Olaylar Ve Görüşler

İkisi de üçü de dördü de..

11 Ağustos 2019 Pazar

Çürümeyi “değişim” yozlaşmayı “dönüşüm” saydıkla­rından dibe vurdular. Her türlü sömürü sürecinin, hak, hukuk, adalet karşıtlığının, itibarsızlaştırmanın iki mi­marından biri on iki öteki on biri oldu.


Yine yeni bir şey yok. Piyasa yi­ne eskiyle açıldı. Eski yine rağ­bette, tilki yine pazarda. Torba yine dolu. “Geçmişini satın al sabıkan­dan kurtul” kuralı masada. Akılla­rınca geçmiş kirden pastan kurta­rılacak gelecek aklanacak. İktidar bağımlıları sahnede. On bir kur­naz, on iki sevgisiz. On üç ürkek. On dört sanal. İkisi somut, ikisi so­yut. Hem varlar, hem yoklar. Al bi­rini vur ötekine mi? Hayır. Al öte­kini vur birine mi? Hayır. Farklı gi­bi görünseler de onlar aslında ay­nı sokağın iktidar bağımlısı çocuk­ları. Ne yaptılarsa birlikte yaptılar. Ülkenin bağırsaklarını temizlemek için iktidar koltuklarına oturdular. Göz açıp kapayıncaya kadar ülke­nin bağırsakları oldular.
Çürümeyi “değişim” yozlaşma­yı “dönüşüm” saydıklarından dibe vurdular. Her türlü sömürü süre­cinin, hak hukuk adalet karşıtlığı­nın, itibarsızlaştırmanın iki mima­rından biri on iki öteki on biri ol­du. Biri namluyu yağladı, biri mer­miyi sürdü. Tetiği çekene-çektirene gelince hep birlikte gözler kapandı kulaklar tıkandı. Unutuldu, unut­turuldu.

Laiklik gidecek
İkisi de Batı ile bütünleşmiş laik, demokrat, çağdaş bir Türkiye’den yana olmadı. İkisi de dini referans­larla laiklikten sapmanın, laikli­ği yadsımanın peşinden koştu. Biri “Laiklik tabii elden gidecek“ dedi , öteki “Laik sistemin değiştirileceği­ni” söyledi.
İkisi de Evren’in “Kemalizm­le İslamı birleştirme” çabalarına, Özal’ın “Kemalizme dinsel anlam katma” girişimlerine boyut kazan­dırdı.
İkisi de emperyalizmin yarış-sa­tış senaryosunun gönüllü kurba­nı oldu... Birbirleri için hazırladık­ları tuzaklara ikisi birden düştü. Bi­rinin soluğu ötekinin ensesindey­di. Yarış birinin “İnançlarımız uğ­runa ölmeye hazırız” tahriki, öte­kinin “Bildiğimiz yolda devam ede­riz” tehdidi ile örtülü bir savaşa dö­nüştü.
İkisi de “Laiklik ilkesinin yerini İslamla bütünleşme modeline dev­retmesini” savundu.
İkisi de siyasal İslamı “referans” almada, demokrasiyi “araç” sayma­da rejim karşıtı örnekler verdi. Bi­ri “Elhamdülillah şeriatçıyız” öteki “Cumhuriyet bitmiştir” dedi.
İkisi de “Şeriata karşı olup Müs­lüman kalmak modern devletin da­yatması” olduğuna inanan zevat­tan eğitim, adalet, savuma, baka­nı seçti.
İkisi de “kültürel öncelikli İslami hareketlerle siyasi öncelikli İslami hareketlerin” yeniden ilişkilendiril­mesini istedi.

Gerçek güç
İkisi de Tanrı “kelamı” ve pey­gamber “hadisi” ile siyaset yaptı.
İkisi de çok genç yaştan beri si­yasal İslamın ipini elinde tutan ger­çek gücün ABD olduğu dayatması­na boyun eğdi. Biri Birleşik Devlet­ler Başkanı’nın “Savaşta bize yar­dım edeceksiniz değil mi” sorusuna verdiği “Kolay başkanım” yanıtıyla ünlendi. Öteki “Kissinger’in örgüt­lediği antikomünist eşkıya deposu Kırklar Komitesi üyeliğiyle başladı­ğı teslimiyetini “6. Filo’ya karşı kıl­dığı şükür namazıyla” sürdürdü.
İkisi de “Yeşil Kuşak’tan Türk-İslam Sentezi’ne, Ilım­lı İslamdan Siyasal İslama, Bü­yük Ortadoğu’dan Genişletilmiş Ortadoğu’ya” uzanan tüm projeler­de rol aldı.

Zoka yutturulamadı
İkisi de Ortadoğu’da Ameri­kan jandarmalığı için çocuklarımı­zın kurban edilmesine boyun eğ­di. Biri savaşan“Kahraman genç ka­dın ve erkek Amerikan askerleri­nin, olabilecek en az kayıpla ev­lerine dönmeleri için dua ediyo­rum.” dedi. Öteki “9 maddelik” bir anlaşmayla 250 savaş uçağı ve 60 bin Amerikan askerinin Türkiye’ye yerleşmesini öngören ünlü tezke­reyi hazırladı. Biri “Tezkere asker gönderme anlamına gelmiyor” de­di. Öteki tezkerenin “Amerika iste­di diye” çıktığını söyledi.
Tezkere reddedildi ama geçmiş kirinden arındırılamadı. CİA aja­nı Graham Fuller ve takipçilerinin önerdiği “Gönüllülük temelinde yeni bir Osmanlı İmparatorluğu” kurulamadı. Demokrasiye “sığına­rak” T.C’yi çiğneyenlerin, demok­rasiyi “çiğneyerek” TİC’ye ulaş­ma düşü suya düştü. Emperyaliz­min “Yeni Türkiye” zokası yuttu­rulamadı. Tarihin o sayfasını yaz­mak için tarafların zamana gerek­sinimi vardı.

ERBİL TUŞALP



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları