NATO’nun yeni düşmanı yine Rusya!

11 Temmuz 2023 Salı

Bugün Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta NATO zirvesi başlayacak. NATO’nun her zirvesi “tarihi”dir.

Bu kez gerçekten tarihi bir zirve görünüyor.

NATO’nun hemen her zirvesinde Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren bir ya da birden fazla konu olur.

Bu kez de öyle...

26 Aralık 1991’de Sovyetler Birliği’nin resmen çökmesi ile sona eren Soğuk Savaş’ın ardından iki soru işareti oluşmuştu:

1- NATO’nun varlık nedeni Sovyetler’e, yani komünizm tehlikesine karşı bir Batı bloku oluşturmaktı. Şimdi NATO’nun işlevi ne olacak?

2- Türkiye Soğuk Savaş döneminde tam bir ileri karakoldu. Karakol boşalınca Türkiye’nin işlevi ne olacak?

1990’lı yılların daha başında NATO kendisine “alan dışı” işler buldu. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile birlikte Fas’tan Afganistan’a kadar 20’ye yakın ülkeyi kapsamına alan bir “yeniden şekillendirme” işine girdi, ağzına yüzüne bulaştırdı. Belki de plan buydu; kontrollü kaos!

Zaman içinde Türkiye de “ileri karakol” işlevinden “merkez karakol”a doğru evrildi!

***

Yakın geçmişin özeti böyle. Bugüne gelirsek...

32 yıl sonra NATO’nun yine ilanen duyurduğu “baş düşmanı” Rusya oldu.

Örneğin 2010 Lizbon zirvesinde Rusya neredeyse ortak hareket edilebilecek bir NATO sempatizanıydı. 2022 Madrid zirvesi ise Rusya-NATO savaşının gölgesinde yapıldı. Kimi beklentiler bu yılki zirveye kadar Ukrayna savaşının biteceği yönündeydi. Biz de şunu anımsatmıştık:

İkinci Dünya Savaşı’nı Polonya’yı işgal ederek başlatan Hitler, her şeyin iki hafta içinde biteceğini düşünmüştü!

Önceki akşamın sıcak haberi Biden-Erdoğan telefon görüşmesiydi. Biden genel durumu şöyle özetledi:

- Rusya ile savaş halindeyiz!

Bu cümle telefon görüşmesinin de nedenlerini ortaya koyuyor. ABD, böylesi durumlarda “müttefik” dediği ülkenin “kayıtsız şartsız” yanında olmasını ister. Kendisinin topluiğne ucu kadar çıkarı ile müttefikinin çok yaşamsal bir çıkarı karşı karşıya gelse ikirciklenmeden kendisininkini tercih eder.

ABD’nin Rusya’ya karşı Türkiye’yi yanında tutması kendisi için çok hayati! Bunun karşılığında Erdoğan’ın Türkiye iç kamuoyuna “zafer” diye sunabileceği bir kazanımı yeterli olabilir!

Gündemdeki konu İsveç’in NATO üyeliği. Erdoğan Vilnius’a giderken buna evet demenin karşısına şunu koydu:

- AB’de önümüzü açın!

O kadar yuvarlak bir cümle ki. Biden dese:

- Türkiye’nin AB üyeliğini yürekten destekliyorum, hayatta hiçbir şey bundan önemli olamaz!

Yeter mi?

Elma şekeri isteyene çok bile!

***

Ekonomide içinde bulunduğumuz durum ortada...

Cevdet Yılmaz’la Mehmet Şimşek bazen Körfez’e gitmiyor!

Körfez ülkelerinin de derdi Türkiye’nin altın yumurtlayan şirketleri!

Ekonomi bu haldeyken, “nereden hangi yolla gelirse gelsin, yeter ki döviz gelsin” çırpınışındayken Erdoğan’ın pazarlık gücünü ne kadar kullanabileceği ortada!

Saray, Ukrayna’daki NATO-Rusya savaşında Montrö’yü anımsamış, bu anlaşmaya dayanarak denge politikası uygulamaya çalışmıştı.

Bugünden itibaren bu dengeyi tutturmanın daha zor olacağı görünüyor.

AB, geçen 32 yılda doğal genişlemeler dışında köklü bir siyaset üretemedi. Süreç silah sanayi odaklı düşünen ABD’nin inisiyatifinde ilerliyor.

Hiç umudumuz yok ama Erdoğan, NATO zirvesi dönüşü muhalefeti de bilgilendirip karşılaşacağı büyük baskıları göğüslemek için güçlü bir iç hat oluşturmalı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Emek en cüce değerdir! 1 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları