Dokuz kadın: Sonsuz hüzün

04 Şubat 2024 Pazar

İnsanlık trajedisini temsil eden dokuz kadın:

Dokuz kadın mı!

Sadece dokuz kişi mi!

Sadece kadınlar mı!

Hayır, hayır, bin defa HAYIR:

Bütün insanlığı temsil eden, zamanın ve mekânın sonsuzluğunda yaşanan, SONSUZ BİR HÜZÜNDÜR BU!

Sadece hemen aklıma geliveren dokuz örnek...

Kendi ülkemden, kendi yaşam süremden, bizzat tanıdığım, serüvenlerine uzaktan da olsa tanık olduğum dokuz kişi.

Haksızlık ve hukuksuzluk şelalesinde dört duvar arasında, parmaklıklar arkasında yaşanan trajedilerin oluşturduğu okyanustan, tesadüfen seçilmiş, sadece dokuz damla!

***

İnsanlık trajedisidir bu:

İnsanın insanı sömürdüğü...

İnsanın insanı ezdiği...

İnsanın bütün insanlığını yitirdiği...

İnsanın bütün ilkelliğini dışa vurduğu...

Zaten ölümlü olan insanın, kendi çıkarları için birbirini zamansız öldürdüğü...

Zaten en sevdiği anne babasını, gözünün önünde ölüme yolladığı için, zorunlu olarak acıyı, hüznü yaşamaya mahkûm olan insanın, birbirine işkence ettiği...

Tarih boyunca, insanın bütün iktidar hırsını, kibrini, çıkarcılığını, kendi hemcinsleri üzerinde uyguladığı bir cehennem:

Siyaset, savaş, esaret, hapis, işkence, ölüm sarmalı!

***

Halkına, vatandaşına, yurttaşına, en üst düzeyden hizmet etmek sanatı olan siyaset, nasıl oluyor da savaşlarla bir ölüm makinesine, haksızlık ve hukuksuzluklarla bir işkence aracına dönüşüyor?

Faşizmden, diktatörlükten, siyasal mahkûmlardan söz ediyorum elbette.

Haksızlıktan, hukuksuzluktan, kamu vicdanını yaralayan yargı kararlarından...

Bu kararları verenlerden, bu kararları verenleri destekleyenlerden, bu kararları verenleri önce destekleyip, sonra suçlayarak hapse atanlardan ve kendi oluşturdukları cehennemin ateşinde yananlardan...

Temel hak ve özgürlüklerimizi koruyan Anayasamızı tahrip edenlerden, onu çiğneyenlerden...

ZULÜMDEN söz ediyorum.

Ama asıl gündeme getirmek istediğim konu MAZLUMLAR:

Birey olarak, insan olarak mazlumlar!

Bırakın, hapiste olan mahkûm ve tutukluların sayılarına ilişkin, gittikçe yükselen, korkutucu istatistikleri...

Her tek bir rakamın arkasındaki kişiyi, insanı, onu sevenleri, onun sevdiklerini, ailesini, annesini, babasını, çoluğunu çocuğunu, kimliğini, kişiliğini, yaşamını, hayallerini, varlığını düşünün...

Düşünün ve hem üzülün hem de utanın!

***

Sevgi Soysal

Sevil Yurdakul

Sabriye Okkır

Nilüfer Tatar

Ayşe Buğra

Nilgül Doğan

Başak Demirtaş

Meriç Demir Kahraman

Sevim Kahraman

Ve sonsuz sayıda, kadın, erkek, bebek, çocuk, genç, yaşlı, İNSAN!

***

Bu dokuz kadını, onların hüznünü, acılarını, tek tek anlatmaya kalkmayacağım size.

Zaten haddim de değil.

Sadece değişik zamanlarda yaşanmış ve yaşanmakta olan acılarını yüreğimde hissettiğimi belirtmekle yetineceğim.

Kimi, hem mahkûm eşi hem kendi mahkûm hem de yazar...

Kimi, hem mahkûm eşi hem yazar...

Kimi, akademisyen...

Kimi, konsolos...

Kimi, hem bu kadınları yazmış hem de eşi hapse girmiş bir yazar...

Kimi, ebediyete göçmüş, acıları dinmiş ama unutulmamış...

Kimi, haksızlığa, hukuksuzluğa karşı mücadelesini bıkmadan usanmadan sürdürüyor.

***

Onların kişiliklerinde, başta Can Atalay olmak üzere, içeride haksız ve hukuksuz kararlarla yatan bütün siyasal tutuklu ve mahkûmlara, unutulmadıklarını ve unutulmayacaklarını anımsatmak istiyorum!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları