Olaylar Ve Görüşler

Devlet ve ulus - Sıtkı ERGÜNEY

03 Nisan 2023 Pazartesi

Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Hüseyin Nail Kubalı, “Devlet, milletin teşkilatlanmış halidir” der.

Devletin örgütlenmesi, devlet organlarının oluşturulması ve işleyişiyle birlikte hayata geçer. Hukuk devletinde devlet organlarının görev, yetki ve sorumlulukları anayasa ve yasalarla belirlenir, tanımlanır. Gelişmiş demokrasilerde devlet organlarının yöneticilerinin anayasa ve yasalarla tanımlanmış usullere göre atanan liyakat sahibi kişilerden oluşturulması önemlidir. Devlet kurumları, sorumlulukları kapsamındaki görevlerini yasalarla belirlenmiş usul ve kurallarla uyumlu olarak yerine getirirler. İdari ve mali icraatları yasalara göre yetkili kılınan mercilerce denetlenir.

Türkiye Cumhuriyeti 80’li yıllara kadar -Demokrat Parti dönemindeki bazı olumsuzluklar dışında- sayılan ilkelere göre yönetildi. Hukuk devleti niteliğini ve işlevini korudu. 12 Eylül 1980 darbesiyle birlikte hukuk zorlanmaya başlandı. 2003’ten sonra ve özellikle 2018’den sonra yürürlüğe giren cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle birlikte devletin yönetimi, işleyişi, anayasal kurumlar ve yasalar yerine giderek daha fazla kişisel tercihler ve kararlarla şekillendi.

Ergenekon, Balyoz, FETÖ kurguları ile yaşatılan hukuk faciaları Cumhuriyetin ve Türk hukuk tarihinin utançlarıdır. Son yirmi yılda kamu kaynakları toplumsal fayda yerine özel çıkarlara hizmet eden paralı yollar, köprüler, hastaneler uğruna ipotek altına alındı. Merkezi bütçe kapsamındaki kamu kuruluşlarını denetlemekle yükümlü anayasal kurum Sayıştay’ın raporları dikkate alınmadı.

NİTELİK VE LİYAKAT

1950’den bu yana Cumhuriyet, demokrasi kılıfıyla sistematik şekilde -başta laiklik olmak üzere- kuruluş ilke ve amaçlarından uzaklaştırıldı. Cumhuriyetin “devletçi, toplumcu ekonomi modeli” özelleştirme yağmacılığına terk edildi. Demokrasi, halkın oylarıyla seçilen siyasilerin “Milli irade böyle istiyor” sığ gerekçesiyle hukuksuzluğa dönüştü. Ulus devlet olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde “Müslümanlık” giderek “Türklük” olgusunun önüne geçti.

Son 1.5 yılda, ekonomik ve sosyal bedeli yüksek iki felaket yaşadık: ekonomik çöküş ve deprem. Devletin kurumsal işlevinin tek kişinin inisiyatifine terk edilerek işlevsiz kılınması, bilimdışı kararlar, politikalar nedeniyle ağır bedeller ödüyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti henüz on altı yaşındayken 7.9 büyüklüğündeki Erzincan depremini yaşadı, göğüsledi. Deprem bölgesine ilk müdahaleyi bölgedeki askeri birlikler süratle yaptı. Bugünden daha zor şartlarda Kızılay’ın bölgedeki depolarından yardım malzemesi gönderildi, sahra hastanesi üç günde kuruldu.

O tarihte Türkiye’nin kişi başına milli geliri 100 dolardı, bugün 10.655 dolar.

Nitelikli devlet yönetimi ve liyakat önemli... 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları