İtibarlı devlet (!)

16 Aralık 2023 Cumartesi

Son haber üç gündür gazetelerimizi ve televizyonların haber kanallarını çok meşgul etti:

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmut’un 40 yaşındaki oğlu Muhammet Hasan Şeyh Mahmut, 30 Kasım günü, kullandığı arabayla, Yunus Emre Göçer isimli bir motokuryeye çarparak ölümüne sebep oldu. Eşini dul, iki çocuğunu öksüz bıraktı. Muhammet Hasan Şeyh Mahmut, karakolda olayı doğru anlatmadı. Zaten anlatsa da belli ki fark etmeyecekti. Neticede serbest bırakıldı ve iki gün sonra da Türkiye dışına kaçtı. 

Yani adalete hesap vermekten kurtuldu. 

Türkiye’de suçsuz insanlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin “Bu insanlar suçsuzdur. Derhal serbest bırakılsın” şeklindeki kararına rağmen hapiste yatarken (örnek HDP eşbaşkanı iken tutuklanan Selahattin Demirtaş, Gezi olaylarından tutuklu Osman Kavala...) suçluluğu kamu vicdanında kesin hüküm almış birçok insanın serbest dolaştığı o kadar çok bilinen bir durum ki artık Şeyh Mahmut’un elini kolunu sallayarak yurtdışına kaçması kimseye tuhaf görünmez oldu.

Nasıl tuhaf görünsün ki, Türkiye’nin itibarını çok yükselttiğini uzun yıllardır savunan Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde adalet tanınmayacak kadar çürüdü ve verilen hapis cezaları ciddiyetini kaybetti. 

Yüksek yargının bir organı, öteki yüksek yargı organının verdiği kararı tanımadığını, anayasanın açık hükmüne rağmen ilan etti. Hatta orada da kalmadı. Anayasal sistemin en yüksek mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu. 

Asıl tuhaf olanı, “Anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin eder” şeklindeki anayasa hükmünü, sanki onu değil de bizim mahallenin muhtarını ilgilendiriyormuş gibi unuttu gitti.

Sadece bunlar olsa, “bir istisna” sayar sineye çekersiniz. Oysa daha tanık olduğumuz örnekler var:

Anımsayacaksınız ABD’yi, Fethullah Gülen’i Türkiye’ye iade etmeye zorlamak için İzmir’de tutuklanan Rahip Andrew Craig Brunson, 3 yıl bir ay 15 gün hapse mahkûm edildikten sonra ABD Başkanı Donald Trump’ın isteği üzerine serbest bırakıldı ve kuşlar gibi uçarak ülkesine döndü.

Dahası var: ABD’nin İstanbul başkonsolosluğunda çalışan Türk vatandaşı Metin Topuz, “silahlı terör örgütüne yardım ettiği” iddiasıyla yargılanıp 8 yıl 9 ay hapse mahkûm edildi ama ABD isteyince salıverildi.

Ama ülkemizi yönetenlerin yabancılara karşı olan bu hoşgörüsünü (!) bu saydıklarımızdan ibaret sanırsanız çok büyük bir yanılgıya düşersiniz:

Anımsarsanız, 2 Ekim 2018 tarihinde Suudi Arabistan’ın İstanbul’daki başkonsolosluğuna bir işlem için giren Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı Riyad’dan Prens Muhammed bin Salman’ın özel olarak gönderdiği bir ekip tarafından başkonsoloslukta öldürülmüştü. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Suudi yönetimini -özellikle Prens Muhammed bin Salman’ı- suçlamış ve yönetim hakkında ağza alınmayacak laflar etmişti.

Sonra ne oldu?

Erdoğan Suudi Arabistan’a gitti. Salmanla kucaklaştı. Ve Cemal Kaşıkçı dosyası Kaşıkçı’ya bir Fatiha bile okunmadan Suudilere teslim edildi.

İtibarımız (!) böylece daha da yükseldi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları