Bir inat uğruna...

24 Haziran 2023 Cumartesi

Merkez Bankası, sadece politika faizini yüzde 8.50’den yüzde 15’e yükseltmekle kalmadı, “nas” dahil birtakım dini kavramların, “Hayatta en hakiki mürşit (yol gösterici)” olan “bilim” yanında geçerliliğini kaybedeceğini de göstermiş oldu.

Daha da ilerisi, yeri gelince “Faiz hayatın gerçeğidir” diyen ama fırsat bulunca

- “Benden başka bir şey beklemeyin. Bir Müslüman olarak naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim.

- Türkiye’nin ihtiyacı faiz artırmak değildir.

- Faizi savunan arkadaşımla beraber olmam, olamam.

- Bu kardeşiniz iktidarda olduğu sürece faiz yükselemez faiz devamlı düşecektir. Göreceksiniz enflasyon da faizle beraber düşecektir” diyen ve zihnindeki dogmatik inançları uygulamaya çalışan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hiçbir zaman unutamayacağı bir ders verdi.

Konunun ekonomi ve maliye ile ilgili değerlendirmelerini uzmanları yaptılar, yapıyorlar. Ben Tayyip Erdoğan’ın zihninde yerleşmiş olan bu tür fikr-i sabitler (saplantılar) nedeniyle Türkiye’nin yaşadıklarına ilişkin örnekler üzerinde duracağım:

Erdoğan, iktidara geldikten hemen sonra Osmanlı İmparatorluğu’nu -mümkünse- tekrar hayata geçirmeye kararlıydı. O yüzden “İslam ümmeti”ni esas alan hayaller kurdu. “Ortadoğu’da oyun kuracağız” türü iddiaların ardında durdu. Suriye’de rejim değiştirmeye kalktı

Mısır’da Müslüman Kardeşler’in adayı olarak cumhurbaşkanı seçilen Muhammed Mursi’nin 3 Temmuz 2013’te bir askeri darbeyle cumhurbaşkanlığından indirilmesi üzerine yerine geçen Mareşal Abdülfettah Sisi’yi düşman ilan etti ve iki ülke arasındaki ilişkileri mahvetti. 

Tam 10 yıl sonra bu inadından dönme işaretleri verdi. Ama o arada Kıbrıs’taki Güney Kıbrıs Rum Yönetimi adanın açıklarında bulduğu doğalgaz üzerinde Mısır’ın da dahil olduğu bir blok oluşturunca Türkiye oraya girme ve arama yapma olanağını da kaybetti.

Suriye ile gerçek sebebini hâlâ kimsenin bilmediği bir nedenle 2011’de bozuştu. Suriye’de Cumhurbaşkanı Esad’ın yerine yönetim oluşturmaya kalktı. 

Irak’la bozuştu. Böylece Kandil’deki PKK’lilerin Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de yönetim oluşturmalarına imkân sağladı. 

Şimdi ondan da dönmenin yollarını arıyoruz.

Sadece dış ilişkilerimizde değil. İçeride de aynı saplantıların bedelini ödüyoruz: 

1997 yılında Başbakan Necmettin Erbakan’ın altına imza attığı ve uygulattırdığı 28 Şubat kararları üzerinden 25 yıl geçtikten sonra, o dönemin komutanlarını hapse attırdı. Aralarında 91 yaşını geride bırakan Ahmet Çörekçi ve 88 yaşındaki Çetin Doğan’ın da bulunduğu generalleri hâlâ içeride tutuyor.

2013’teki “Gezi olayları” nedeniyle hapse attırdığı Osman Kavala’nın haksız olarak içeride tutulduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından da saptandığı halde o ve diğer sanık(!)lar (Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi, Tayfun Kahraman) hapisteler.

Onlardan Can Atalay milletvekili seçildiği halde -siyasi tarihimizde eşi olmayan bir anlayışla- bir ayı aşkın süredir serbest bırakılmıyor. 

Bu yanlışlardan da sonunda dönülür ama bedelini kim öder?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları