Elçin Poyrazlar

Suçluyorum…

05 Mart 2020 Perşembe

Yaklaşık bir kuşak önce demokrasinin sadece sandıktan çıkan sonuçla değil, demokratik değerler ve kurumlarla ayakta kalabileceğini sesimiz kısılana kadar anlatmadığımız için…

Temel hak ve özgürlüklerin stratejik ve ideolojik misyonlara kurban edilmesini zamanında pek de üstümüze alınmadığımız için…

Kadın-erkek eşitliği, gelenek-din-fıtrat üçlemesi altında baltalanırken gerektiği gibi örgütlenip harekete geçemediğimiz için…

Avrupa Birliği’ne üyelik hedefinden kendi çıkarları için vazgeçenlerden sandıkta hesap soramadığımız için…

Ülkenin doğal kaynakları yok edilirken, koylarına zehir saçılırken, binlerce yıllık tarih mirasları sular altına gömülürken, ormanları kökünden traş edilirken tek tük çevreci gruplar dışında oturup izlediğimiz için…

Ortadoğu’da Osmanlı efendisi olma peşinde maceradan maceraya sürüklenirken dalkavukları dinleyip bölgeyi avucunun içi gibi bilen uzmanların uyarılarını kaale almadığımız için…

Bu toprakların geçmişini sadece Türk milliyetçiliğiyle tanımlayan, bunun üstünden kendine siyasi rant devşiren politikacıları susturmak yerine, vatan haini ilan ediliriz diye korktuğumuz ve sindiğimiz için…

Dönüm noktası sayılabilecek Gezi Protestosu’nda gençleri anlamadığımız ve onlara ihtiyaç duydukları siyasi ve sosyal platformu sağlamak amacıyla çaba harcamadığımız için…

Toplumun giderek kutuplaşmasını kabul ettiğimiz, ‘Biz ve Onlar’ ayrımını ateşleyen siyasi eril ağzın politikalarına itiraz etmediğimiz ve farklı taraflara el uzatmadığımız için…

***

Muhalefetin sadece siyasi bir partiyle yapılacağını sandığımız, sivil hareketlerin etkisini azımsadığımız için…

Politikacıları eleştirmenin ve oy vermenin yeterli bir çaba olduğuna inanıp, elimizi taşın altına koymadığımız, koyanlara destek olmadığımız ve gölgemizden korkar hale geldiğimiz için…

Toplumun sağ ya da sol, giderek milliyetçi söyleme kaymasını doğal karşıladığımız, Batı’ya heyheylenen liderleri endişeyle değil azıcık gururla dinlediğimiz, ‘Evet yabancılar bizi sevmiyor’ duygusallığına kapıldığımız için…

Dış politikanın duygusal bir  ilişki değil, bir çıkar meselesi olduğunu farklı cenahların komplo teorilerine inanıp kaçırdığımız, gerçekleri yalanlardan ayırma yetisini kaybettiğimiz için…

Ülkenin medya kuruluşları çerez gibi iktidar yakınlarına satılır, gazeteciler patır patır hapse atılırken ‘Ama onun da günahı çoktu’ dediğimiz ve bize yapılan kötülüklerin intikamıyla adaleti karıştırdığımız için…

Hukukun kökünün kazınması, anayasanın delinmesi, adaletin tek bir elden dağıtılmasına artık şaşırmadığımız ve şaşıracağımız günlerin geri gelmesi için uğraşmaktan vazgeçtiğimiz için…

Birileri doğru ve cesur bir şeyler söylediğinde onları enayi yerine koyduğumuz ve birbirimizle konuşurken bile dinlenmediğimizden emin olmak için sessizce cep telefonununu uzaklaştırdığımız için..

Bize biçilen kılıflara, iş, aile ya da konumlarımızı ileri sürerek pek de itiraz etmeden girdiğimiz için…

Hayatımıza yapılan her müdahalede ‘Bu kadar da olmaz’ demekle yetinip bir sonraki müdahaleye davetiye çıkardığımız için…

Yoksullar intihar ederken, kadınlar her gün öldürülürken, göçmen botlarında bebekler boğulmaya gönderilirken ve savaş tamtamları kulağımızın zarını patlatırken evimizde battaniyenin altında, olan biteni televizyondan izlemekle yetindiğimiz için…

Muhalefeti, ayak oyunlarına ve yeteneksizliğe gömülmüş muhalefet partilerinin elinden alıp, ‘Siz  çekilin kenara’ demediğimiz için…

Sadece kapalı gettomuzun yankı odalarında sesimiz çok çıktığı ve kendi mahallemizin çığırtkan fırsatçılarını dinleyerek avunduğumuz için… 

***

‘Bu ülkeden bir şey olmaz’, ‘Böyle gelmiş böyle gider’, ‘Bana mı kaldı vatanı kurtarmak’ dediğimiz, kendimize ve topluma inancımızı kaybettiğimiz için…

Konfor alanımızdan çıkamadığımız, tembelleştiğimiz, görmezden gelirsek kabusun gideceği yanılgısına düştüğümüz için…

Bizim olmayan uzak topraklarda genç insanları ölüme gönderenlere hesap soracak bir sistemi kurmak için kafa yormaya başlamadığımız için…

Geleceğin bugünden başladığını, atacağımız her olumlu adımın bir sonraki kuşağı refaha yaklaştıracağını ve her iktidarın geçici olduğunu bilmezden geldiğimiz için…

Korkmanın insani bir şey olduğunu ama insanca yaşamak için korksak da insanlığımızı korumamız gerektiğini unuttuğumuz için…

Şikayet etmenin, bahane üretmenin kolaycılığından sıyrılamadığımız ve değişimi başkalarından beklediğimiz için…

Yalnız hissettiğimiz ve köşemize çekildiğimiz için…

Yukarıdakiler, belki de daha fazlası için…

Bizleri, kendimizi, hepimizi suçluyorum! 




Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları