Fikirsel çölleşme!

29 Kasım 2023 Çarşamba

Biz Türkiye’deki seçim sonuçlarına bakıp, kendi derdimize yanarken dünyanın kimi ülkelerinden gelen seçim haberleri de küresel bir çölleşme olduğunu gösteriyor. Bu çölleşme iklimsel değil, fikirsel!

İtalya’da faşist Mussolini hayranı Meloni seçimlerde birinciliği göğüslediğinde bunun ne kadar bulaşıcı olabileceği konuşuluyordu. Son Hollanda seçimlerinde bir kez daha gördük ki aşırı sağ giderek seçim sonuçlarının “normali” haline geliyor. Almanya’dan Fransa’ya, Belçika’dan Avusturya’ya kadar AB coğrafyasında “yabancı düşmanlığı” ile zirveye çıkan, kökeninde çok daha derin nedenlerin olduğu bir aşırı sağ yükselişi dikkati çekiyor.

ABD’de Trump’ın yeniden aday olma yoluna girmesi, Arjantin’de “deli” lakaplı Milei’nin seçimi kazanması sorunun sadece Avrupa ile sınırlı olmadığını da gösteriyor.

***

Geniş ölçekle bakınca 1991’de Sovyetler Birliği’nin büyük bir toz ve belirsizlik bulutu ile çökmesine kadar inmek gerekiyor. Doğu Bloku’nun varlığı Batı’yı “komünizm tehlikesine” karşı önlemler almaya itiyordu. Bunlardan biri “sosyal devlet” kavramının güçlendirilmesiydi. Böylece kapitalizmin de insana önem verdiği, emeğin hakkını savunduğu fikri yerleşebilirdi. Daha insanca bir dünya isteyenlerin başka sistemler araması önlenebilirdi.

Sovyetler’in çöküşe gidişinden itibaren direksiyonunda küresel aktörlerin olduğu kapitalizm de vahşete gidişi seçti.

Paranın sınırsız özgürlüğüne karşı emeğe yüksek duvarlar örüldü.

ABD’nin merkezine kendini koyup tek kutuplu dünya dayatmasından kan ve gözyaşı fışkırdı. Çin’in buna karşı geliştirdiği politikalar ABD’yi engellemese de bütün planlarını bozdu.

Batan Sovyetler’in Doğu Avrupa’daki mirasına AB ve NATO üyelikleriyle Batı el koydu. Ancak başta Macaristan ve Polonya olmak üzere bu ülkelerdeki antidemokratik yönetimler, AB içinde demokrasiye evrilmedi. Tam tersine AB ülkeleri onlara benzemeye başladı.

Göç tarihin motorudur. Bütün siyasal coğrafyalar büyük ölçüde göçlerle şekillenmiştir. Ancak çağımızdaki göçler büyük arayışların sonucu olmaktan çok büyük acıların sonucu. Bundan Türkiye de payını fazlasıyla alıyor.

Avrupa’nın güncel sorunu olan Suriye, Afganistan, Sudan başta olmak üzere başka kıtalardan göç, siyasal sonuçlar doğuruyor. Yabancı düşmanlığı, önceki yılların “yabancılar politikaları”nı yırtıp attı. En sıcak örnek Hollanda. Seçimlerden birinci çıkan Wilders’i bırakıverseniz Hitler’e rahmet okutacak.

Önümüzdeki mayıs seçimlerinden sonra Avrupa Parlamentosu’nda “AB karşıtları” çoğunluk olursa şaşırmamak gerekir.

AB çöktü demek erken ama AB’nin 1990 sonrası hedeflerinin yüzde 90’ının tutmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Ukrayna-Rusya savaşı ve İsrail-Gazze savaşındaki AB’nin çaresizliğini de buna eklemek gerekli. 

***

Bütün bunların sonucunda aşırı sağın yükselmesi rastlantı değil. Avrupa’da İspanya dışında yüzde 25 bandına ulaşabilen bir sol parti kalmadı. Almanya’da aşırı sağ partilerin toplam oyunun yüzde 30’u bulabileceği söyleniyor. Sosyal demokratlar iktidarda ama oylarını yükseltecek bir siyasi çizgiden uzakta.

İnsanlığın peşinden gideceği, tartışarak büyütüp geliştireceği siyasal hedefler de erozyona uğradı.

İklimsel çölleşme dünyayı ne hale getiriyorsa fikirsel çölleşme de insanlığı o hale getiriyor.

Türkiye’nin bundan aldığı pay katmerli! Bu ayrı yazı konusu.

Buna karşı kaygıyla, korkuyla yapılacak bir şey yok.

Akıl yenilmez...

Bu gidişe “Dur” diyecek, insanları tutuculuğun girdabından çekip çıkaracak fikirler, hedefler üretmek gerek...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları