Milletin 100. yılı!

02 Eylül 2023 Cumartesi

30 Ağustos Zafer Bayramı bu yıl milletin yanı sıra iktidarın da kutlamalara katıldığı bir buluşma oldu.

İlk bakışta şu yorum yapılabilir:

-Ne var bunda? Elbette milli bayramlara ülkeyi yönetenler de katılacak.

AKP iktidarının ilk yıllarını anımsayınca “Ne var bunda?” demek zor. Belki de “Hayırdır? Böylesi günlerde ya hastalanır ya yurtdışında olurdunuz” demek daha doğrusu!

AKP, yok edemediği değerin ya içini boşaltıyor ya kendisi için kullanma yoluna gidiyor. 30 Ağustos’ta ikinci şıkkı yaşadık. Zafer Bayramı’nın 101. yılı, AKP’nin seçim sloganı olan “Türkiye Yüzyılı” ile birleştirildi. Aynı şeyi 100. yıl marşında da yapmışlar, Cumhuriyetin 100. yılını “Türkiye Yüzyılı”na bağlamışlar. Bugün altını çizmek istediğimiz gerçek şu:

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş temellerini sembolize eden bayramları silemediler

***

Şu akış, büyük bir toplumsal birleştiriciliğin sembolü:

23 Nisan 1920 TBMM’nin açılışı, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaların ev sahibi TBMM...

19 Mayıs 1919 Atatürk’ün Kurtuluş Savaşını başlatmak üzere Samsun’a çıkışı, Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı, kutlamaların ev sahibi Milli Eğitim Bakanlığı...

30 Ağustos 1922 Büyük Taarruz’da zafere giden yolun kesinleşmesi, Zafer Bayramı, kutlamaların ev sahibi Türk Silahlı Kuvvetleri...

29 Ekim 1923 Cumhuriyetin ilanı, Cumhuriyet Bayramı, kutlamaların ev sahibi Cumhurbaşkanlığı...

Hepimizin bildiği bu dizini alt alta koymak bile bu ülkenin temellerinin ne kadar sağlam atıldığını, taşıyıcı sütunların ne kadar güçlü olduğunu ortaya koyuyor.

AKP iktidarının ilk yıllarında 23 Nisan’ı gölgelemek için “kutlu doğum haftası” icat edildi. O yıllarda “hocaefendi”, “hizmet hareketi” olan FETÖ hızını alamadı, haftadan aya çevirdi...

Son yıllarda da 26 Ağustos 1922 Büyük Taarruz’un başlangıcı, 26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferi’nin gölgesine konmaya çalışıldı ama bu da tutmadı. Millet tarihimizin bu iki önemli gününün anlamını birleştirdi.

1071’de Alparslan, Anadolu kapılarının sonsuza dek Türklere açıldığını ilan ediyordu...

1922’de de Mustafa Kemal, Anadolu kapılarının sonsuza dek her türlü işgale kapatıldığını ilan ediyordu... 

***

Bir süredir cumartesi günleri başlattığımız Cumhuriyetin 100. yılıyla günceli birleştirme geleneğini sürdürelim.

Son 30 Ağustos’ta da Erdoğan Anıtkabir’e gittiğinde, özel olarak getirilmiş gruplar, “reis” sloganları attılar. Yukarıda vurguladığımız gibi ilk yıllarda 10 Kasımlarda, milli bayramlarda ya yurtdışında olurlar ya hastalanırlardı. Birinde Erdoğan’ın Brunei’ye gittiğini anımsıyoruz!

Neredeeen nereye? “Milli bayramları devlet değil, millet kutlasın”dan, milli bayramların coşkusunu kullanmaya dönüştüler.

Sözüm ona bayramlar devlet zoruyla kutlanıyordu. Devlet kutlamazsa millet de zamanla unuturdu.

Öyle olmadı. Millet bayramları unutmadığı gibi anlamını, önemini daha fazla kavradı.

Anıtkabir’in “yanıtkabir” olması, her fırsatta milletin buraya koşması bundan.

Anadolu’da ilk Mustafa Kemal adının 1915 Anafartalar Zaferi’nden sonra Şanlıurfa’da bir çeşmeye verildiği biliniyor.

Mustafa Kemal’in çeşmesi milletin yüreğinde akmaya devam ediyor.

Milleti kurutabilirler mi ki o çeşmeyi kurutsunlar!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Güven end-eksi! 2 Mayıs 2024
Emek en cüce değerdir! 1 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları