Güneş Aksüs

Uzun ve sağlıklı yaşamak mümkün mü?

26 Eylül 2023 Salı

Geçtiğimiz hafta sonu tüm gün süren bir toplantıya katıldım. Tüm gün değil bir ömür boyu konuşsak yine de aklımızda binlerce soru kalabilecek bir konuda. Gerçekten insan ömrünü değiştirebilir miyiz? Yani beslenme modelimiz hayat kalitemizi etkiliyor, bundan eminiz. Ama hangi beslenme modeli, neye iyi geliyor derseniz işte burada biraz dengeler değişiyor. Fonksiyonel tıp, geleneksel tıp, batı tıbbı, doğu tıbbı, alternatif tıp… Bunlar sanki birer spor takımı gibi. Çünkü hekimler veya beslenme uzmanları farklı ekollerden olabilir. Fakat bazen fonksiyonel tıp çalışan bir uzman ile  geleneksel tıp yada modern tıbba göre çalışan bir uzmanın söyledikleri birbirinin zıttı olabiliyor. Herkes kendi takımını tutuyor ve kendi takımının en iyisi olduğunu düşünüyor. Ne zor değil mi? Evet, yani bir uzman protein ve yağdan zengin bir beslenme modeli önerirken, diğeri eti azaltın diyebilir. Burada hemen içinizi rahatlatmak isterim. İlk olarak söylemek istediğim dünyada en sağlıklı diyet, yani beslenme modeli olarak kabul gören tek diyet akdeniz diyeti, neyse ki bu gerçekten bozulmadı. İkinci olarak da söylemek istediğim en önemli bilgi, bazen bazı değişiklikler kişisel olarak size iyi gelebilir. Yani, evet süte gerçekten alerjiniz olabilir ve gerçekten diyetten çıkardığınızda iyi gelebilir. Ama bu herkes için geçerli değildir. Beslenme modeli kişiseldir, parmak izi gibidir. Size iyi gelen bana iyi gelmeyebilir. İşte bu yüzden biz uzmanlar saatlerce, günlerce sizi dinleyip, anlayıp buna göre yol planı çıkarmıyor muyuz? 

Toplantıdaki uzmanları dinlerken farklı bakış açılarını duymak ve gündemdeki güncel bilgileri farklı yorumlamak iyi geliyor. Çünkü bilim değişir, sürekli soru sorar. Tecrübe ise bunu eler, analiz eder, seçer, değerlendirir. Hepsi kendi uzmanlıklarını anlatsalar da hepimizin ortak sorusu şuydu: ‘‘Uzun ve sağlıklı yaşam için ne gerekiyor?’’ İşte toplantıdan bazı dikkat çekici notlar; 

“Türkiye obezitede Avrupa’da birinci sırada”

Obezitenin dünyada en sık karşılaşılan hastalıklardan bir tanesi olduğunu belirten Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Endokrinolog Prof. Dr. Okan Bülent Yıldız, “Bugünkü toplantıda, biz hem hormonların vücudumuzdaki etkileri hem de obezitede bu hormonların nasıl bozulduğunu değerlendirdik. Tüm bunların kapsamında söyleyeceğimiz en önemli mesaj, obezite sakınılması gereken bir hastalık. Dolayısıyla sağlıklı yaşam tarzı, iyi beslenme, fiziksel aktivite, stresin yönetimi, uyku en öncelikli seçenekler. Dünyada 2,1 milyar obezite hastası var. Türkiye Avrupa’da birinci sırada. Görülme sıklığı, yüzde 32’lere ulaşmış. Öte yandan, vücut kitle endeksi ile yapılan hesaplamalar, obezite tanımı için yetersiz kalıyor. Son yapılan çalışmalar bize, dışarıdan zayıf görünüp, içeriden obezitesi olan bireyler varken, dışarıdan obezitesi varmış gibi görünüp, içeriden sağlıklı olan bireyler de var aramızda” şeklinde konuştu. 

“Tansiyonuz yüksek ise damar sertliğinizi ve damar esnekliğini kaybetmişsinizdir”

Damar yaşlanması hakkında açıklamalarda bulunan Kardiyolog Prof. Dr. Zeynep Tartan, “Damar yaşlanmasının en büyük tılsımı yaşam şeklimizde yatıyor. Hastalıkta tedavi var fakat ama tedavi her zaman yeterli olmayabiliyor. Dolayısıyla bugün burada hastanın hangi sürçlerden geçtiği, yaşam şekli ve beraberinde getirdiği diğer risk faktörleri ve bunları geriye çevirme konusunda neler yapabileceğimizin ayrıntılarını konuştuk. Damar yaşlanması ilk önce damarın sertleşmesi ve esnekliğini kaybetmesi ile başlıyor. Daha sonra ise iç yüzeyini döşeyen hücre yüzeyinin değişmesi ile devam ediyor. Sonrasında ise kalp krizlerine ve inmelere taşıyan süreç. Biz bunu sinyal ve tetkiklerle anlayamıyoruz. Dolayısıyla, tansiyonuz yüksek ise damar sertliğinizi ve damar esnekliğini kaybetmişsinizdir” diyerek sözlerini tamamladı.

“Akdeniz diyeti ile beslenirsek iyi bakterileri desteklemiş oluruz”

Son yıllarda bağırsakların önemli bir organ haline geldiğini vurgulayan Amerikan Gastrointestinal Endoskopi Üyesi Gastroenterolog Prof. Dr. Orhan Tarçın, “Burada sadece bağırsaklar değil, bağırsakların içerisinde mikroorganizmalar var. Biz buna mikrobiyota diyoruz ve sağlığımız için çok önemli. Mikrobiyota bizim bağışıklığımızı güçlendirir, bakterileri yok eder. Fakat biz bu mikrobiyotayı iyi koruyamazsak hastalıklar ortaya çıkar. Biz sağlıklı ve probiyotikten zengin beslenirsek iyi bakterileri güçlendiririz. Bağırsaklarımızın sağlığı vücudumuzun sağlığıdır. İyi beslenmek, iyi uyumak, bunlar çok önemli. Akdeniz diyeti ile beslenirsek iyi bakterileri desteklemiş oluruz” diye konuştu.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir Bayram Yazısı 9 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları