Sular durulurken

19 Ağustos 2023 Cumartesi

Olayları yakından izleyen gazeteciler Ekrem İmamoğlu’nun gelecek yıl mart ayında yapılacak yerel seçimlerde, CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı olacağını, “Biz hem bundan sonraki İstanbul seçimlerini hem de ilçe seçimlerini kazanmaya devam edeceğiz” şeklindeki sözlerine bakarak 7 Ağustos’ta tahmin etmişlerdi.

O tahmin doğru çıktı ve CHP’deki yoğun tartışmalar ilk günlerdeki gerilimini geride bıraktı. 

Önce hakkını teslim etmek için, bir noktayı belirtmek istiyorum:

Bir siyasi tartışmayı, ortalığı kırıp dökmeden ve hakaretamiz kelimeler ya da cümleler kurmadan sonuca bağlama kültürü, siyasi hayatımızda en çok CHP’de vardır. 14 ve 28 Mayıs seçimlerinden sonra yaşanan derin hayal kırıklığı ve öfke de şimdi sağlıklı bir yola girmiş görünüyor. Umarım kurultayda da bu çizgi korunur ve parti, herkesin istediği “değişim” yahut “yenilik” kavramını başarıyla uygular.

Bunlar bugüne kadar yaşadıklarımızın bir özeti. Ama önümüzde daha uzun bir süreç var:

CHP’ye kendini yakın hisseden ve umudunu son seçimde ona bağlayan pek çok yazar, kişi ve düşünür, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na, “Seçimi kaybetti” gerekçesiyle çok ağır sözlerle hücum etti. 

Elbet seçimi kaybeden bir lider buna benzer eleştirilere muhatap olmaya mecburdu. Ama kanımca yapılan eleştiriler, seçimin kaybedilmesi yüzünden değil de keşke Kılıçdaroğlu döneminde CHP’nin “6 ok”unun neredeyse unutulmuş olmasından yapılsaydı -o bağlamda yapılmış eleştirileri saygıyla kaydederek söylüyorum- çok daha yerinde olurdu. 

Şimdi “değişim” sözleri ve baskıları yüzünden bunaldığını düşündüğüm Kılıçdaroğlu rahatlamış olmalıdır. Çünkü önümüzdeki kurultayda kendisini zorlayacak potansiyele sahipmiş gibi görünen İmamoğlu artık yarışta olmayacak.

Aslında İmamoğlu’nun bu yarışa biraz da kendi arzusu dışında itildiğini düşünüyorum:

Eğer İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “altılı masa” aktifken fakat henüz ortak aday belli değilken, CHP’ye emrivaki yaparak Ekrem İmamoğlu’nun ismini “potansiyel aday” olarak ortaya atmasaydı, Ekrem İmamoğlu çok muhtemel olarak kendini “cumhurbaşkanı adayı” görmeyecek ve ayağı yerden kesilmeyecekti. 

O emrivaki, kabul edelim ki “6’lı masa”nın dağılma kriziyle karşılaşmasına ve bu krizin seçmenleri olumsuz yönde etkilemesine yol açmayacaktı.

Dahası, İmamoğlu’nun aklına “CHP genel başkanlığına aday olma” fikri de -çok muhtemeldir ki- gelmeyecekti.

Artık o günleri geride bırakıp önümüze bakma zamanı...

Şimdi CHP’nin gerçekten demokratikleştirilmiş bir tüzüğe ve partinin temel değerlerini inançla korumaya ahdetmiş bir programa kavuşma ve onları hayata geçirme çabası dönemi.

Programın temel taşlarını yüz senedir öğrenmeyen kalmadı. “Demokratikleştirilmiş” tüzük ise partinin tüm kararlarına üyeleri tam olarak ortak eden tüzüktür. Herhalde şimdiki gibi, “demokratikmiş” gibi görünen ama her yetkiyi genel merkez elinde toplayan bir tüzük değil.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları