Sağda ve sağ ile demokrasi niçin olmuyor? 2

10 Eylül 2023 Pazar

Cuma günkü yazımda, Demokratik Rejim sayesinde iktidara gelen sağ partilerin Demokratik Rejim’i yozlaştırmalarının tarihsel özetini vermiştim.

Bugün sağ partilerin Demokratik Rejim sayesinde iktidara geldikleri halde neden bu rejimi tahrip ettiklerinin nedenlerini anlatmaya çalışacağım.

***

1) Demokratik Rejim, Endüstri Devrimi’nin bir sonucudur.

Türkiye’de ise toplumsal ve ekonomik gelişme Endüstri Devrimi’ne ulaşamadan, prematüre (zamanından önce) olarak doğmuştur.

Demokratik Rejim dünyada, önce sermaye sınıfının doğmasına ve gelişmesine, sonra da bu sınıfla birlikte işçi sınıfının doğmasına ve gelişmesine dayalı olan, uzun, kimi zaman da kanlı savaşımlar sonunda kurulmuştur.

Oysa Türkiye’de Demokratik Rejim, toplum henüz Din-Tarım toplumunun egemen sınıflarından, yani toprak ağalarından ve din adamlarının egemenliğinden (tarikatlardan) kurtulamadan, çağdaş sermaye ve işçi sınıfları gelişemeden başlatılmıştır.

Özetle, İsmet İnönü Çok Partili Rejim’e geçtiğinde ülkede Demokrasiyi kuracak ve destekleyecek düzeyde gelişmiş olan çağdaş sınıflar da yoktur, politikacılarda ve geniş kitlelerde, Demokrasi bilinci de!

2) Çok Partili Düzen’e geçiş, Osmanlı İmparatorluğu’nun merkezi feodaliteye dayalı olan Din-Tarım Toplumu yapısı tasfiye edilemeden gerçekleştirildiği için, Demokrasinin nimetlerinden yararlanarak iktidara gelenler, bir önceki toplumsal yapının yani Cumhuriyet Devrimi’nin tasfiye etmeye çalıştığı Toprak Ağaları ve Tarikatların (egemen din adamlarının) temsilcileri olmuşlardır.

Bu nedenle Demokrasi sayesinde iktidara gelen Demokrat Parti’den beri bütün sağ iktidarlar, toprak ağalarının ve din adamlarının (tarikatların) egemenliğine son veren Cumhuriyet değerlerine, özellikle de laiklik ilkesi bağlamında kabul edilen, bütün kimliklerin eşit olduğu anlayışına karşıdırlar.

Demokrasinin esası olan Temel Hak ve Özgürlükleri ve onların koruyucusu olan Bağımsız Yargı mekanizmasını (Hukuk Devletini), sadece kendi dinsel, mezhepsel, ırksal ve milli kimlikleri ve inançları için geçerli sayarlar.

3) Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarını paylaşan Emperyalistler, Mustafa Kemal Atatürk’ün İstiklal Savaşı ile onları yenerek kurduğu yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni asla hazmedememişler, din, mezhep, ırk ve milliyet farklılıkları üzerinden Türkiye’nin toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını aşındıran politikalar izlemişlerdir.

Daha İstiklal Savaşı sırasında din ve ırk üzerinden, Padişah’la, Şeyhülislam’la ve tarikatlarla ittifaklar kurmuş olan Emperyalistler, yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni zayıflatmak, bölmek ve egemenlikleri altına almak için içerideki Cumhuriyet ve Demokrasi karşıtları ile her türlü ittifakı kurmuşlardır.

4) İkinci Dünya Savaşı sonrasında “Çok Partili Düzen”e geçen Türkiye aynı zamanda Sovyetler Birliği korkusuyla Batı ittifakına ve NATO’ya da katılmıştır.

Böylece Batı’nın, Sovyetler Birliği’ne karşı ideolojik silah olarak kullandığı dincilik ve milliyetçilik, Türkiye’ye de empoze edilmiş ve Temel Hak ve Özgürlükler ile onların koruyucusu olan Bağımsız Yargı (Hukuk Devleti) yerine, bu sağ değerler siyasete egemen olmuştur.

***

Özetle, dincilik ve ırkçılık üzerinden kimlik politikaları izleyen demagojik sağ partiler ve onlarla işbirliği yapan politikacılar, Emperyalistlerin de desteğiyle:

“Çok Partili Düzen”e geçişin ilan edildiği 1 Kasım 1945 yılından beri, (1961 Anayasası süreci hariç) sürekli ve sistematik olarak Türkiye’de Demokrasinin gelişmesini engellemişler...

1950 Demokrat Parti İktidarı, 1971 ve 1980 Askeri Darbeleri, Milliyetçi Cephe Hükümetleri, 2007’de başlayan Silivri Davaları, 15 ve 20 Temmuz 2016 Darbe Girişimleri, 2010 ve 2017 Halkoylamaları ile Demokratik Rejimin köküne kibrit suyu ekmişlerdir.

Not: Haksız ve hukuksuz olarak içeride yatanları elbette unutmadım. Bu yazı biraz da onların öyküsüdür: Hepsine selam olsun!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları