Olaylar Ve Görüşler

Galiba biraz geç kaldık - Daver DARENDE

09 Ekim 2023 Pazartesi

“1934 yılında Ankara’da yayımlanan La Turquie Kemalist (Kemalist Türkiye) aylık çıkan kapsamlı bir dergi idi. 1939’da, Atatürk’ün ölümünden üç beş ay sonra bu derginin kapatılması gelmekte olan yeni bir anlayışın habercisi gibiydi.”

10 Kasım 1996 günü, Paris’te UNESCO Daimi Temsilciliği’nde görevli olduğum yıllarda şimdi aramızda olmayan unutulmaz dost, Ahmet Taner Kışlalı ile birlikte katıldığımız, Atatürk’ü anma gününde Fransız tarihçi Jean-Louis Bacque-Grammont tarafından söylenen bu sözler belleğimden silinmedi. 

1923-1936 yılları arasında Atatürkçülük, yani Kemalizm Türk ulusunun varlık nedeni olan bir ideoloji idi. Yenilmez bir güç olarak nitelendirilen bu ideoloji, karanlığın çöktüğü, Cumhuriyetin yavaş yavaş elden gittiği, cehaletin bilinçli olarak yerleştirildiği bu duyarlı dönemde iç ve dış güçler tarafından tartışmaya açılmaktadır. 

Yaklaşık yetmiş yıldır Atatürk’ün yaptıklarını yıkmaya uğraşanlar, ülkemizi bilinç ekseninden din eksenine doğru yönlendirmeye çalışanlar halkımızın cahil kalması için ne acıdır ki bu çabalarında başarılı oldular. 

Atatürk’ün “Onuncu Yıl Nutku”nu söylediği yıllardaki Türkiye ile bugünkü Türkiye arasındaki değişimi görmek zorundayız. Büyük bir toplumsal tehlikenin çığ gibi büyüyerek üzerimize gelmekte olduğunu, bu tehlikenin cehalet ve ortaçağ karanlığına doğru yönelmekte olduğunu fark etmek zorundayız. İkinci büyük tehlike sayıları her geçen gün artan sığınmacı akınıdır. Türkiye’nin demografik ve sosyal yapısı hızla değişmektedir. 

Onur, erdem, kişilik gibi kavramların hiçe sayıldığı günümüzde ne acıdır ki toplumun değerler sistemi altüst edilmiş, insanlarımız cehaletin tutsağı olmuştur. Demokrasinin vazgeçilmez ilkesi olan laiklik acımasızca çiğnenmiştir.

Cumhuriyetin kazanımlarının hızla yok edildiği olağanüstü tehlikeli bir süreçten geçiyoruz. Atatürk’ün kutsal emaneti olan devrimleri tümüyle yok etmek isteyenler ülke çapında yoğun bir çaba içindedirler. 

İstanbul Taksim’deki Opera Kahvesi’nde otururken bombalı bir saldırıya uğrayarak yaşama veda eden, değerli yazar Onat Kutlar, Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan “Ase’nin Ölümü” başlıklı yazısında şunları yazmıştı:

“Benim sorunum, kendi çıkarları dışında kimseye hayat hakkı tanımayan vahşi Amerikancı-arabesk ticaret ve medya erbabı ve onların goygoycuları iledir. Sevgili dostlarım, umutsuzluk benim işim değil, ama galiba biraz geç kaldık.”

Daha fazla geç kalmamak için, karanlıktan kurtulmanın tek yolu ülke çapında eğitim seferberliğini gerçekleştirmektir. Yurdunun sorunlarını kendine dert edinmiş herkes bu alanda tıpkı devrim yıllarında olduğu gibi özveriyle çaba göstermek zorundadır. 

DAVER DARENDE

EMEKLİ DİPLOMAT-YAZAR



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları