Mehmet Şakir Örs

Kırmızı çatkılı kadınlar…

08 Mart 2024 Cuma

12 Eylül 1980 öncesi dönemi, DİSK üyesi genç bir çalışan olarak İzmir’de yaşadık. 1970’li yılların ilk kitlesel 1 Mayıs’larını, 8 Mart’larını, alanlarda ve fabrikalarda emekçi dostlarla birlikte kutladık. O dönemde fabrika ve işletmelerde çalışan kadın işçiler; çatkı, tülbent ve yemeni gibi örtülerle saçlarını arkadan bağlarlardı. İşte emekçi kadınların kırmızı çatkıları, o dönemlerde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün simgesi olmuş ve belleklere yerleşmişti…

İZMİR’DEKİ İLK KUTLAMALAR

İzmir’in toplumsal mücadele tarihinde 8 Mart’ların önemli bir yeri vardır. İzmir’de ilk kitlesel 8 Mart kutlaması, 1976 yılında, Karataş semtinde, Kız Lisesi karşısındaki, şimdi yıkılmış olan Site sinemasında yapıldı. 1977 yılı 8 Mart’ı Çınar sinemasında, 1978 8 Mart’ı Kültürpark içindeki büyük bir salonda, çok sayıda kadının katılımı ile gerçekleştirildi.  

İzmir’de ilk kadın aktivistlerin genellikle çalışan kesimden ve önemli bölümünün de fabrika işçileri olduğunu özellikle vurgulamak istiyoruz. 8 Mart’ın en görkemli ve yığınsal kutlanışı ise 1979 yılında oldu. Kadınlar 1979’da 8 Mart kutlamalarına İzmir’in birçok semtinde salon toplantıları ile hazırlandılar. Ve 8 Mart günü de Konak alanından başlayıp Cumhuriyet alanında kitlesel bir mitingle sona eren muhteşem bir kadın yürüyüşü ile noktaladılar.

8 MART’LAR UNUTULMAZ

Kadın hareketine büyük saygı duyan ve onu hep destekleyen birisi olarak, başta 1976’daki ilk kutlama olmak üzere, katılıp destek verdiğimiz tüm kutlamalar belleğimizde canlanıyor; adeta bir film şeridi gibi gözlerimizin önünden geçiyor… 1979’un 8 Mart’ında, Konak alanını bir gelincik tarlasına dönüştüren kadınlarımıza, o zamanki üst geçitten karanfiller atışımız, bugün bile bir fotoğraf karesi gibi gözlerimizin önünde… 8 Mart’lar, bizim için çok derin ve anlamlı anılarla dolu…

Geçmiş 8 Mart’ların yansıması olarak hâlâ kulaklarımızda çınlayan güzel bir türkünün sözleriyle selamlayalım 8 Mart’ı sahiplenen ve kutlayan tüm kadınlarımızı… Bu türkü 1970’li yıllarda kadın hareketinin simgesi olmuş ve yıllarca dilden dile söylenmiş, gönülden gönüle yayılmıştı: “Her akşam yorgun işten dönerken / Görürdüm onu yolumda ben / Düşürmüştü gönlüme bir sızı / O üzüm gözlü işçi kızı / Ellerinde işten kalan iz var / Tütün işlemiş o parmaklar / Allıksız yanaklarıyla ağzı / İzmir narı gibi kırmızı / Benimle aynı işte çalışan / Ayşe’ydi o genç kızın adı…”

***

ÇEDES’LE İZMİR’İ KUŞATMAK!

Eğitimde ÇEDES projesi uygulamaları ve bunlara yönelen tepkiler tüm hızıyla sürüyor. Bu gerici uygulamalardan en çok da İzmir ve Ege Bölgesi etkileniyor. Bilindiği gibi İzmir bu projede pilot bölge olarak seçilmişti. İnsan ister istemez, ‘aydınlanmanın kenti İzmir, böylesi tartışmalı projelerle ve uygulamalarla uzun erimde siyaseten kuşatılmaya mı çalışılıyor?’ diye düşünmeden ve sormadan edemiyor.

KUBİLAY’IN ANISINA SAYGISIZLIK

Milli eğitimdeki bu tartışmalı uygulamaların son örneği; küçük yaştaki öğrencilerin, Menemen’de yobazlar tarafından katledilen Kubilay’ın başının kesilerek yok edilmesinden sorumlu tarikat şeyhinin mezarına götürülmesi oldu.

Başta CHP Genel Başkanı Özgür Özel olmak üzere, birçok kişi ve kuruluş, bu olaya tepki gösterdi. Öyle anlaşılıyor ki bu gerici projelere ve uygulamalara karşı İzmir’de oluşturulan ‘Laik Eğitim, Demokratik Yaşam Platformu’nu daha çok sahiplenmek ve çalışmalarını güçlendirmek gerekiyor.

ESKİNAZİ’NİN CESUR ÇIKIŞI

Ege İhracatçı Birlikleri Başkanı Jak Eskinazi, milli eğitimin gerici, çağ dışı tarikatların kurduğu vakıf ve derneklerle ilişkilendirilmesine karşı sesini yükseltti. Öğrencilerin yapay zekâ ve benzeri teknolojik gelişmelerle buluşturulmasını istedi.

Eskinazi’nin bu cesur çıkışına, iktidar partisinin bir genç milletvekili hakaret ve tehdit dolu bir söylemle yüklendi. Başta İBB Başkanı Tunç Soyer olmak üzere bazı isimler Eskinazi’ye sahip çıkarken, iş dünyası temsilcilerinin çoğunlukla sessiz kalıp yeterli tepkiyi göstermemesi ve Jak Bey’e sahip çıkmaması ise dikkat çekti.

***

‘KOMADAKİ DEMOKRASİ’

Değerli siyasetçi ve sevgili dostumuz Kemal Anadol’un mücadele azmine, üretkenliğine ve çalışkanlığına hep gıpta ederiz. O yalnızca bir siyaset duayeni değil, aynı zamanda önemli bir düşün ve kültür insanıdır. Yazılarını ve kitaplarını hep büyük bir keyifle okuruz.

Kemal Bey, bugünlerde Yakın Kitabevi’nden çıkan anı - deneme türünde ‘Komadaki Demokrasi’ isimli yeni kitabıyla karşımızda. ‘Demokrasi savaşımı için dökülen her damla terin, ödenen her bedelin bir anlamı vardır’ diyen Anadol, yeni kitabını 13 Mart Çarşamba günü, 14.00 - 17.00 saatleri arasında İzmir Yakın Kitabevi’nde imzalayacak. Kendisini içtenlikle kutluyor ve daha nice kitaplarını bekliyoruz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları