Olaylar Ve Görüşler

Hangisi yanlış?.. - Duran GÜLDEMİR

22 Haziran 2023 Perşembe

Bir eğitim-öğretim yılı daha sona erdi. Okulların tatil olmasının hemen ardından ortaokul son sınıf öğrencileri LGS’de, lise mezunları da YKS,TYT ve AYT’de ter döktüler. Ortaokul ve lise mezunu öğrencilerinin girdiği sınavların kısaltılmış adları bunlar bilindiği gibi. AL, OKS, SBS, TEOG, ÜSS, YGS, ÖSS... gibi daha öncekileri de düşününce aklımıza hemen şu soru geliyor: Bunların ne olduğunu kaçımız hatırlıyor acaba? 

Başındakileri hatırlamasak da sonundaki o “S”leri çok iyi biliyoruz. Sınav, sınav, sınav…Yılardır uygulanan bu sınav sistemi hep konuşulup tartışıldı ama bu güne kadar yapılan tek değişiklik sınav adların değiştirilmesi oldu.Bu dayatmalar sonucunda okullar birer sınav merkezine dönüştürüldü. Dersler, “A, B, C, D ve E”den oluşan o dört-beş seçeneğin merkezine yerleştirildi. Öğrenciler nedenlerini, niçinlerini sorgulamadan o seçeneklerin sınırları içine hapsedildi. 

Matematik, fizik, kimya vb. derslerini sevmeyen öğrencilerle zaman zaman karşılaşsak da  “Edebiyat dersini sevmiyorum” diyenleri çok olmuyordu. 

Haksız da değil edebiyat onun için test kitabındaki birkaç sorudan ibaret çünkü. Siz, kitap okumayı ne kadar çok sevdirmeye çalışırsanız çalışın iş sonunda bu noktaya kadar geliyor.  Ne okuduğu kitabı anlamaya ne de yazarını sevmeye zaman bulamıyor bu çocuklar. Eline alıp okumaya çalıştığı romanı, hikâyeyi sınıfta öğretmeniyle değerlendirmeye, teneffüste arkadaşlarıyla tartışmaya zamanı yok çünkü.

Bu sorunlar, yaşadığımız iki yıllık pandemi döneminin bir sonucu, deyip işin içinden çıkmak da doğru değil elbette. Bunlar yıllardır uygulanan yanlış eğitim politikalarının sonucunda karşımıza çıkan acı gerçekler. 

Zaman zaman TV kanallarında, gazete sayfalarında, “Öğrenme kaybı giderek artıyor” endişesi duyarlı birkaç kişi tarafından dile getirilse de sonuçta değişen bir şey olmuyor. 

Bütün bunların sonunda, milyonlarca öğrenciyi acımasızca yarıştırıp hepsinden aynı başarıyı bekliyoruz. Yüzlerce soruyla, üstelik bir-iki saat gibi sınırlı bir süre içinde onların seviyelerinin ölçüldüğünü düşünerek “Nitelikli eğitim” veren okullara yerleştirmeyi  düşlüyoruz ama ne yazık ki sınırlı sayıda öğrenciye bu olanağı tanıyoruz.

Eğitim bilimlerinin temel gerçeği olan, “Her insan özeldir, her insan başarılıdır” anlayışını hep göz ardı ediyoruz. Yapılan bu sınavlarla, çocuklarımızın başarılarını değil, başarısızlığını ön plana çıkarıyoruz.

Çağdaş eğitimin yaratıcı ve eleştirel düşünme anlayışını külfet sayıp, niçinlerini, nedenlerini, nasıllarını konuşmak yerine, son yılların kalıplaşmış o sözüyle, “Aynen öyle” demekle işin içinden çıkıyoruz. Yetkililer de dahil, “Sınava giren tüm öğrencilere başarılar dilerim” temennisinin ötesinde bir çözüm üretemiyoruz.

Belki seslerini duyuramıyorlar ama bu çocuklar şunu soruyor: “Bugüne kadar siz sordunuz biz yanıtladık hep. Bize hiç sormuyorsunuz ama bizim de size soracaklarımız var... Sizler ne yaptınız bu güne kadar? Yaptıklarınızın hangisi doğru, hangisi yanlıştı?” 

Başta yetkililer olmak üzere bu sorunun cevabını bekliyor bizden, bu çocuklar, bu gençler...

DURAN GÜLDEMİR

EĞİTİMCİ-YKKED BEYLİKDÜZÜ ŞUBESİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları