En çok yoksullar çile çekti

06 Şubat 2024 Salı

Depremin üzerinden bir yıl geçti. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Hatay’daki sözleri ise infial yarattı. Depremin yıkıp geçtiği Hatay’daki aday tanıtım toplantısında, “Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, mahzun kaldı” demesini aklım almıyor. 

Hâlâ düşünüyorum. Acaba metnin kurgusunda bir hata mı yapıldı acaba diyorum ama tekrar tekrar baktığımda bilinçli bir şekilde okunmuş, söylenmiş sözler bunlar. Hatta konuşmanın tamamını dinledim. Konuşmasının içerisinde tüm deprem bölgesinde bulunan ve zarar gören iller için ayrılan bütçeyi belirtmiş ve “Depremde en fazla zarar gören ilimiz Hatay’ımız elbette ayrılan bu kaynaktan hak ettiği parayı aldı, almaya da devam edecek. Biz, depremzede kardeşlerimizi oy tercihlerine göre ayıran, oy rengine göre hizmete ve hürmete layık görenlerden da değiliz” demiş. Ancak belediye hizmeti kısmını sonraki cümleleri ile ayırmış ve mealen “Bu seçimde siz bize oy vermezseniz yokluk yaşamaya devam edeceksiniz” demiş.

Bugüne kadar Erdoğan’ın hemen hemen her yanlışında öfkelendim, eleştirdim, doğruyu yazmaya gayret ettim. 

Ama 22 yıllık iktidarında ilk defa bu sözlerinden sonra ağır bir hüzün çöktü içime... Ülkede bir şeylerin iyiye gideceğine dair umudum azaldı. 

Bakın...

Depremin ikinci günüydü. 

İlk gün hemen yola çıkıp önce Kahramanmaraş’a ikinci günü de Antakya’ya geçtim. Antakya’da Cebrail Mahallesi’ne girdiğimde hem şok içerisinde hem de büyük bir üzüntüyle sokakları video çekmeye, kayıt altına almaya başladım. 

İki kadın enkaz altında kalan yaşlı bir çiftin sesini duyduklarını söyleyerek yana yakıla yardım istediler. Bunun videosunu sosyal medya hesabımdan paylaşmıştım.

Kendimi sorumlu hissediyordum. Ne yapacağımı şaşırdım. İmkânım olsa tırnaklarımla kazıyarak çıkaracaktım. Enkazın ilerisinde birkaç asker vardı sadece. Yanlarına gittim, durumu anlattım, askerleri enkaza getirmeye çalıştım. Askerlerden biri beni yarı yıkık, yarı ayakta bir binaya götürdü. İçeriden altı kişinin sesinin geldiğini duydum. Asker, onları birkaç kişiyle kurtarmaya çalıştıklarını gösterip “Hangi birine yetişeceğimizi şaşırdık” diyerek içerisinde bulunduğu çaresizliğe isyan etti. Ne alet var ne kepçe. Yarım tonluk duvarları kim, nasıl kaldıracak? Parçalamaya çalışsalar ellerinde çekiç bile yok. Bir delik bulunabilirse insanlara ulaşmaya çalışacaklardı. 

Şuraya geleceğim...

Böylesi felaketin üzerinden bir yıl geçti. İmkânı olanlar yaşamlarını kurdu. Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de yaşamlarını devam ettirebilmek için dükkânlarını açtı, evlerini döşedi, yeni okullarına, yeni hayatlarına bir şekilde alıştı. Ama öylesine büyük bir çoğunluk var ki halen çadırda, konteynerde soğuğun en ağır zamanlarında, sıcağın en bunaltan aylarında nefes alıp vermeye çalışıyor. 

Enkaz altından çıkanlar, toplumsal enkazdan çıkamıyor. Yetmiyor, üstüne ülkenin lideri tarafından “Bana oy verirsen sana hizmet getiririm” çaresizliğiyle baş başa bırakılıyor.

Nasıl bir cendereymiş ki bir yıldır insanlığımdan etimle kemiğimle utanır halde yaşıyorum. 

Zaten yoksul olan halk daha da beter hale getirildi. Kimisi bulduğu evden atıldı yüksek kiralar nedeniyle. Halen bu soğukta, sokakta arabada yaşayanlar var. Kimisi de konteynerlerde uzun süre yaşayacağının farkına varmaya başladı yavaş yavaş.

Koskoca iktidar neden malvarlığı ve geliri yüksek seviyede olan zenginlerden sadece depremzedeler için ekstra bir vergi toplamaz mesela? Bir yıldır bu yapılsaydı kim bilir kaç bin kişiye derli toplu evler yapılırdı. Yeni bir şehir kurar, altyapısını ve doğalgazını bile bağlardınız. Evlere geçenlerin boşalttığı konteynerlere de hızlıca sokakta, çadırda iki üç aile birlikte kalan insanları yerleştirirdiniz. En azından daha düzgün yerlerde bir sonraki adımı beklerlerdi.

Sadece Hatay’da AFAD’ın belirlediği konut hak sahibi sayısı 135 bin. Teslim edilen ev sayısı 7 bin 275. Çevre Şehircilik Bakanlığı, “Şu anda ihalesi tamamlanıp, yapımı devam eden ve ihale sürecinde olup inşaatına başlanmak üzere olan konut sayısı 100 bin 335’tir” diye açıklama yaptı.

Televizyonda şov yapa yapa verdikleri bağışı değil de böylelikle süreklilik haline gelen bir deprem fonunu konuşuyor olurduk. Yok ama zenginin parası depremde sokakta kalmış garibandan daha değerli. 

Dün bir video gördüm. Antakya’da pazarda pazarcılık yapan bir kadın kirasını ödeyemediği için evden atıldığını söylüyor. Yetmemiş ev sahibi ödemedikleri kira için icra takibi başlatmış. İcradan da o parayı almış. Kadın, pazar tezgâhının arkasındaki arabayı gösteriyor. Gerçekten de arabanın arkasında yatak yorgan serili bu soğukta arabada yaşamaya çalışıyorlar. Kadın gözyaşlarını tutamıyor tabii. “Bunu da atlatacağız” diyerek kendini avutuyor. 

Ancak oyunu verirse kafasını sokacak bir evi olacak öyle mi? 

Düzen bozuk, sistem bozuk, ahlak bozuk...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları