Mehmet Ali Güller

Vahdettin ve Şeyh Sait meselesinin asıl hedefi

14 Aralık 2023 Perşembe

Önce İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e soruşturma açtılar. İçişleri Bakanlığı’nın soruşturma gerekçesi, İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşunun 100. yıldönümü kutlamalarında Soyer’in yaptığı konuşmada Padişah Vahdettin’e hakaret etmesiydi!

Hakaret sayılan ve soruşturmaya gerekçe olan sözler, Soyer’in “Sözlerim Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk’undan alınmıştır” dediği sözlerdi.

Yani aslında AKP’nin içişleri bakanı bir belediye başkanına değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’e soruşturma açıyordu!

Bu elbette sıradan bir olay değildi ve 21 yıllık AKP iktidarının “esas hedefinin” yeni aşamasının da işaretiydi. Nitekim AKP’li siyasal İslamcılar ekranlardan, gazete köşelerinden Cumhuriyetçileri, Kemalistleri hedef aldılar, “Kim Vahdettin’e hain derse yargılayacağız” dediler, bir TV programında Ümit Zileli’nin şahsında aydınları tehdit ettiler.

ŞEYH SAİT’İN AVUKATLARI: AKP VE DEM

Ardından Şeyh Sait savunuculuğu başladı.

AKP’nin Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne atadığı kayyum, Silvan yolunu Elazığ’a bağlayacak “Şeyh Sait Bulvarı”nın yapım çalışmalarına başladıklarını sosyal medyadan duyurunca, haliyle tepkiler geldi.

İşin ilginci, AKP kayyum atamasa HDP’li belediye başkanı da şehirde bir yere zaten yine Şeyh Sait’in adını verecekti. (Zaten 2014’te HDP ve AKP meclis üyelerinin oylarıyla Dağkapı Meydanı’na Şeyh Sait Meydanı ismini vermişlerdi.) Bu nedenle AKP’li kayyumun bu icraatına tepkilere göğüs geren ikinci parti DEM (HDP) oldu!

Şeyh Sait’in avukatlığına en önden soyunan ise doğrudan AKP’liler oldu. Örneğin AKP Erzurum Milletvekili Abdurrahim Fırat sosyal medyadan yayımladığı mesajla Cumhuriyetçileri hedef aldı: “Şeyh Sait onurumuzdur. Bazı terbiyesiz ve ahlaksız zevatın Şeyh Sait Efendi için sarf ettiği beyanlar hakkında TCK hükümlerine göre hakaret oluşturan sözler nedeniyle suç duyurusunda bulunacağımızı ve Şeyh Sait Efendi’nin sahipsiz olmadığını kamuoyuna beyan ederim.”

YA CUMHURİYET YA GERİCİLİK

Atatürk, TBMM kürsüsünden Vahdettin’i “hain, devlet başkanlığını kirleten, soysuz, alçak, menfaatçi, düşmanın elinde oyuncak, pespaye, entrikacı” diye nitelemiştir (Bkz. Nutuk).

Kaldı ki Vahdettin’in tek başına İngiliz Muhipleri (Dostları) Cemiyeti üyeliği bile bu sıfatları hak etmesine yetmektedir. Zira bu dernek sadece İngiliz mandası istemekle kalmamış, İngiliz parasıyla Anadolu’da karışıklık çıkarıp Kurtuluş Savaşı’nı engellemeye çalışmış, casusluk faaliyetleriyle İngilizlere hizmet etmiştir. Nitekim Vahdettin de en sonunda İngilizlere sığınarak kaçmıştır.

Şeyh Sait’in kalkışması ise 1925 konjonktüründe birkaç boyutlu bir konudur. Gericilikten Musul meselesine kadar çeşitli parametreleri vardır. Feodal kuvvetlerin genç Cumhuriyeti erken boğma hamlelerinden biridir: Ya Cumhuriyet kazanacaktır ya gericilik...

Öyle olduğu için de Mustafa Kemal, “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz” demiştir.

TARİH ÖNÜNDEKİ SORUMLULAR

İşte bugünkü Vahdettin meselesi de Şeyh Sait meselesi de aslında budur: Türkiye şeyhler, müritler memleketi mi olacak, laik yurttaşların memleketi mi?

Siyasal İslamcıların Vahdettin ve Şeyh Sait’e “hain” diyene dava açmaları bir hukuk meselesi değildir; siyasal çarpışmadır. Adım adım tırpanladıkları Atatürk’ün laik Cumhuriyetine kılıç çekerek “davam” dedikleri “İslam cumhuriyeti”ni inşa edebilmenin yolunu hazırlamaya çalışmaktadırlar. Bunu yaparken de “yeni rejim” için “yeni tarih” yazmaya uğraşmaktadırlar.

Bu saflaşmada siyasal İslamcılara şu ya da bu nedenle destek veren milliyetçiler ve ulusalcılar da “Acılara saygılıyız” diyerek net tutum almaktan çekinen Cumhuriyetçiler de tarih önünde sorumlu olacaklardır!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Esad’ın analizi 25 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları