Sosyal güvenlik sistemimizdeki sorunlar ve çözüm önerileri

06 Haziran 2023 Salı

EMEK VE GÜVENCE 1

Sosyal güvenlik en kısa tanımıyla, insanlarının bugününü ve yarınını güvence altına alan ve toplumun tümünü ilgilendiren bir sistem  ve aynı zamanda insanlar için anayasal bir hak. Sosyal güvenlik alanındaki sorunlar ve bunlara ilişkin çözüm önerileri toplumda büyük karşılık bulur ve özellikle emekli ve dul/yetimler için geçim noktasında hayati önem taşır. Bu nedenle sosyal güvenlik konuları sık sık gündeme getirilerek sigortalı, emekli ve hak sahiplerine vaatler verilir ve siyasiler tarafından bu alan çok kullanılır.

Oysaki sosyal güvenlik yasaları, toplumların ihtiyaçlarına, gerçeklerine, yaşam tarzlarına uygun olmalı ve sık sık değiştirilmemeli. Özellikle emeklilik koşullarında yapılan her değişiklik insanların hayatını büyük ölçüde etkiler. İnsanlar sosyal güvenlik alanında devlete ve onun gücüne inanmak ve kendini güvende hissetmek ister. Yoksa siyasi ve popülist yaklaşımlarla sürekli değiştirilen ve insanların umut kapısı haline getirilen bir sistemin topluma ve siyasilere de bir faydası olmaz.

Bu yazı dizisinde, ülkemiz sosyal güvenlik sisteminde yer alan düzenlemelerden; sigortalı, emekli ve hak sahiplerinin büyük bir bölümünü etkileyen ve taleplerin büyük ölçüde yoğunlaştığı konularda sorunlar ortaya konularak bu konulara çözüm önerileri geliştirildi. Umarım siyaset bu önerilerden faydalanır ve dikkate alır.

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) internet sitesi 2023/Şubat dönemi verilerine bakıldığında, ülkemizde sosyal güvenlik sisteminde yer alan sigortalı ve bağımlıları statü bazında aşağıdaki Tablo 1’de gösterildi. 

  • Sosyal güvenlik sisteminde yaşanan sorunlar neler?

Sosyal güvenlik kurumu özerk bir yapıya kavuşturulmalı: 2006’da Bağ-Kur, SSK ve Emekli Sandığı tek çatı altında birleştirildi ve Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) oluşturuldu. Sosyal güvenlik kapsamındakilerin iş ve işlemlerini yürütmekle sorumlu SGK;  gerek misyonu gerek bütçesi gerekse personel sayısı ve tüm ülke nüfusunu kapsayan iş hacmi ile ülkemizin en önemli kamu kurumlarının başında geliyor. Kurumun 2023/Şubat verisine göre personel sayısı; merkezde 4254, taşrada 28 bin 808 olmak üzere toplam 33 bin 62 kişi olup, bunun 1102’si sözleşmeli, 5881’i işçi, 26 bin 79’u ise kadrolu. Yine aynı dönem itibarıyla, SGK’nin iş yükünü oluşturan sigortalı ve emekli ile genel sağlık sigortalısı bağımlılarına bakıldığında neredeyse tüm ülke nüfusuna hizmet ettiği görülmekte. Ülkemizin nerdeyse tamamına hizmet veren SGK’nın önemi tartışmasız. Dolayısıyla bu kurumun öncelikle yönetim açısından özerk bir yapıya kavuşturulması en öncelikli konulardan biri olmalı. Özerk yönetim yapısına kavuşturulduğunda kurum kendi kuruluş kanunuyla verilmiş yetki ve sorumluluklarını, siyasi iktidarların görüşlerine veya baskılarına göre değil, kendi teknik mevzuatlarına göre belirler. Kurum strateji ve politikalarını,  hükümet ve iktidar programlarına göre değil, sistemin ihtiyaçlarına, taleplere ve gereklerine göre belirler ve uygular. Siyasi baskıya maruz kalmaz. Onun için öncelikle SGK’nin özerk bir yönetim yapısına kavuşturulması gerekir. 

İkinci bir konu SGK’nin yeniden yapılandırılmasıdır. Uygulamakla yükümlü mevzuatının çok geniş olması nedeniyle uzmanlaşmanın kaçınılmaz olduğu kurumda, statü bazında (SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı) yapılanmanın olması ve her üç statüde, sigortalama, emeklilik, prim ve işveren ile genel sağlık sigortası konularında genel müdürlüklerin oluşturulması ve yine genel müdürlükler bazında oluşturulacak uzmanlık kadrolarının buralarda çalışan (merkez ve uzantısı taşrada) personele verilmesi gerekir. SGK personelinin 666 KHK ile elinden alınmış haklarının iade edilmesi ve yapılan yeni yasal düzenlemeler (EYT, 3600 ek gösterge, yapılandırma kanunları vb.) nedeniyle büyük bir iş yükü altında özveriyle çalışan personelin özlük haklarının mutlaka iyileştirilmesi, taleplerine kulak verilmesi gerekir. Kısaca personel özel hizmet tazminatlarının 100 puan artırımlı ödenmesi, ek ödeme oranlarının yüzde 50 oranında artırılması, yılda iki kez ikramiye ödenmesi, merkez ve taşra teşkilatı için sosyal sigorta uzmanlığı ve yardımcılığı kadrolarının ihdas edilmesi, fazla mesai ücretlerinin yenilenmesini istiyor. 

Sosyal güvenlik sistemimizde uygulanmayan aile yardımları sigortasının hayata geçirilmesi: Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) 102 No’lu Sosyal Güvenlik (Asgari Standartlar) Sözleşmesi 28/6/1952 tarihinde imzalanmış. Bu sözleşme, sosyal güvenlik sistemlerinin kapsamına alacağı riskleri şöyle belirlemiş: İş kazası, meslek hastalığı, hastalık, analık, yaşlılık, malullük, ölüm, işsizlik ve aile yardımları.  

ADS HAYATA GEÇİRİLMELİ

Ülkemizde aile yardımları dışında tüm riskler sosyal güvenlik sistemimiz kapsamına alınmış. Sözleşme Türkiye’de 15/10/1974 tarihli 15037 sayılı Resmi Gazete yayımlanarak 29 Ocak 1975 tarihinde yürürlüğe girmiş. Ülkemizde halihazırda aile yardımı adı altında bazı yardımlar (devlet memurlarına) yapılmakta, ancak geniş kapsamlı olarak uygulanan bir aile sigortası kolu bulunmamakta. Dolayısıyla Aile Destekleri Sigortası’nın (ADS) bir an önce ülkemizde hayata geçirilmesi gerekiyor.  Burada amaç, 

geliri belirli düzeyin altındaki ailelere gelirlerini insan onuruna yaraşır bir yaşam sağlayacak seviyeye yükseltmek amacıyla devlet tarafından aile bazında, kurumsallaşmış bir yapıda gelir desteği sağlanması. 

Sistemin özellikleri kısaca şöyle:

  • ADS primli sistem içinde yer almayacağından herhangi bir prim alınmayacak. Bu kapsamda yapılan ödemeler genel bütçeden karşılanacak.
  • ADS iş ve işlemleri yeni kurulacak bir kKurum tarafından yürütülecek. ADS kapsamına girecek aileleri sosyal hizmet uzmanları ve sosyologlar belirleyecek. Bu ailelerin gelir durumları takip edilecek.
  • ADS, aile gelirinin asgari ücretin altında olması veya hiç geliri olmayan bütün haneleri kapsayacak. Ayrıca, ailede engelli, bakıma muhtaç yaşlı veya eğitimde olan çocuk varsa bu aileye daha yüksek bir aylık bağlanacak.
  • ADS ile yardımlar tek elde toplanacak, israf önlenecek, uygulamadaki keyfiliğe son verilecek.

EMEKLİLERE İLİŞKİN DÜZENLEMELER

9 Eylül 1999 tarihinden sonra çalışmaya başlayanların emeklilik koşulları değiştirilmeli: SSK, Bağ-Kur ve devlet memurları için mevcut durumda 9/9/1999-30/4/2008 ile 1/5/2008- sonrası  çalışmaya başlayanlar için emeklilik koşulları aşağıdaki tabloda gösterildi. 8/9/1999 tarihinde yürürlüğe giren 4447 sayılı kanunla 5 temel sosyal güvenlik yasasında (506, 1479, 5434, 2925 ve 2926) yapılan değişiklikle, yaş haddi olmaksızın emekli olma olanağı ortadan kaldırılmış ve kadında 58, erkekte 60 olarak belirlenen emeklilik yaşları 2008/Ekim ayında yürürlüğe giren 5510 sayılı kanunla, kademeli olarak 65’e yükseltilmiştir. 

8 Eylül 1999 öncesi çalışmaya başlayanlar için yani emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) için 3 Mart 2023 tarihinde yürürlüğe giren 7438 sayılı kanunla emeklilikte yaş hadleri kaldırıldı. Bu durum, 9 Eylül 1999 sonrası işe girenler yönünden benzer talepleri gündeme getirdi. Yani anılan tarihten sonra çalışmaya başlayanlar kadında 58, erkekte 60 olarak belirlenen yaşların kendileri için kademeli olarak uygulanmasını istemeye başladı. Sosyal güvenlik sistemlerinde emeklilik yaşı, sosyal güvenliğin sürdürülebilirliği ve aktif/pasif oranı için mutlaka olması gereken bir koşul. Ancak yaş koşulunun ülke çalışma şartlarına uygun olması gerekir. 9/9/1999 tarihinden sonra çalışmaya başlayanlar için kademeli yaşların belirlenmesi uygun olmamakla birlikte, kadında 58, erkekte 60 olarak belirlenen yaşların 1/5/2008 ayracı da kaldırılarak aşağıdaki Tablo 3’te gösterildiği şekilde belirlenmesi daha uygun olabilir. Bu yaşlara göre prim ödeme gün sayıları da yeniden belirlenmeli. Ayrıca sık sık yaşanan ekonomik krizler nedeniyle primlerini ödemek ve prim günlerini tamamlamak konusunda sıkıntı çeken Bağ-Kur sigortalılarının emeklilik koşullarının da SSK sigortalılarına yakın hale getirilmesi gerekiyor. Bağ-Kur sigortalılarından bu yönde yoğun talepler var. Yine engellilere herhangi bir yaş koşulu aranmaksızın, engellilik dereceleri göz önüne alınarak uygun koşullarda aylık bağlanmalı.

Aylık hesaplama sistemi değiştirilmeli ve emekli aylıklarına intibak işlemi yapılmalı: Emekli aylıklarıyla ilgili olarak yapılacak düzenlemeler şu şekilde gruplandırabilir;

  • Aylık hesaplama sisteminin değiştirilmesi,
  • Değişik tarihlerde emekli olanların aylıkları arasındaki farklılıkların giderilmesi-intibak işlemleri
  • Adil olmayan alt sınır aylığı uygulamasının sosyal sigortalar sisteminden çıkarılıp sosyal yardımlar kapsamına alınması
  • Emeklilere ödenen bayram ikramiye tutarının asgari ücret tutarına yükseltilmesi. 

Aylık hesaplama sisteminin değiştirilmesi: Emeklilere bağlanacak aylıkların insan onuruna yakışır şekilde yaşamaya imkân verecek düzeye getirilmesi için sade, anlaşılır, adil ve tek bir aylık hesaplama sisteminin getirilmesi en acil konuların başında geliyor. Aylık hesaplama sistemlerini değiştiren 4447 ve 5510 sayılı yasalara bakıldığında, bu yasaların aynı zamanda emekli aylığına hak kazanma koşullarını da değiştirdiği görülüyor. Burada beklenen durum, getirilen aylık hesaplama sistemlerinin değişikliğin yapıldığı tarihten sonra işe girenler için uygulanmasıydı. Ancak böyle olmadı. Getirilen her yeni aylık hesaplama sistemi, sistemin getirildiği tarihten önce sigortalı olanlara da uygulandığından, karma sistemlere göre aylık hesapları gündeme geldi. Ayrıca getirilen yeni sistemler aylık miktarlarını azaltıcı etkilere sahip olduğu gibi aylık bağlama oranları eski sistemlere göre çok düşük. Bugün itibarıyla 2000 ‘en önce hizmetleri bulunanlara üçlü karma sisteme (Gösterge+4447+5510), 2000’den sonra hizmetleri bulunanlara ikili karma sisteme (4447+5510) ve sadece 2008 / Ekim sonrası hizmetleri bulunanlara 5510 sayılı kanunla getirilen sisteme göre aylık hesabı yapılıyor. Netice itibarıyla, sigortalıların aylık hesaplama sistemleri gayet teknik ve ayrıntılı. Sonuçta, her yapılan değişiklik yeni bir emekli grubu oluşturuyor. Bu yönden bugün en mağdur kesim 2008 Ekim sonrası emekliler. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları