İstanbul’da iki konser, bir opera

08 Mart 2023 Çarşamba

Ülkemizdeki büyük acıları ve siyasal karmaşayı bir yana bırakarak geçen hafta art arda dinlediğimiz müzik etkinlikleri biraz olsun içimizi açtı. Her bir etkinliğin başında deprem şehitlerimiz için saygı duruşu yapıldı. Sanatçılardan birçoğu konserden alacağı kaşeyi depremzedelere bağışladı.

Zorlu’daki BİFO’nun “Bahara Merhaba” konseri gerçekten de bahar havasını getirdi. Bu karanlık günlerde o havaya çok gereksinim vardı. Finlandiyalı şef Emilia Hoving ve solist, İspanyol trompetçi Manuel Blanco duygusal olduğu kadar enerjik ortamlar yarattılar. Sibelius’un Bahar Şarkısı, Hummel’in Trompet Konçertosu ve Schumann’ın 4. Senfonisi birbirinden nitelikli çalındı. Depremzedeler için çaldılar bislerini ve kaşelerini de onlara bağışladılar. BİFO’ya teşekkürler.

ESKİ DOST ALEXANDER RUDİN 

İstanbul Devlet Senfoni’nin geçen haftaki Carlo Tenan yönetimindeki konserinde eski dost Alexander Rudin’i Elgar’ın çello konçertosuyla yeniden dinlemek, onun harika yorumunu duymak çok güzeldi. Rudin 29 yıl önce Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall konserlerinde konuğumuz olmuştu. Sonra defalarca Boğaziçi’ne geldi, onunla hem solist hem şef olarak, mini operalar, oda müziği ve orkestra yapıtları için programlar yapmıştık. Programın ilk yapıtı Barber’ın Adagio’su ve ikinci yarısındaki kısacık eserlerin her birisi de yas müziği niteliğiyle seçilmişti.

Başkemancı Özgecan Günöz bu konser için sosyal medyada çok duygusal bir yazı paylaştı: “Tüm konser boyunca orkestra sanatçıları olarak gözlerimiz dolu dolu, yer yer ağlayarak, yaşanan acıları bir kere daha derinden hissettik. İşte bu yüzden tekrar etmek lazım: Klasik müzik konseri bir eğlence konseri ya da sadece iyi zaman geçirmek için değildir. Düşündürür, içine dönersin, derinden hissedersin...”

LA BOHEME

Giacomo Puccini’nin La Boheme Operası’nı uzun süredir izlememiştik. 1849’da tamamlanan bu yapıt, hem konusu ve metni hem de müziğiyle çok etkileyicidir. İstanbul Opera ve Bale Orkestrası her zamanki gibi operanın en başarılı birimiydi. Şef İbrahim Yazıcı’nın ateşli yönetimi etkileyiciydi. Rejisör Evin Atik herhalde konunun çok acıklı olduğunu ortaya koymak için loş bir sahne ve koyu renkleri seçmişti. Aradaki kalabalık danslar ve özellikle Sercan Gazeroğlu’nun çalıştırdığı çocuk korosu neşeli sahnesiyle hayatın aydınlık yüzüydü. Hande Soner Ürben (Mimi) güzel ses rengi ve başarılı şancılığına karşın rolünü daha derin anlatabilirdi. Özgecan Gençer (Musetta) her yönüyle çok başarılıydı. Caner Akın’ın (Rudolfo) sesi çok derinlerde kaldı, yer yer duyulmadı. Caner Akgün (Marcello) kastın en başarılı sanatçılarından birisiydi. Mithat Karakelle (Colline) ve Şahin Dedemen (Schaunard) da renkli karakterlerdi. Özlemişiz art arda konserleri ve operatemsillerini.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eski bayramlar 10 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları