Sansürsüz ada, Mikronezya

14 Mayıs 2023 Pazar

Eski çağlarda ifade özgürlüğünü yaşamı pahasına savunan en bilindik örnek Sokrates’tir... 

Gençleri ahlaksızlığa özendirmek atasal tanrıları inkâr ve yeni tanrılar icat etmekle suçlanan Sokrates, yargılandığı halk mahkemesinde “özür dilemeyi ve pişmanlık belirtmeyi reddettiği için” ölüm cezasına çarptırılmış, baldıran zehri içerek kendini infaz etmiştir.

Yasal sansür ise MÖ 443 yılında Roma Cumhuriyeti’nde ortaya çıktı. Çoktanrılı Romalıların devlet jargonuna soktukları censora sözcüğü, devletin toplumsal kuralları ve gelenekleri tartışmaya kapatmasına yarıyordu. 

İşe bakın ki Sokrates zamanında meclis ve mahkeme heyeti anlamında kullanılan ecclesia sözcüğü, Hıristiyanlık dini ortaya çıkınca kilise demek oldu!

Zaten çoktanrılı çağlar bitip tektanrılı dinlerin yayılmasıyla birlikte, sansür kurumu da “Tanrı’yı inkâr” suçuna odaklandı. 

Yahudiliğin Eski Ahit kitaplarından Leviticus’ta “Her kim ki Tanrı’yı inkâr eder, suçunun ağırlığını çeker: Yaradanın adına küfreden öldürülür” yazıyordu. Hıristiyanlık ve İslamiyet de aynı kuralı benimsedi.

Roma Katolik Kilisesi, yayınları denetlemek için censores librorum, yani kitap sansürcüleri atardı...

BİLMEMEK SERBEST, ÖĞRENMEK YASAK

1559’da Engizisyon, yasakladığı elyazmalarını ve baskıları, İndex Librorum Prohibitorum başlığı altında listeledi. 

Tebaanın hükümdarlara, hükümdarların da papaya biat ettiği yüzyıllar boyunca sansüre uğramamış hiçbir sanat eseri, hiçbir yayın yoktu. 

Derken Fransız halkı ayaklandı. Devrim yaptı. Kralın kafasını kesti, cumhuriyeti ilan etti. Ve 26 Ağustos 1789’da yayımlanan “İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi”nin 11. maddesinde, en tantanalı üslupla yazılmış şu satırlar yer aldı:

“Düşüncelerin ve görüşlerin özgür iletişimi, insanın en değerli haklarından biridir. Her yurttaş, her konuda özgürce konuşabilir, yazabilir, yayımlayabilir. Bu özgürlüğün suiistimalinden yasalar önünde sorumludur.”

Ne var ki 1789’da arzulanan, ancak 116 yıl sonra gerçekleşebildi: Konuşmak, yazmak ve yayımlamakla ilgili yasakların asılacağı ilmeği, 1905’te devlet işlerini din işlerinden ayıran Laiklik yasası attı. 

SANSÜRE BOYNUZ TAKAN MİZAH

İfade özgürlüğünün geçmişi, gördüğünüz gibi karşıtı sansür kadar eskidir. Sansür altında eleştirel düşünce üretip ifade edebilmenin en etkin biçimi ise mizah...

SSCB döneminde Rus edebiyatında mizah patlaması yaşanması; aynı dönemde gerek sansürcülük, gerekse mizah bolluğunda Rusya’yla yarışan Türkiye’den Aziz Nesin gibi bir dehanın çıkması ve dünyada nam salması, raslantı değildir.

Benim de yazarlık sürecim, mizahla başladı. 

Çarşaf ve Çivi dergilerinden sonra Cumhuriyet gazetesinin kapısından ilk kez 1978 yılında, Tan Oral’ın daveti üzerine girdim ve Turhan Selçuk’un yönettiği Ciddiyet sayfasında yayımlanan küçük fıkralarla, ülkemizin ilk kadın mizah yazarı namını kazandım. Cumhuriyet okulu, yıllar içinde beni gazeteci olarak eğitti, mizahı bir yana bıraktım. 

2010 yılından beri köşe yazarı olmaktan onur duyduğum Cumhuriyet, 2021 yılında Ciddiyet sayfasına yeniden hayat; benim mizahçılığıma da yeni bir şans verdi. 

Mizahın tam zamanıydı. Düşünüp de söyleyemediklerimin ağırlığı altında eziliyor, boğuluyordum. 

GÜLE GÜLE OKUNSUN DİYE KATILA KATILA YAZDIM...

Okyanusların ortasına bir Ezya arşipeli kondurdum, emperyalist dalgaların yutacakmış gibi yaladığı kaşık kadar bir ada, yalnız ve güzel bir Mikronezya hayal ettim. Çevresine küçüklü büyüklü komşu adalar serpiştirdim. Minik adayı soğan gibi soyan Yol Partisi iktidarını, iman etmek için “Ol dedin olduk, yol dedin yaptık” demek yeterli olan Yol Dinini, ruhban Yolluları ve sade Yolcuları yarattım. 

Sizi gülümsetmek için Muktedir Makropiç ile yozdaşları Cenabet Cenginski, Simon Semirbit, Vejetalin Çiçorniya, tasmasını tutan arşipel despotu Valdemir Potin vb.’nin maceralarını yazarken ben de katıla katıla gülüyor ve hafifliyordum...

Şimdi o fıkralar, Şahsıma Ait Ada, Mikronezya*  başlığıyla bir kitapta toplandı. Masal adamız, değerli sanatçı İzel Rozental’in harika çizimleriyle bir coğrafya ve yolsuz kahramanları da suret kazandılar. 

Zavallı Mikronezya’nın anasını ağlatanlar, umarım masalını okuyanları güldürür!


*Kırmızı Kedi Yayınevi, 2023

 

SARI KADİFEM

Hayatıma hayat oldun.

Sarı kadife çiçeğim.

Lise formanda kokun

incileyin saçların 

hâlâ ellerimde taptaze.

Hüzünlerime hüzün oldun.

sarı kadife çiçeğim.

Korktum karaya çıkmaya denizlerden

gözlerinin açıklarında kayboldum.

Yağmur yağdı sevdim,

Dalgalar vurdu sevdim.

Geldi, gitti gökyüzü fırtınalar.

Zamanlarıma zaman oldun sevdim.

Ayrılıklarıma ayrılık oldun.

Sarı kadife çiçeğim.

Kadri ERGİN



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kızgın Boğa 21 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları