Saraytay ve Can Atalay!

01 Kasım 2023 Çarşamba

Hukuku bir cendere haline getirip, çıkışı olmayan bir çukura çevirerek Can Atalay’ı esir tutmuş olmuyorsunuz.

Hukuku lime lime edip kullanılamaz hale getirmiş oluyorsunuz.

Hukuku bir yana bırakın kanun devleti bile değiliz, diyorsunuz.

Anayasa Mahkemesi kararına uymama kararı alarak bağımsız yargıyı temsil etmiş olmuyorsunuz.

Hukuktan bağımsız bir yargı haline gelmiş oluyorsunuz. B

u artık tuzun kokması değil, oksijenin yok olmasıdır.

Bir ülkede Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymama özgürlüğü varsa o ülkede hiçbir özgürlük güvence altında değildir.

Bir ülkede Anayasa Mahkemesi kararı yoruma açık hale geldiyse o ülkede hukuk her türlü saldırıya açık hale gelmiş demektir.

Can Atalay’la ilgili gelişmelere ilişkin yaptığımız hiçbir tanım durumu tam olarak ifade etmeye yetmiyor.

Anayasa Mahkemesi (AYM) kararı o kadar açık, net ve yoruma kapalı ki yerel mahkemeye sadece kararı uygulamak kalıyor.

Belli ki AYM, en ufak bir boşluk olsa ona sığınacaklarını bildiği için kararı çok “anlaşılır” yazmış. Karar aynen şöyle:

1- Yeniden yargılama işlemine başlanması,

2- Mahkûmiyet hükmünün infazının durdurulması ve ceza infaz kurumundan tahliyesinin sağlanması,

3- Başvurucunun hükümlü statüsünün sona erdirilmesi,

4- Yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi.

Bu cümleleri aynen 35 sayfalık mahkeme kararından aldık. Hukuk diliyle emredici bir hüküm. AYM, bütün bu işlemlerin muhatabını da tam yazmış. Aynen şöyle diyor:

“Kararın bir örneğinin hak ihlallerinin ortadan kaldırılması için başvurucunun yeniden yargılanmasına başlanması, mahkûmiyet hükmünün infazının durdurulması, ceza infaz kurumundan tahliyesinin sağlanması ve yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi şeklindeki işlemlerin yerine getirilmesi için İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE.”

Büyük harfle yazılan sözcük kararda aynen bu şekilde!

Yani, tane tane anlatıp, büyük harfle, “Eyyy İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, bunları sen yapacaksın” diyor.

Bütün bunlardan sonra ve günler sonra yerel mahkeme, “Ben bilmem, Yargıtay bilir” diyor!

Olacak şey değil... Şahsım rejiminde bile olacak şey değil!

Ergenekon davası da İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmüştü!

Bu aşamaya gelinceye dek, Can Atalay dosyası sürekli üçgenler çizdi. TBMM Başkanlığı, Adalet Bakanlığı ve Yargıtay üçgeninde taraflar aylarca topu birbirine attı. AYM işi zamana yayınca Yargıtay hükmü basıp dosyayı daha tartışmalı hale getirdi. AYM üyelerinden biri dosyayı okuyamayınca kurul toplantısı zamana yayıldı.

Bu zaman diliminde Atalay’ın milletvekilliğini düşürme hesabı bile yapıldı.

Sonuç olarak AYM son verdiği kararla bütün bunları masanın üzerinden süpürdü, “Atalay milletvekilidir, serbest bırakın, kararı bozun, yeniden yargılamayı da durdurun, dönem sonuna bırakın” dedi.

Bir yerel mahkemenin AYM’ye direnemeyeceğini herkes biliyor.

Böylesi kararların yerel mahkemede değil, en yüksek mahkemede verildiğini herkes biliyor.

O en yüksek yere Saraytay desek belki bir nebze ifade etmiş, herkesin bildiği sırrı açıklamış oluruz!

Saraytay, kararlı bir kararsızlıkla son kararını zamana yayarak neyi amaçlıyor?

Hukukun iyice öldüğünden emin olmak mı istiyor?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları