Biden’a mektup 2

30 Nisan 2023 Pazar

İçerideki ve dışarıdaki sevgili okurlarım:

Özgürlükler için iki hafta daha sabredeceğimiz anlaşılıyor.

Sizi unutmadık ama bugün, her yıl 23 Nisan’dan sonra önümüze çıkan “24 Nisan Ermeni Soykırımı İddiaları” konusunda önemli bir mektubu yayımlamayı sürdürüyorum.

***

Sevgili okurlarım Endüstri Devrimini kaçıran Osmanlı’nın çöküş döneminde, bu çöküşten pay almak isteyen Rusya ile rakibi İngiltere ve onlara katılan Fransa ve Almanya, azınlıkları araç olarak kullandılar.

Önce Rusya’nın sonra da İngiltere’nin Ermeniler üzerinden Osmanlı üzerinde nüfuz sahibi olma çabaları ve bunlara ek olarak milliyetçilik akımları, Milliyetçi Ermeni örgütleri ile Osmanlı Devleti ve Müslüman tebaa (Türkler ve Kürtler) arasında kanlı mücadelelerin ortaya çıkmasına yol açtı.

Bu mücadeleler, Osmanlı topraklarının Ruslar tarafından işgali ve Birinci Dünya Savaşı sırasında Ermenilerin kanlı katliamları ve bunlara karşı alınan önlemlerle doruğa ulaştı.

Bu önlemlerin en önemlisi 1915 yılında Doğu ve Güney Doğu illerindeki Ermenileri Güneye doğru zorunlu göç ettirme (tehcir) kararıydı.

Ermeniler, tarihteki bu mücadeleleri, bugün küçük ve yoksul bir ülke olan Ermenistan’ın desteklenmesi için gerekli olan “Milli Ruhun” devamını sağlamak amacıyla, “Soykırım” iddialarıyla sürdürmeye çalışmaktadırlar.

Oysa 1915 yılında Osmanlı Devleti’nde “Soy” yani ırk, ırkçılık, Türklük, Türkçülük ideolojisi bile egemen değildi ki “Sadık tebaa” diye niteledikleri Ermenilere karşı, Hitler’in Yahudilere uyguladığı gibi, onları yeryüzünden silmek için bir “Soy kırımı” yapılsın.

Ruslarla savaşta olan Osmanlı, Ruslara yardım eden Ermenilere ve Ruslara karşı kendini korumaya çalışıyordu.

Dünyanın çeşitli ülkelerine dağılmış olan Ermeniler, bu “Soykırım” iddialarını, tarihsel ve hukuksal olarak kabul ettirme olanakları olmadığı için, özellikle Fransa’da ve ABD’de, siyasal güçlerini kullanarak politikacıları etkilemekte ve bu konuda siyasal kararlar aldırmaktadırlar.

Türkiye bu iddialara karşı çok uzun süre sessiz kalmıştır.

Bu yüzden dünyada pek çok ülke ve ABD’de de pek çok eyalet, Meclislerinde “Ermenilere Soykırım yapıldı” iddiasını kabul etmiştir.

Bu kabullerin önemi, o ülkelerdeki çocukların beyinlerinin “Soykırım” iddialarıyla yıkanmasıdır.

İşte Cuma günü yayımlamaya başladığım ABD’deki Türk örgütlerinin Asamblesi ATAA’nın Biden’a yolladığı bu mektup, ABD Başkanı’nın da bu kervana katılmasını protesto eden yeni bir hukuksal yaklaşımı temsil ediyordu.

Bugün bu mektubun ikinci bölümünü yayımlıyorum.

***

140 devletin kabul ettiği ve zorlayıcı, en üst, ve itiraz edilemez yasa anlamına gelen “jus cojens” niteliği kazanmış olan söz konusu 1948 (Birleşmiş Milletler Soykırım) sözleşmesi, bir eylemin soykırım olarak kabul edilebilmesi için, “olmazsa-olmaz”, şu koşulların yerine getirilmesini emretmektedir:

  • Eylemle ilgili davanın yetkili bir mahkemede görülmesi;
  • Eylemin maddi (actus reus) ve manevi (mens rea) yönlerinin ispat edilmesi;
  • Eylemin özel bir kasıtla (dolus specialis) yapılmış olduğunun kanıtlanması.

Osmanlı İmparatorluğu veya yöneticileri hakkında böyle bir yargılama yoktur ve hiçbir yetkili mahkemeden soykırım suçu işlendiğine dair bir hüküm bulunmamaktadır.

Bu durumda, çok net ifade edelim ki sizin 24 Nisan mesajınız Amerikan Anayasasına, Amerikan iç hukukuna ve uluslararası yasalara tamamen aykırıdır.

İkinci ihlaliniz, Amerikan Anayasasının Birinci Maddesinin Dokuzuncu fıkrasınca, güvence altına alınmış olan “hukukilik prensibi” ile ilgilidir.

Bu bölüm, makabline şamil yasalar (ex post facto laws) yapılamayacağını ve kimsenin böyle yasalarla geriye dönük olarak yargılanamayacağını teminat altına almıştır.

İşte Anayasanın bu maddesinden kısa bir alıntı:

“...Bir şüpheliyi muhakemesiz olarak vatan hainliği veya ağır bir suçtan suçlu bulan (Bill of Attainder) veya geriye dönük olarak yargılama yapan (Ex post facto laws) yasalar yapılamaz...”

Anayasanın bu maddesine göre işlendiği tarihte suç sayılmayan bir eylem, daha sonra çıkarılan yeni bir yasa ile suç haline getirilemez.

Soykırım 1915’te ne sözcük ne de kavram olarak bulunmamaktaydı.

İlk defa 11 Aralık 1946’da BM Genel Kurul dokümanında suç olarak tarif edilmiş ve 9 Aralık 1948’de de BM Genel Kurulu tarafından yasa olarak düzenlenmiştir (codified).

1948’deki Soykırım kavramını geriye dönük işleterek 1915 olaylarını yargılamak mümkün değildir.

Bu nedenle, Sayın Başkan, 24 Nisan mesajınız şüphesiz Amerikan Anayasasının Birinci Maddesinin Dokuzuncu fıkrasının metnine ve ruhuna tamamen aykırıdır.

Not: Bugün Ayvalık’ta “Köy Enstitüleri” konusunda konuşacak ve kitap imzalayacağım. Okurlarımı beklerim.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

1 Mayıs 2024 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları