Quo vadis?*

23 Eylül 2023 Cumartesi

İstanbul’daki bir imam hatip lisesinde öğrenim gören bir çocuğun Atatürk’ün portresini hedef alan çirkin eylemi, laikliği benimsemiş medyada büyük tepkiye yol açtı.

O çocuk tutuklandı. Ama benim dikkatimi bu vesileyle Türkiye’de bu tür saldırıların olmasını kolaylaştıran iklimi Saray iktidarının yarattığı iddiasını dile getiren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun verdiği demeç çekti. Çünkü düşündüm, acaba sadece Tayyip Erdoğan mı Türkiye’de bu iklimin oluşmasına sebep oldu diye?

Örneğin Kılıçdaroğlu’nun 14 Mayıs 2023 seçiminden önce, sanki Türkiye’de kadınların başörtüleriyle ilgili bir sorun varmış gibi, “kadınların kıyafetlerini yasal güvenceye bağlama” gerekçesiyle bir yasa önerisi hazırlanacağını ileri sürmesi bu iklime katkı sağlamadı mı? 

Kaldı ki kadının başörtüsü Türkiye’de hiçbir zaman sorun olmadı. Sorun olan İran kökenli din adamı Musa es Sadr’ın Lübnan’da ortaya attığı, sonra merhum İhsan Doğramacı’nın -başörtüsünden ayırmak amacıyla- adını “türban” koyduğu tarz, siyasi İslamcı örtüydü.

Asıl konuya geçmeden Kılıçdaroğlu’nun bir vesileyle yanıtlamasını istediğim bir başka örnek var: 

Bu yılki seçimlerden birkaç ay önce Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı “Akademi” denen okullar açılması önerilince CHP’li 22 milletvekilinin “EVET” demesine onay veren Kılıçdaroğlu değil miydi?

Tüm bunlar gösteriyor ki Türkiye bu noktaya sadece iktidarın değil muhalefetin -özellikle CHP’nin- yarattığı iklimle geldi. Onu bilelim ve çareyi bu bilginin ışığında arayalım.

Peki bu iklim bizi nereye götürür?

Yanıt çok basit:

Hızla bir şeriat Türkiye’sine doğru sürükleniyoruz. Çareyi buna karşı tepki göstermek amacıyla örgütlenmeyle bulabiliriz.

“Asıl” dediğim konuya gelince.

Benimle aynı korkuyu paylaşan bir meslektaşım Arslan Bulut, geçenlerde bir yazı yazdı. Başlığı “Türk Devletini Yıkmak için Militan Yetiştirmek” şeklinde atmıştı. Söylediği de özetle, Cumhuriyetin yıkılması amacıyla, tarikat denen toplulukların devlet eliyle beslenmesini, holdingleşmesini, devletin çeşitli kademelerini ele geçirmesini bu işi tamamlamak için öğrencilere yurtlar açmasını gösteriyordu.

Dediklerine aynen katılıyorum. Ama asıl Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun, kurulmasından bu yana geçen 62 yıl boyunca neden ülkenin ihtiyacı kadar yurt yapamadığını anlayamadığımı vurgulamalıyım. Eldeki bilgilere göre kurumun yurt sayısı 2020-2021 eğitim yılı başında 773, bunlarda kalan öğrenci sayısı 808 bin imiş. Aynı dönemde dernek, vakıf gibi özel kesime ait 4692 yurt varmış. Buralardaki yatak sayısı 396 bin küsur. Yani devletin açtığı yurdun yarısı kadar yatak var.

Bu yurtlarda sadece barınma değil, oradaki öğrencilere “dini eğitim”, “manevi değerler” adıyla o cemaatin görüşleri telkin ediliyor ve onlar, yarının “askerleri” olmaya hazırlanıyor.

Dahası, bu özel yurtlarda kalan öğrencilere ayda 2000 lira ödeniyor.

Bitirmeden sorayım:

Bu yurtlarda laik Cumhuriyet düşmanı olmaya teşvik edilen bu gençler, yarın hangi cemaatin ülke yönetimini ele geçirmesi için yetiştiriliyorlar? 

Tehlikenin farkında mıyız?


* Gidiş nereye?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları