Eğitim bir toplumun geleceğidir

28 Aralık 2023 Perşembe

Türkiye petrol zengini değil...

Kendine yeterli bir tarım ülkesiydi...

Onu da bitirdiler, buğdaydan mercimeğe, arpadan samana kadar her şeyi ithal eder olduk!

En büyük sermayemiz olarak elimizde sadece insanımız kaldı.

Şimdi Milli Eğitim Bakanlığı’nın çabalarıyla bu insan sermayemizi de tüketmekle meşgulüz!

Bakan Yusuf Tekin, Milli Eğitim’in bu çabalarını TBMM’de şöyle özetlemişti:

“O sizin yaşadığınız eski Türkiye bitti. Vedalaşın. Uyanın, uyanın! Türkiye artık bambaşka bir ülke.

Bakın MEB 2023 yılı itibarıyla 2 bin 709 tane geçerli protokolümüz var. Bunların içinde sizin tarikat, cemaat dediğiniz, bizim STK dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır.

Onlarla protokol yapmaya devam edeceğiz.” 

Bunun üzerine Zülâl Kalkandelen 20 Aralık 2023 tarihinde şöyle yazdı:

“Bakan Tekin’in Meclis’te sarf ettiği bu sözler, anayasanın 2. maddesine, bir Devrim Kanunu olan 1924 tarihli Tevhidi Tedrisat Kanunu’na (Öğretim Birliği Yasası) ve 1739 sayılı Milli Eğitim Kanunu’na aykırıdır! 

Bakanın tarikatlar ve cemaatler ile protokol yapmayı savunurken ‘Protokol yaptığımız bu sivil toplum örgütleri sizin çocukları dağa çıkarmanıza engel olduğu için çatlıyorsunuz. Çocuklarımın dağa çıkmaması için, sizin insan kaynağınıza insan yetiştirmemek için buna devam edeceğim’ demesi ise sonuçları çok ağır olabilecek vahim bir çarpıtmadır. 

Yusuf Tekin, ‘Laik eğitim alanlar dağa çıkıyor’ mu demek istiyor?!

Bu ülke 15 Temmuz 2016’daki FETÖ darbe girişimini, Sivas, Çorum, Maraş katliamlarını hiç yaşamamış gibi konuşuyor.

Bu katliamların hiçbirisi laik eğitim nedeniyle olmadı, aksine laiklik çiğnendiği için oldu!”

***

Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni, topraklarımızı işgal eden düşmana karşı verilen kanlı bir “İstiklal Savaşı” sonunda bir “Siyasal Devrim” ile ve bir “Eğitim ve Kültür Savaşı” ile kurmuştur.

Bir yandan Yazı Devrimi, Dil Devrimi, Tarih Devrimi, Medeni Haklar Devrimi, Kıyafet Devrimi, Saat ve Ölçü Devrimi, Soyadı Devrimi gibi kültür devrimleri yapılırken öte yandan okuryazarlık eğitimi ve çağdaş bilim insanları yetiştirmek projeleri devreye sokulmuştu.

Tam bu dönemde Hitler’in faşizminden kaçan Alman bilim insanlarının Türkiye’ye gelmesi de genç Cumhuriyetin bilim ve eğitimdeki büyük atılımına çok önemli katkılarda bulunmuştur.

***

Atatürk bu “Eğitim ve Kültür Savaşı” bağlamında, sonradan ünlü birer akademisyen olan birçok yetenekli genci Avrupa’ya yollamıştır.

Eğitim için Avrupa’ya gönderilen öğrencilerden olan Sadi Irmak kendi olayını şöyle anlatıyor:

“Vakit geldiğinde ise Sirkeci Garı’ndayım; ama kafam çok karışık. Gitsem mi, kalsam mı? Beni orada unuturlar mı? Para yollarlar mı?

Tam gitmemeye karar verdiğim, geri döndüğüm sırada bir posta dağıtıcısı ismimi çağırdı. ‘Mahmut Sadi! Mahmut Sadi! Bir telgrafın var.’

‘Benim’ dedim. Telgrafı açtım, aynen şunlar yazıyordu: ‘Sizleri bir kıvılcım olarak yolluyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz. İmza – Mustafa Kemal’...

...Çok başarılı oldum. Ülkeme alev olarak döndüm. Önce İstanbul Üniversitesi Genel ve Beşeri Fizyoloji Enstitüsü’nü kurdum. Kürsü başkanı oldum.

Daha sonra ülkemin başbakanlığını yaptım.

Ben kim miyim?

Ben sadece iki satırlık bir telgrafın yarattığı bilim adamıyım...”

***

Cumhuriyet, kan ve gözyaşı ile kazanılan “İstiklal Savaşı” sonrasında bir “Siyasal Devrimle” ve onunla eşzamanlı bir “Eğitim ve Kültür Savaşı” ile kuruldu.

Şimdi yine aynı yöntemle yıkılmak mı isteniyor?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları