Midede fesat, seçimde hasat

01 Nisan 2023 Cumartesi

Emperyalist okyanusların ortasında kendi kendini batıran yalnız ve güzel ada Mikronezya’ya olağanüstü bir sessizlik hâkimdi. 

Ezya takımadalarının ikinci büyüğü Germania’da seçim yapılacağı haberi komşularında bomba etkisi yapmış; arşipelin en küçüğü Mikronezya halkına da unutulmuş bir geçmişi anımsatmıştı. 

Tabii ki gözlerini dünyaya müstebit Makropiç’le açıp daha da kırpamayanlara değil... Ama istibdattan önce doğanlar bilirdi. 

Bir zamanlar Mikronezya’da da seçimler yapılır, gelen gideni aratırdı. Zaten Yol Partisi de Kol Partisi’ni sandıkta yenerek iktidara gelmiş; eski uzun Kollular yeni Yollulara, Kolcular da Yolculara dönüşüp Tanrı Kol’u inkârla Tanrı Ol’a iman ettikten sonra, seçim sandıkları rafa kaldırılmıştı.

Demokrasi, kriz zamanları anımsanan bir ütopyadır. Ezya arşipelinde de kriz vardı ve demokrasiyi önce Makronezya’nın lig birinciliğine içerleyen Germania halkı hatırlamıştı. Arşipel müstebitlerini almıştı bir korku. Germania’daki seçim salgını, mutlaka öteki adalara da bulaşacaktı. 

Mikronezya’nın Eks President’i, mide fesadından zamansız ölen Yutgut Obezov’un oğlu Hamud Obezov; Ulu Çoban’a biat etmiş olmasına karşın “Gün bugündür” diye düşündü. Muktedir Makropiç yaşlanıyordu. Seçim salgını Mikronezya’ya sıçrarsa, mevta babasının oğlu olarak yeni Ulu Çoban olabilirdi. Tabii ki Muktedir Makropiç’e çaktırmadan, seçim sözü etmeden sahneye çıkmasında yarar vardı. Kapı kapı dolaşmaya başladı.

“Tanrı Ol’un selamını getirdim!” deyip içeri giriyor, evin durumuna göre gıda bütçesini hesaplayıp kimine “Babamı et sote öldürdü”, kimine “Babamı patlıcan zehirledi” menkıbeleri anlatıyordu. Ev ziyaretleri Betonit Saray’ın kuşkusunu çekerse savunması hazırdı: “Alamadıkları yiyecekleri kötülüyorum Ulu Çobanım!”

Nitekim Muktedir Makropiç, Eks President oğlunun kapı kapı dolaşmasından işkillenmekte gecikmedi. Dinleyici çevresini epeyce genişleten Hamud Obezov’un bir kahvehanede kürsüye çıkacağını duyunca; yanına Frozen Goldstein ve Efraim Gordo’yu da alıp mekâna damladı. En öne yerleştirilen varaklı koltuğuna kurulup altın asasını öne arkaya ittire kaktıra beklemeye başladı. Biraz geciken Hamud Obezov, yapacağı konuşmaya aslında iyi hazırlanmıştı. Ama içeri girip Ulu Çoban’ı karşısında görünce beti benzi attı. Kaçarı yoktu. Ecel terleri dökerek kürsüye çıktı. Çeneleri atıyordu. Bir süre dişleri takırdadı. Sonra titrek bir sesle konuşmaya başladı: “Haşmetli Ulu Çobanım, sevgili hemşerilerim... Buraya gelirken ne söyleyeceğimi bir Tanrı Ol biliyordu, bir de ben. Şimdi sadece Tanrı Ol biliyor!” 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Vekâleten aşk 4 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları