmayı başardıkları karşıt grup 433 oy alıyor! Ama iş bu kadarla kalmıyor. Bir de bu demokratik yapının karşısında yer alan AKP + MHP’yi temsil eden, iktidara yakın liste bu bölünmeden mutlu ve mesut olarak seçimlere giriyor ve 1033 oyla Ankara Mimarlar Odası’nı kazanıyorlar. Yani Tezcan ve onun “karşıtı liste” şayet seçime beraber girselerdi 207 oy farkla bu çok kritik seçimi, hem de Ankara Büyükşehir Belediye seçimlerinden önce rahatlıkla kazanmış olacaklardı. Maalesef inat, kapris ve egoların savaşı ülkeye verebilecekleri zararın ve risk yapısının zerre kadar farkına varamadan birbirlerinin maskarası oldular ve Atatürk’ün kemiklerini sızlattılar. Bu arada 15.000 üyeden, oy kullanmaya gelenlerin adedi 2500 civarında! 

Sebebi her ne olursa olsun, eylemlerinin sonucunu göremeyen her bir aday ve üyemizin gözlerinin içine ikişer dakika -affedilmeyeceklerini hissettirecek kadar uzun- bakıp tebrik etmek (!) istiyorum. Demokrasi adına yaşanan bunca utanç dolu olayın ardından hala bu tavrı yaşama geçirmeyi denedikleri için, onlar artık benim gözümde seçme ve seçilme hakkından feragat etmiş yurttaşlar. 

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI’NDA DURUM FARKLI MIYDI?

Gelelim ikinci benzer örneğimize: Ankara CHP örgütünden yakın dostum Mustafa Pınar başka bir benzer kardeş çelmesini hatırlattı bana! Elektrik Mühendisleri Odası’nın 2 yıl önce yapılan Ankara Şubesi Genel Kurulu’nda yönetime kim geldi biliyor musunuz? Merak ediyor musunuz? Hadi sizi daha fazla bekletmeyeyim, yine AKP+MHP’nin yönlendirdiği blok, tıpkı yukarıda Ankara Mimarlar Odası Genel Kurulu’nda anlattığımız şekilde demokrat, çağdaş, cumhuriyetçi rakip ve egemen durumda olan grubun ikiye bölünmesi sayesinde, seçimin kurnaz galibi oldular. 17.014 delegenin kayıtlı olduğu Ankara Şubesi’nde sadece 3.200 civarında aday oy kullanmaya gitti. Her zamanki Türk tavrı: “Ya kim alırsa alsın, bir şey farketmez!”. Sonuç olarak Demokrat Mühendisler 1123 oy alıyor, onlarla aynı ideolojide olup koltuk kavgasına giren Direnç Çağdaş Mühendisler 953 oy alıyor. Halbuki onların karşıtları olan iktidar yanlısı Frekans Mühendisler 1152 oy alarak ipi göğüsleyen taraf oluyorlar. Maalesef hiç lafımı sakınmayacağım. Yine aynı şekilde ülkede yıllardır yaşanan ve neredeyse Cumhuriyet’in çöküşüne neden olacak “hal ve gidişat” ortadayken, iki demokrat sol grup tamamen bilinçleri dumura uğramış şekilde aralarında yarışarak inanılmaz bir “demokrasi ihanetiyle” sayıca daha az olan karşıt grubun kazanmasına sebep oluyorlar! Tarih onları affeder mi bilmiyorum ama Atatürk’ün ve ilkokul seviyesinde matematik bilgisini unutmamış her demokratik yurttaşın onları hiçbir zaman affetmeyeceği kesin… Mevzii kaybetmek, o kadar kolay mı?

Bunları size neden anlatıyorum biliyor musunuz? İster siyasette ister kitle örgütlerinde ister sanat kurumlarında benzer şekilde kişiler belirip aynı “bölünme felaketini” körüklemek isterlerse, belki burada kendimi tartarak ve öfkemi dizginleyerek, kontrollü ve edepli sarf ettiğim o ağır kelime ve cümleleri hatırlayıp yine de aynı gaflet ve hıyanete düşmezler diye bir umut taşıdığım için…

Bilmem bu makalenin izdüşümleri, 31 Mart 2024 seçimleri için yeterince aydınlatıcı oluyor mu? O ZAMAN DİNLEYİN LÜTFEN:

Bildiğiniz gibi, CHP adaylarını ısrarla önerdiğimiz Demokratik Dijital Devrim Tüzüğü ile saptamadı. Sonuçta birçok kargaşa oldu; bugün onlara girmeyeceğim. Ama bir konu var ki, şu anda hızlıca müdahale ederek çözmeye mecburuz. CHP Sarıyer’de belediye başkan adaylığını eski Başkan Şükrü Genç’e vermedi ve yeni aday olarak Oktay Aksu’yu gösterdi. Peki şu anda anketlerde durum nasıl biliyor musunuz? Şükrü Genç %32.2, Oktay Aksu %24.3 ve… Cumhur İttifakı adayı Hüseyin Coşkun 34.1!!!

Yani bütün bu makalede aktardığımız senaryo, şu anda Sarıyer’de aynen sahneye konuyor ve iki sosyal demokrat aslan afiyetle birbirini yerken aradan AKP-MHP adayı sıyrılıp çıkmak üzere!

Siz bunu hazmedebiliyor musunuz bilmiyorum… Ben hazmedemiyorum ve derhal herkesin konuya müdahil olmasını rica ediyorum. 2 adaydan biri bu intihar komandoluğunu bıraksın ve çekilsin. “Ben kazanacağım, eski partime gününü göstereceğim” diyen Genç veya partinin yeni atadığı Oktay Aksu! Lütfen beraber bir odaya dostça girin ve o odadan biriniz adaylıktan ayrılmış olarak çıkın! Atatürk’ün gözü üzerinizde! İnat ve ihaneti lütfen bu seviyelere taşımayın! Tarihten biraz ders alın!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erken seçim mi dediniz? 18 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları