Olaylar Ve Görüşler

Devletin kişiliği - Av. Erol TÜRK

26 Ekim 2023 Perşembe

Devlet soyut bir varlıktır. Devleti devlet yapan, gözle görülür elle tutulur olmasını sağlayan, organlarının evrensel insan haklarına uygun olarak pozitif hukuk tarafından, toplumun gereksinimlerine göre düzenlenmiş ve teşkilatlanmış olmasıdır. Devletin egemenliği hukuki bir iktidarı ve gücü temsil eder. Devlet egemenliğini başka bir otoriteden almaz veya onun adına kullanmaz. Siyasi iktidar, soyut devlet kavramını evrensel hukuk kurallarına uygun, insan haklarına ve özgürlüklerine saygılı uygulamaları ve egemenliğin asıl sahibi halkına yaptığı hizmetlerle devletin kişiliğini belirler. Devletin soyut ve hukuki kişiliği sosyal bir olgu ise egemenliği de hukuki bir gerçektir.

Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Bu tanım devletin şeklini anayasası ile belirlemiştir. Anayasa kuralları emredicidir ve devlete sosyal adaleti gerçekleştirmek görevini yüklemiştir. Bu suretle devletin etkinlik alanının hukuki, siyasi ve ekonomik açıdan özgürlükçü bir düzen içinde kişi ve toplumun iyiliği için son derece elverişli bir rejim kurulmuştur. Anayasa bu yapısı ile otoriter ve totaliter tek parti rejimine karşıdır. 

DEMOKRASİYE DARBE

Devlet çalışmalarını organları vasıtasıyla gerçekleştirir. Halkın egemenliğini temsil eden meclis yasama çalışmalarını yürütür. Yürütme organı devletin işleyişini sağlar. Yargı organı ise adli ve idari yargı birimlerinin işleyişini sağlar. Bu organlar devletin asli organları olup bunlardan birinin yokluğu devletin yokluğu demektir. Asli organlar hem devletin hukuki varlığını sağlarlar hem de ona şeklini verirler.

Anayasanın başlangıcında, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, anayasada gösterilen özgürlükçü demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı yazılıdır. Anayasanın başlangıcı da anayasaya dahildir. 21 yıllık AKP iktidarı anayasaya aykırı eylem ve işlemleri ile devletin hukuki kişiliğini ve demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkesini yok ederek devletin şeklini değiştirdi. Anayasada yapılan değişiklikle sınırsız yetkili ve sorumsuz başkanlık sistemine geçildi. Yapılan parlamenter demokrasiye karşı bir darbedir.

CUMHURİYET VE LAİKLİK

Türkiye 16 Nisan 2017’den beri meşruiyeti tartışmalı bu darbe anayasası ile yönetilmektedir. Anayasaya aykırı olmasına rağmen tüm devlet kurumları buna yasama organı da dahil tüm yetkiler tek kişide toplandı. Yargı tek adamın emir ve talimatıyla karar veriyor. Oysa yargı kararlarında “Türk milleti adına” karar verildiği yazılıdır. İç hukuka tabi olduğu halde AİHM kararları uygulanmıyor, yerel mahkemeler AYM kararlarını tanımıyor. Yargıda patlayan rüşvet skandalı çürümenin boyutunun tahminlerin çok üstünde olduğunu gösteriyor. Bağımsız yargının olmadığı, hukukun evrensel ilkelerinin göz ardı edildiği, kişi hak ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlandığı ülkeler demokratik olmayan totaliter ülkeler sınıfındadır.

Eğitim bakanlığı tarikatlar ve cemaatlerle protokoller imzalayarak çocuklarımızı akla ve bilime dayalı çağdaş eğitim yerine, çağdışı dinci eğitime zorluyor. Anaokuluna mescit açılması tartışılıyor. Diyanet El Ezher tipi medrese açmaya uğraşıyor.

AKP’nin dış politikası günlük, zikzaklar çizen, güven duyulmayan bir seyir izliyor. Atatürk’ün “Yurtta barış dünyada barış” ilkesi terk edildi. Sınırlarımız kevgire döndü; ülkenin kaldıramayacağı sayıda yabancı ülkemize geldi; adeta ülkemiz işgale uğradı. Siyasi iktidar kuruluş ilkelerine aykırı, akıldışı uygulamalarla Türkiye Cumhuriyeti’nin kişiliğini ve saygınlığını yok ediyor. Cumhuriyetin yüzüncü yılında Atatürk Devrimlerine, demokratik, laik, sosyal hukuk devletine sahip çıkmak, din devletine dönüşmesini önlemek zorundayız.

AV. EROL TÜRK



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları