Bu bir sistem sorunu değil mi?

24 Şubat 2024 Cumartesi

Son haber CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz’dan geldi.

Yavuzyılmaz, Erzincan İliç’te Anagold isimli firmanın işlettiği Çöpler maden sahasının bir “diri fay” üzerinde olduğunu, bu gerçeğin Maden Tetkik ve Arama kurumunca 2013’te hazırlanan yöre haritasında açıkça görüldüğünü, ama her nasılsa 2023 haritasında bu fay hattının o yöreye ait kısmının silindiğini ifade etti.

Anlaşılan fay hattı üzerinde madencilik yapılmaması veya özel önlemler alınarak yapılabileceği gerçeğine rağmen bunlara uyulmamış. Böylece bir sorumlu kalmaması sağlanmış.

Gerçi, orada altın madeni çıkarma işi 2010’da başlamış. Usulsüzlükler, eksikler, kusurlar yüzünden madeni işleten firmaya ilgili bakanlıkça 2016 yılında toplam 16 milyon 441 bin TL ceza yazılmış.

Bu facia olduktan sonra hazırlanan ön bilirkişi raporunda “asli (asıl) kusur taşeron firmada” denmiş. Çünkü kayan toprak kitlesinde çatlaklar görüldüğü halde, yetkililer gerekli önlemleri almamış. 

Derken, topraktaki hareketlenmeyi önceden görme imkânını veren bir radarın alınmadığı ortaya çıktı. Sorumluluk ana şirkete kayıyormuş gibi oldu. Ama daha sonra, maden için kazılan ve başka yere yığılan toprağın yüksekliğinin en çok 30 metre olması gerekirken 257 metreyi bulduğu anlaşılmış.

Son olarak Yavuzyılmaz’ın ortaya çıkardığı fay hattı rezaleti çıktı. Facia yaşanalı beri sorumlu arıyoruz.

İliç’te bir “altın madeni” ocağı olduğunu yıllardır hepimiz duyarız.

Topraktan altın madenini çıkarma sürecinde pek şiddetli bir zehir olan siyanürün kullanıldığını da kamuoyumuz 1980’li yıllarda Bergama köylülerinin yine bir yabancı şirkete isyanıyla öğrenmişti. Onun ardından Kaz Dağlarında, daha sonra Ordu’nun Fatsa ilçesinde aynı nedenle ve aynı gerekçeyle köylü ayağa kalktı. Ama ülkenin tüm kamuoyunu ayağa kaldıran en büyük rezalet İliç’te karşımıza çıktı.

Görüldüğü gibi ikide bir, bir facia yaşıyor ama sorumluları kimdir bir türlü bulamıyoruz.

Biz bir deprem olduğu zaman yıkılan evlerin hesabını o binayı yapan müteahhitten başlayarak inşaat izni veren yetkililere ve inşaatla ilgili projeyi yapan mühendise -varsa- kontrol işlerini yapan yetkili ve görevlilere yükleriz. Derken dava açılır, yargılamalar başlar ve yıllarca sürer. Artık olay kamuoyunun hafızasından neredeyse tamamen silinecek kadar eskiyince mahkeme hükmünü açıklar. Ve çoğu kez, olayın kıyısında kenarında kalan bir sorumlu hakkında artık önemini yitirmiş düzeyde bir hapis cezası verir. O cezanın da beşte ikisi kadar yatınca infaz edilmiş sayılır. Ve eski yaşamımıza döneriz.

Sadece İliç’te değil, çoğunu son yıllarda yaşadığımız maden kazalarında da gördük. Sanıklardan “dişi kesen”ler göstermelik bir süre tutuklu kaldıktan sonra, “bir yolunu bulup” tahliye edildiler ve ölen öldüğü ile kaldı.

Tüm bu anlattıklarım hepimizin gözü önünde yaşananlar.

Tüm bunlar bizde “kişisel”den çok “sistemsel” bir yanlışlık olduğunu göstermiyor mu?

Eğer gösteriyorsa, “sorumluluk sistemimizi” gözden geçirmeyi düşünsek fena mı olur?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları