Ya mezarlıklar?

17 Şubat 2024 Cumartesi

Haftalardır Türkiye, 31 Mart günü yapılacak yerel seçimlerle yatıp kalkıyor. Kim aday olacak? “Adayların belirlenmesi ‘demokratik’ yollardan mı, yoksa genel merkezdekilerin şeklen objektif ama aslında ‘kayırma’ usulleriyle mi yapılacak” gibi sorular tartışıldı. Sonunda antidemokratik usuller uygulandı ve geçici aday listeleri belirlendi.

Ben o gürültülerle değil, adaylardan hiçbirinin vaatleri içinde yer almayan, daha da tuhafı seçmenlerin de “Sayın aday, seçilirsen bununla ilgili düşüncelerin, projelerin nedir?” diye sormadığı bir konuya değinmek istiyorum:

Siz, hiçbir adayın yahut da seçmenin “Bu yerleşim yerindeki mezarlıklar ne olacak? Bu perişan haliyle gelecek seçime kadar kalacak mı?” diye sorduğuna tanık oldunuz mu?

Onu bırakın. Herhangi bir uygar toplumun, sevdiklerini toprağa verdikten sonra unuttuğuna tanık oldunuz mu? Sorumlu yöneticilerin, mezar ziyaretine gelenlerin ayaklarına çamur bulaşmaması için, gerekli planları, yolları, çiçeklendirmeleri yapmadan bıraktığına tanık oldunuz mu?

Avrupa’da kabristanlar çiçek bahçesi gibidir. Peki Türkiye’de öyle mi?

Siz bir kabristana gittiğinizde ayağınıza çamur bulaşmadan veya bir başka merhumun mezarına basmadan yahut da üstünden atlamadan amaca ulaşamama sıkıntısı yaşamadınız mı?

Bir yakınınızı kaybettiğiniz gün, birtakım aç kurtların en acılı gününüzde sizi soymak için adeta pusu kurduğuna tanık olmadınız mı?

Asıl uygarca davranışın, en az yaşayanlara olduğu kadar ebediyete göçenlere de sahip çıkıp hizmet sunmakla belirleneceğine itiraz eder misiniz?

Tüm bunları, geçen ay eşini kaybeden bir dostumun uyarısı üzerine yazıyorum. Eşini Büyükada kabristanına defnetmiş, yanında kendisine de bir yer ayırtmıştı. Sonra bana söylediğine göre, ayırttığı yerin, bir başkasına verilmek üzere kazıldığına tanık olmuştu.

Aslında daha beteri benim başıma geldi. Doğduğum ilçedeki kabristanda aldığım aile mezarlığında merhum eşimin yanında kendim için yaptırdığım mezara beş yıl kadar önce bir inek düştü. Çünkü kabristanın kapısı kırıktı ve mezarlıkta hayvanlar otluyordu. 

Kapı beş ay önce hâlâ öyleydi.

Dostumun şikâyeti üzerine “mezarlıklarla ilgili mevzuatı” merak ettim. Meğer ne çok düzenleme varmış. 

İlk düzenleme 1931 yılında çıkan 1510 sayılı kanunla yapılmış. Aynı yıl ona ek bir yönetmelik yayımlanmış. Orada mezarlar üç sınıfa ayrılmış. Birinci sınıf “aile kabristanları” imiş. İkinci sınıf mezarlar “şahsa mahsus” olurmuş. Onların etrafını çevirtmek mümkünmüş. Üçüncüsü, parasız mezarlarmış. Bunlar mezarlıktaki adacıklar içinde, muntazam sıra ile yapılmış mezarlarmış. Bunlara gömülenlerin kalıntıları en az beş sene sonra başka yere nakledilebilirmiş.

Büyükşehirlerde kabristanların sorumluluğu büyükşehir belediyelerine, diğerinde mahalli belediyelere aitmiş. Tabii başta büyükşehirdekiler olmak üzere belediye başkanları ilgi gösterirse.

Yasalarda ve yönetmeliklerde kabristanlar için plan yapılmasına engel bir hüküm yok. Ama yapılmasını zorunlu kılan bir hükme de rastlamadım. O nedenle seçime giren belediye başkan adaylarına bir de öbür dünya olduğunu anımsatmak istedim.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları