Olaylar Ve Görüşler

Enflasyon ile kur arasında çift yönlü etkileşimler - Prof. Dr. Nur Keyder

13 Şubat 2024 Salı

Kurdaki bir artış ithal girdi (hammadde, ara mal) ve akaryakıt fiyatlarını artırmakta, bu da Türkiye’de üretim maliyetini yükseltmektedir. Ara malı ve hammadde grupları, ithalatımızın yüzde 60’ını oluşturmaktadır. Fiyatlamada denetim olmayan bir ortamda çoğu kez, fiyat artışı, kur artışının neden olduğu maliyet artışının çok üzerinde belirlenmektedir. 

Aslında pandemi sonrası talep çekişli ve maliyet itişli şokların neden olduğu enflasyon sarmalında, fiyatlama konusunda tüm dünyada bu tür davranışlar gözlenmiştir. Şirketler önlerini göremeyip kendilerini korumak amacıyla kâr marjlarını yükseltmiş, hatta bu yolla haksız kazanç sağlama yoluna gidenler bile olmuştur. Bu tür davranışın neden olduğu enflasyon türüne “greedflation (fırsatçı enflasyonu)” denilmektedir. Burada “kâr itilimli” bir enflasyondan söz edilmekte ve kâr, enflasyon dinamikleri arasında güçlü bir etmen olarak ortaya çıkmaktadır. 

Bu tür fiyatlama, enflasyon oranının da kur artışının üzerinde gerçekleşmesine neden olmaktadır. Türkiye özelinde de bu nedenle ihracat pahalılaşmaktadır. Bazı durumlarda fiyat artışları “gizli” de olabilmektedir. Örneğin fiyat aynı kalırken ürünün miktar/ gramajı düşürülmekte (shrinkflasyon) veya kalitesi düşürülmektedir (skimpflasyon). Günümüzde, rekabet hukuku ve rekabetin korunması konuları, makro ekonomi alanında sıkça tartışılan konular arasına girmiştir. 

AR-GE’YE DAYALI ÜRETİM

Bazı durumlarda ihraç konusu malın pahalılaşması sorun yaratmaz. Örneğin; inovasyon, yüksek katma değerli ürün, ArGe’ye dayalı kaliteli ürün üretimi, markalaşma gibi olgular, fiyat artışına rağmen ürünün ihracat potansiyelini korumasını sağlayabilir. Ancak ihracat konusu ürünlerde rekabet söz konusu ise ihraç edilen ürünün fiyatının yükselmesine izin verilemez. Müşterinin rakiplere yönelmesini önlemek için kurun yükselmesi gerekecektir. Serbest dalgalı kur rejiminde yeni denge kuru, piyasa koşullarında, kurun “Göreceli Satın Alma Gücü Paritesi” paralelinde hareketiyle sağlanır. Ancak müdahalelerle kurun gerekli oranda yükselmesine izin verilmezse TL aşırı değerli, ihracat pahalı, ithalat ucuz hale gelir, ticaret dengesi ve cari açık olumsuz etkilenir. 

Enflasyon beklentilerinin kırılması, “kâr itilimli” fiyat artışlarının daha düşük düzeyde gerçekleşmesini sağlayabilecektir. Enflasyon beklentilerinin kırılması için güven ortamının iyileşmesi şarttır. Güven ise ancak hukukun üstünlüğünün, yargı bağımsızlığının ve demokrasinin geçerli olduğu ortamlarda yeşerebilir. Ayrıca şeffaflık, Merkez Bankası, TUİK, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, düzenleme-denetleme kurumları (Örneğin; Rekabet Kurumu, Kamu İhale Kurumu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu) gibi kuruluşların bağımsızlığı da güven ortamının tesisinde önemli rol oynayan konulardan bazılarıdır. Fiyatlamanın “maliyet artı belirli kâr marjı” şeklinde yapılmasını sağlamada, sıkı denetim ve caydırıcı cezalar da etkili olabilir. 

GÜVEN ORTAMI

Kur ile enflasyon arasında bahsedilen kısır döngünün varlığı, enflasyonu besleyen bir olgu olarak ortaya çıkmakta ve enflasyonla mücadeleyi zorlaştırmaktadır. Güven ortamının iyileştirilmesi ve zedelenmemesi, kura müdahale edilmemesi, fiyatlama konusunda gerekli denetimin gerçekleşmesi, kur ile enflasyon arasındaki çift yönlü etkileşim sırasında kurdaki dalgalanmanın önünü kesecek, kur “Göreceli Satın Alma Gücü Paritesi” paralelinde usulca artmaya devam edecektir. Piyasada insanlar önünü görebilir hale gelecek, fırsatçılık güdüsü ile kâr marjlarıyla oynama ihtiyacı duyulmayacaktır. Enflasyonla mücadele ivme kazandıkça, kur ile enflasyon arasındaki geri besleme hız kaybedecektir. Ancak enflasyonla mücadelenin uzun zamanda sonuç verebileceği unutulmamalıdır.

Emekli ODTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nur Keyder



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları