Kirazlı’daki Alamos’un öyküsü

23 Şubat 2024 Cuma

Akın Kösetorunu adlı okurum, Çanakkale Kirazlı’daki Alamos Şirketi’nin öyküsünü yollamış.

Öykünün ana hatlarını aşağıda özetledim.

Bunlar okurumun anlattıkları.

Firma Türkiye ile davalı.

Bu mektupta anlatılanlara karşılık firmanın veya resmi makamların yanıtları varsa, sütunum elbette onlara da açıktır.

***

  • Alamos firmasının borsaya gönderdiği duyuruya göre, Kirazlı’da 4 milyon ons (124 ton) altın üretilecektir. Bugünkü fiyatla değeri 9 milyar dolardır.

Türk hükümetine ödenecek vergi, pay ve harçlardan tasarruf etmek için bu miktar düşük bile gösterilmiş olabilir.

  • Firma her işi taşeronlara yaptıracaktır. Böylece makine parkı, iş kazaları, grev gibi teferruatla uğraşmayacaktır. Firmanın yaratacağı yerli istihdam kendi bordrosunda 3-5 mühendis ve 15-20 destek personelinden ibaret olacaktır. 
  • Kanadalı firmanın taşeronlara bırakmayacağı tek faaliyet altını külçe bloklar halinde dökmek ve kasasında depolamaktır.
  • Depodaki altınların ne kadarının beyan edileceği, ne kadarının gecenin alacakaranlığında buharlaşacağı, hangi marinadaki hangi yata veya hangi havaalanında hangi özel uçağa yükleneceği de fantastik ama gerçek bir James Bond senaryosudur.
  • Alamos Kanada firması olmakla birlikte Türkiye’deki projelerini Hollanda’da kurduğu sembolik/paravan şirket üzerinden yürütüyor.

Amaç, Türkiye’de siyasi idare değişir ya da projeler yargıya veya bürokrasiye takılırsa, Uluslararası Tahkim Mahkemesi’ne gidebilmek.

Çünkü Kanada ile Türkiye arasında tahkim anlaşması yok, oysa Hollanda ile var.

Nitekim, firma şu anda ruhsat yenilenmediği için zarara uğradığını iddia ederek Türk hükümetine karşı 1 milyar dolarlık tazminat için Londra Tahkim Mahkemesi’ne başvurmuştur ve dava sürmektedir.

  • Aldığı 860 milyon TL teşvike rağmen, firma şişirilmiş faturalar ve yurtdışına transfer edilecek milyonlarca dolarlık güya mühendislik ve danışmanlık ücretleri ile giderlerini şişirecek, kârını düşük gösterecek ve vergi tasarrufu yapacaktır.
  • Firma her işi taşeronlara yaptıracağı için çıkardığı altını sattıkça ödeme yapacaktır.

Yani, ciddi bir yatırım yapmayacağı gibi, madeni minimum işletme sermayesi ile işletecektir.

Esas yatırım devletten alınan teşviklerdir.

  • CEO’sunun (TV’de yaptığı söyleşide) söylediği gibi, firma madeni işletirken her türlü ödemeyi TL olarak yapacak ancak altını dolar ile satacaktır. Böylece Türkiye’deki enflasyon ve devalüasyondan azami faydalanacaktır.
  • Firmanın 100 milyon dolar yatırım yaptığını iddia ettiği rakam gerçekte bu maden sahasını 2010 yılında Kanadalı Fronteer firmasından satın alırken Toronto’da ödediği paradır (90 milyon dolar ödendiği iddia ediliyor).

Yani, Ankara’daki ofislerinin kirası ve 3-5 personelin maaşları dışında Türkiye’ye gelen para, yatırım falan yoktur.

  • Türkiye’de maden arama ruhsatı almış yabancı firmalar bu ruhsatları uluslararası piyasalarda satabilmektedir.

Böylece, Türkiye’nin yeraltı ve doğal kaynakları yurtdışında alınıp satılan meta haline gelmiştir.

Örneğin Kirazlı ruhsatı önce Teck tarafından Fronteer’e 40 milyon dolara satılmış, Fronteer de daha sonra 90 milyon dolara Alamos’a satmıştır.

Aynı şekilde, Artvin Cerattepe’deki altın/bakır madeninin ruhsatı da yine Teck tarafından Toronto’da Inmet firmasına 20 milyon dolara satılmıştır.

***

Sevgili okurlarım, bu iddiaların arkasından insanın aklına hemen şu sorular geliyor:

1) Maden arama izinlerini, ruhsatlarını, teşviklerini, vergi affı kararlarını, kim, neler karşılığında vermektedir?

2) Maden işletmelerini, kim, nasıl denetlemektedir? 

3) Kamuoyunda “Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler” denen ünlü şirketlerin bu maden sömürüsündeki yerleri ve rolleri nedir?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları