Feridun Andaç

Sığlık asıl nerede?*

19 Aralık 2023 Salı

CHP’li yerel yönetimlerin panayırı andıran fuar/etkinlik furyası durmuyor. Biri bitmeden diğeri başlıyor. Bunların en gözdesi tabii ki kitap fuarları. Birkaç imza günü, biraz da söyleşi sosu oldu, bitti.

Sürekliliği olan, kalıcı, hatta bir “miras”a dönüşebilecek kültürel oluşum ne yazık ki yok. Birinin kurduğunu gelip diğerinin bozduğu gibi, iğretilik hemence kendini gösteriyor.

Her şeyin yerelden başlayabileceği bilincini ıskaladığınızda, siyaseti de bulamaca dönüştürürsünüz. Sonuçta birbirini ağırlayanların diyaloğuna bakınca yetersizliklerin neleri içerdiğini gözlemleyebilirsiniz.

Cumhuriyetin 100. yılında, bütün sanatları içeren uluslararası bir sempozyuma ev sahipliği yapabilecek olanakları olan İstanbul, İzmir, Ankara, Adana, Antalya, Mersin, Eskişehir, Muğla, Aydın büyükşehir belediyeleri nedense o sözünü ettiğim panayır vari etkinlikleri yeğledi.

Kuşkusuz bunun hem siyasal hem de yönetimsel olarak sosyokültürel boyutları var. Özellikle parti olarak CHP’nin kültür sanat açmazı öteden beri bilinen bir olgu. Düzenleyici, karar verici değil; katılımcı bir anlayışı bile dile getiremeyen bir kurucu parti. Yerel yönetim deneyimlerinde bu konuda da son derece yetersiz. Birkaç istisna belediye dışında demeliyim.

Poesium İstanbul 2. Uluslararası Şiir Forumu” gündeme taşınmışken yapılan eleştiriler, vitrine çıkanlar/çık(a)mayanların nidalarına baktığımızda söylemek istediğimi tam da buradan başlatabiliriz.

100. yılda Türk edebiyatını uluslararası arenada tanıtmak, konuşmak varken cılız bir “festival” ile zevahiri kurtarmak niye? Asıl sorgulanması gereken bu zihniyetin kendine göreliğidir.

Sosyal medyaya bir iki söz savurup geçmek kolaycılık, üstüne üstlük “ben-sen kavgası”nın öfkesini geçmeyen söz düellosu. Oysa asıl konuşulması gereken, bunca büyükşehir yerel yönetimini oluşturan belediyelerin kültür politikalarının ortak bir platformda buluşup buluşamamasıdır. Birinin yaptığını diğeri görmezden gelirken “dirsek teması” ile yürütülen her iş gibi bunun da bir tür “taşeron”laştırılması acı bir gerçek.

Becerilemeyenin ne olduğu sorgusu her daim yapılmalıdır. Güncel sanat etkinliklerini bir tür “eğlence” babında görmek, bunları sürdürmek ayrı bir şeydir, asıl belirtmek istediğim kalıcı/etkin sanat girişimleri... Ve bunların sürdürülebilirliğinin yanı sıra ufuk açıcı oyluma eriştirilmesi için özerk platform yaratılması. Adı ne olursa olsun, “sanat konseyi”, “kültür girişimi”, “edebiyat platformu”... Yerel yönetimin tasarrufundaki herhangi bir “şirket”inin işi olarak görme zihniyetinden vazgeçilmelidir. İşte bunu yaptığınızda kayırmacılığın önünü alamazsınız. “Yandaşlık” yaftası bu kez size biçilir.

Özellikle İstanbul böylesi bir yükü taşıyabilecek birikime/kaynağa sahip iken sığ bir bakışla panayır vari etkinliklere kapı aralaması ne bir “model” olabilir ne de böylesi sığ eleştirilerin önü ardı kesilir.

Bu işi yapmaya soyunanlara bir önerim, her yerde olmak/görünmek yerine tek bir şeyi yaparak daha kalıcı etkili olunmayı düşünmeleri. Lunapark gösterisi gibi aynı afişle gezinmek hiç hoş değil. Hele hele bir kültür/edebiyat insanının “organizatör” gibi yaftalanması üzücü.  

Bir kültür/edebiyat insanının böylesi işlerden uzak durması gerekir diye düşünürüm. Sizden fikir/öneri alabilirler ama her şeyde tek başına belirleyici olmanın böylesi dayanılmaz sonuçları da oluyor ne yazık ki!

Söze dönecek olursam; burada, bence, asıl eleştirilmesi gereken CHP’li yerel yönetimlerin kültür-sanat adına yaptıklarının hiç de bunları içeremediğidir. Buna yığınca örnek sıralamak mümkün.

AKP’nin bu konudaki sığlığını, yandaş yazar çizeri ihya etme çabasını ise bir başka yazımda anlatmam kaçınılmaz oldu, sanırım!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Okuma merkezi kurmak 23 Nisan 2024
Adsız, sansız kent 26 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları