Miyase İlknur

Avrupa’da aşırı sağ geliyormuş vah vah!

15 Haziran 2024 Cumartesi

Hay Allah! Ne öngörülmez bir durum. Avrupa sosyal demokrat ve merkez partileri ayvayı yedi mi şimdi? Avrupa’da kıyamet koparsa ya?...

Baba Erenlerin dediği gibi “Kopsun imanım kıyamet. Kopsun da dünyanın altı üstüne gelsin. Belki de altı üstünden daha iyidir.”

Avrupa solu ayvayı çoktan yemişlerdi. Sadece yedikleri ayvanın nelere yol açtığını defi hacet yaparken fark ettiler.

Aslında bu yedikleri ikinci ayva. İlkini Birinci Dünya Savaşı’nda yemiş ve II. Enternasyonal’in dağılmasına yol açmışlardı. Avrupa solunun ünlü liderleri Basel ve Stuttgard kararlarına ihanet edip kendi burjuvazi sınıfının peşine takılarak yaptılar.

Özellikle Alman, Fransız, Belçika sol partilerinin önderleri, emperyalizmin birinci paylaşım savaşını “vatan savunması” kılıfı ile meşrulaştırdılar.

Savaşın yol açtığı tahribat kendi tabanlarını vurunca ayıldılar ama atı alan Üsküdar’ı geçmişti. O saatten sonra başlattıkları “Savaşa hayır” kampanyalarına kulak asan olmadı. Egemelerin çıkarlarının devletler hukukuna dönüştüğü ve yenilen devletlerin bileği bükülerek imzatılan antlaşmalara bir tek Ankara’da kurulanan Büyük Millet Meclisi karşı çıktı ve Osmanlı tarafından imza atılan Sevr Antlaşması’nı verdiği mücadele ile yırtıp attı.

Ülkelerinin kölelik antlaşmalarına imza atan devletlerin yoksullaşan insanları milliyetçiliğe sarıldı ve başlarında Mussolini ve Hitler gibi çılgınları getirdi. Bu da İkinci Dünya Savaşı’nın yolunu açtı.

Bundan ders almayan Avrupa solu, bu kez de Doğu Bloku yıkılınca neoliberalizmin kayığına bindi. İlk kez Birinci Körfez Savaşı’nı başlatan baba Bush’un ağzından duydukları “Yeni Dünya Düzeni”ne biat ettiler.

HANİ YENİ DÜNYA DÜZENİ HER ŞEYE KADİRDİ?

Bush, Yeni Dünya Düzeni’ni cicili şeker kâğıtlarına sarmalayarak sunduğu BM konuşmasında şunları söylüyordu:

“ABD Pax Amerikana peşinde değildir. Ancak bir evrensel barış peşinde olacaktır. Demokrasi ile serbest piyasa ekonomisi bir bütündür. Birinin olmadığı yerde ötekisi olamaz. Bilgi devriminin despotizmi ve izolasyonu yerle bir etmesiyle malların ve düşüncelerin serbest dolaşımı gerçekleşecektir. Devletin gücünü sınırlayıp, bireyin önünü açarsak bilgi iletişim çağı özgürlük çağına dönüşebilir.”

Fukuyama da dünyanın sonunun geldiğini ilan ettiğine göre artık emeksermaye çelişkisine direnmek anlamsızdı.

Birey özgürleşecek, otoriter yönetimler yerle bir olacaktı.

Peki BOP planı nereye koyacağız?

Bu BOP planı BAAS yönetimlerini hedef alıyor da Suudi ve Körfez şeyhlerine ilişmiyordu?

ABD ve İngiltere, herhalde bu ülkelerin vatandaşlarını Körfez ülkelerin vatandaşlarından daha çok seviyor olmalıydı.

Avrupa’nın insan haklarına önem veren ülkeleri de bu savda olmalıydı ki itiraz bir yana destek vermekte tereddüt etmediler. Akıllarına, “Bu ülkelerin serbest piyasa ekonomisi önünde engel oluşturduğu için olabilir mi” diye sorgulamak gelmedi. Ha bir de İsrail’in frenlediği gerçeğini tabii.

SOSYAL DEVLETLE BİRLİKTE SİZ DE ÖLDÜNÜZ

1990’lı yıllarda devletin gücünü sınırlamak modasına sosyal demokrat partilerin iktidarda olduğu ülkeler de uydular. Özelleştirme furyasına kayıtsız kalamazlardı. Sosyal devlet de ne ola ki?

Öyle ya; bilgisi olan ve bilgiyi iyi kullanan bireyin zaten sosyal devlete ihtiyacı olmazdı. Hem Tony Blair de İngiltere İşçi Partisi’nin yörüngesini liberalizme doğru kırarak seçim başarısı elde etmemiş miydi?

Bir COVID-19 salgını ve yerle bir ettiği ülkelerin insanların Avrupa’ya akını neoliberalizmin cilalarının dökülmesine yetti.

Sığınmacılar yüzünden aşırı sağ yükseliyormuş. O sığınmacıların yollara dökülmesine sizin payınız yok değil mi?

Ne sandınız; sermaye ve bilgi sınırları aşacak ama insanlar ülkelerinin sınırlarını aşamayacak öyle mi?

Ektiğinizi biçiyorsunuz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları