Hukukun üstünlüğü... Söz değil, eylem

02 Ekim 2023 Pazartesi

Demokrasi, yargı bağımsızlığı, hak hukuk... Bunlar, 100. yaşına girerken Cumhuriyeti kurucu temel değerleri çerçevesinde daha da güçlendirecek kritik önemdeki konular. Ama ne yazık ki Türkiye’de adalete olan güven sorunu ortada. Son olarak Gezi Direnişi davasında verilen tutsaklığa devam kararı, Altın Portakal’daki yasakçı baskı zihniyeti, halihazırda cezaevinde bulunan yazarımız Barış Pehlivan’a yazısından dolayı yeni soruşturma... Tüm bunlar hak ve özgürlükler açısından kaygıları daha da artırıyor. Yerel seçimler için geri sayım sürerken iktidar cephesi tansiyonu yükselterek kendi tabanını bir arada tutma peşinde. Bu strateji onlar açısından ilk değil, bilinen yöntem. Kutuplaştırıcı, keskin cephelere bölen, toplumu gerdikçe geren zihniyetin süregeldiğinin göstergesi.

MECLİS’TE BOŞ SANDALYE...

Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetimizde, milletin egemenliği ve iradesinin temsili olan TBMM’nin yeni yasama yılının açılışı dün yapıldı. Gezi tutsaklarından TİP milletvekili Can Atalay ise halkın seçimiyle girdiği Meclis sıraları yerine Silivri Cezaevi’ndeydi. Meclis’te yaşanan bu utanç tarihe yazıldı. Yargıda AYM, AİHM’ye kulak tıkanarak verilen, siyasi odaklı olarak değerlendirilen kararlar, infaz sistemindeki tuhaflıklar sürerken diğer yandan ise ülkemizde şiddet, suç, mafya düzeni alıp başını gitmiş durumda. Vahim tablo 2023 Küresel Organize Suçlar Raporu’nda ortaya serildi: Türkiye Avrupa’da organize suç endeksinin en yüksek olduğu ülke, 193 ülke arasında 14’üncü.

Muhalefet derseniz, her zerresine kadar parçalı bulutlu... CHP kurultay öncesi kendi içindeki hesaplaşmalarla boğuşurken AKP/MHP’nin gündeminde anayasa değişikliği, muhalefetten destek arayışı var. Hukukun üstünlüğü ilkesinin ağır yaralar aldığı, gerici, laiklik karşıtı zihniyetin alan açma arayışının sürdüğü ülkemizde şu anki anayasaya bile aykırı tutumlar izlenirken yenisini konuşmak ne kadar anlamlı o da ayrı tartışma... Medeni Kanun’a yönelik girişimlerin de dikkatle izlenmesi gerekiyor. 

İktidarın, yeni anayasa hamlesinde 6’lı masa içindeki sağ, dinci kanada kayan kesimden destek bulabilme hesapları yaptığı iddiaları dikkat çekiyor. Geçen hafta gazetemizi ziyaret eden CHP lideri Kılıçdaroğlu’na “İktidarın yeni anayasa çalışmasına bakışınız nasıl olur, 6’lı masadan onay veren olur mu” diye sorduğumuzda aldığımız yanıt şuydu: “Yeni anayasa çalışması yapamazlar. Ahlaki ve siyasi meşruiyeti olan bir siyasi iktidar yok karşımızda, bir kişi var. Anayasa konusundaki düşüncelerimizi altı lider olarak kamuoyu ile paylaştık, altına imzalarımızı attık. Aksi durumda diğer liderlere ‘Dün attığınız imzadan bugün neden vazgeçtiniz’ diye sorabilirsiniz. Güçlendirilmiş parlamenter sistem metnini parlementodan geçireceğiz diyorlarsa, hay hay.”

İKTİDAR HESABI...

Bu açıklamadan bir gün sonra ise Selda Güneysu imzalı kulis haberimize AKP ve MHP’nin anayasa değişikliği planlarıyla birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı 2028’de yeniden aday göstermenin yolunu aradığı iddiası da yer aldı. Koltukta kalmak için yapılan siyasi manevralar akla Putin’i getiriyor. Rus lider, devlet başkanlığı dönem sınırlamalarından sıyrılabilmek için geçmişte başbakan koltuğundaki Medvedev’i yerine getirmiş, kendi de onun koltuğuna oturmuştu. Sonra da yeniden başkanlık koltuğuna geri dönmüştü. Bir tur daha benzer şekilde matruşka misali iktidar oyunu sahnelenmişti.

Peki Türkiye’nin gelecek hedefi nedir?.. Yüzünü demokratik temel değerler, akıl, bilimden yana eşitlikçi, çağdaş bakışa çeviren, coğrafyasında Batı-Doğu ekseninde denge ve çıkar hesabını incelikle yapabilen bir ülke olmak varken sonsuz iktidar hırsına kapılan liderlere, demokratik yönetim değil parti devleti haline gelmek, gerici pandora kutusunu açmak isteyenlere mi yol verilecek?.. Türkiye bu kısırdöngüden, Ortadoğu’da örnekleri yaygın karanlık, öngürelemezlik tablosundan bir an önce çıkmak durumunda. Hep dediğimiz gibi, Cumhuriyetin kurucu değer, ilkelerine yönelik saldırılara, tarihi kendileri açısından yeniden yazma meraklılarına, İran, Afganistan’a özenip kadınların fotoğraflarını buzlayan zihniyete karşı toplumsal farkındalık şart.

***

İçeride krizlerle boğuşurken Türkiye’nin Akdeniz, Ege’deki güç mücadelelerinden Suriye’ye Ukrayna’ya, Kafkaslar’a pek çok kritik gündemi var. ABD ve İngiltere, Ukrayna savaşını körüklerken AB ülkeleri ekonomik-siyasi açıdan yorgun. Bu düşmanlığın eski kıtaya yükü ağır. Rusya-Ukrayna arasında denge çabasındaki Türkiye’nin, AB ile “göçe karşı vize kolaylığı” gibi kirli pazarlıklara girmeden yürüteceği diyalog önemli. Çin’e baskıdaki Washington’ın, Azerbaycan ve Ermenistan üzerinden Kafkaslar’da Rusya’yı sıkıştırma arayışı Türkiye için tehlikeli gelişmeleri barındırabilir. Türkiye, Irak’ın yanı sıra Azerbaycan, Ermenistan hattına orta-uzun vadeli ticari-insani koridor planları yaparken bölgesel kilit aktörlerden İran’ın tutumu da yakından izlenmelidir. Görünürdeki “sessizlik” buzdağının görünen kısmı olabilir. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Egemenlik ulusundur! 22 Nisan 2024
Kanlı çarklar... 15 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları