Gezeravcı’nın düşündürdükleri!

25 Ocak 2024 Perşembe

FETÖ’zede askeri pilot Alper Gezeravcı’nın uzay yolculuğu değişik boyutlarıyla tartışılıyor. Önce, son sözümüzü söyleyelim:

Sonuç olarak bir yurttaşımızın astronot olarak uzaya gitmesi iyidir.

Bu aşamayla birlikte tartışılması gereken Türkiye’nin ne ölçüde bilim toplumu olduğu, özgürce bilimsel eğitimin yapılıp yapılamadığı, bütçeden bilime ayrılan payın ne kadar olduğu sorularını sormaktır; bu soruların yanıtları ışığında gerçekleri ortaya koymak ve çözüm aramaktır.

Buna koşut olarak Ar-Ge çalışmalarına verilen önemi sorgulamaktır!

Yukarıdaki soruların yanıtları aslında hemen her gün Milli Eğitim Bakanlığı merkezli haberlerde veriliyor!

***

Konu daha çok yazı kaldıracak.

İki durumla devam edelim:

Gezeravcı’nın FETÖ zedeliği ve tarihimizde uzay araştırmaları...

Kamuoyunda paylaşılan ve Gezeravcı’nın avukatının verdiği kısıtlı bilgilere göre Alper Bey 2012’de kumpas davaları kapsamında Hava Kuvvetleri’nden atılıyor; uzaya çıkmaktan çok daha zor olan hukuka ulaşma ve haklı çıkma mücadeleleri sonunda 2020 yılında yeniden çok sevdiği kurumuna dönebiliyor.

FETÖ’nün ele geçirmeyi en çok istediği kurumların başında Hava Kuvvetleri geliyordu. Mağdurlarından dinlediğimiz süreci paylaşalım: Pilotlar her yıl sağlık kontrolünden geçiyor. FETÖ bu sağlık kurulunu ele geçirmiş. Diyelim ki bir pilot FETÖ’cü olmayı kabul etmedi. Ona sağlığının şu an iyi olduğu ama önerdikleri ilacı almazsa seneye uçamayacağı söyleniyor. O ilaç uçuş sağlığını bozan içeriğe sahip! Sonraki yıl gerçekten sağlığı bozuluyor ve ordudan uzaklaştırılıyor!

Tarihe gidersek... Bu topraklarda 16. yüzyılda ciddi ölçekli uzay çalışması başladı. 1570’lerde dönemin bilim insanı Takiyüddin İstanbul’da bir rasathane kurdu. Teleskopun işlevine yakın alet icat etti. Beş yıllık sürede başta takvimleme olmak üzere pek çok alanda çalışma yaptı. O sırada olumsuz seyreden kimi olaylar şeyhülislama şöyle yansıdı:

- Gökyüzünü araştırmak uğursuzluk getirdi. 

Şeyhülislam padişaha gidip bu yönde fetva verdi. Rasathane 1580’de bir gecede yerle bir edildi.

Osmanlı’da yeni uzay çalışmaları ancak 300 yıl sonra başladı. Yeni bir rasathane kuruldu. O da 1909’da, 31 Mart gerici ayaklanmasında İstanbul’a yedi gün süreyle hâkim olan isyancılar tarafından “Şeriat isteriz” söylemleriyle yerle bir edildi.

Bugüne gelirsek... Dünya ölçeğinde 10 bin kadar büyük buluş var. Bunlardan hiçbirinde İslam ülkelerinin imzası yok.

Türkiye, Cumhuriyetle birlikte eğitimin bilimselleşmesi yolunda reformlar yaptı. Cumhuriyetin ilk yıllarında dönemin gelişmiş ülkelerine gönderilen gençlerin tümü geri döndü; bilgilerini, birikimlerini bu ülkeye verdi. Bugün ise gidenler dönmediği gibi kalanların da ilk hedefi yurtdışı. 

İletişim başta olmak üzere hemen her alandaki ileri teknoloji ürünlerini gelirimize göre pahalı ithal ediyoruz. Zira o ürünün fiyatına Ar-Ge payı da ekleniyor. Yani üreten ülkenin yeni araştırmalar yapması için maddi destekte bulunuyoruz!

***

Bütün bunları bir kez daha gündeme getirme fırsatı verdiği için Gezeravcı’ya teşekkür ediyoruz. Bilim toplumu olmadan bu tür adımlar sembolik, göstermelik bir propaganda malzemesi olarak kalır!

Uzayda ilk Atatürk’ün “İstikbal göklerdedir” sözünü dile getirdi. Gel de Atatürk’ün şu iki sözünü de bunun altına ekleme:

“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.”

“Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir.”

Gezeravcı’nın sağ salim dönmesini, ayağına göktaşı değmemesini diliyoruz. Eminim dönüşte bize öteki astronotlarla diyaloglarını, dünyanın bilimde nerelere geldiğini paylaşacaktır.

Son sözümüz büyük eğitimci Hasan Âli Yücel’den olsun:

“Ülkeler bir kişinin dev adımlarıyla değil, milyonların küçük adımlarıyla gelişir.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları