Olaylar Ve Görüşler

İktidar meşru mudur? - Prof. Dr. Sabri ÇAKIR

12 Şubat 2024 Pazartesi

Türkiye’de, demokrasinin gereği olarak çok partili yönetim sistemine geçtiğimiz 1946’lardan günümüze dek en fazla tartışılan kavramlardan biri “iktidar”, diğeri de  “meşruiyet”tir. Bu iki kavram hem siyaset bilim hem de toplumbilim açısından oldukça derin ve önemli anlamlar içermektedir. Özellikle siyasal bilim yönünden üzerinde en çok durulan ve tanımlanan kavramların başında gelir her iki kavram da. 

Toplumbilim açısından da en çok “iktidar” kavramı irdelenir ve bu kavramın, en küçük toplumsal gruptan en örgütlü büyük gruplara kadar yaygınlığı, güç ve otorite kaynağı olup olmadığı tartışılır. Siyasal bilim ise “iktidar” kavramının toplumsal kökenine inmeden ya da grupsal, kurumsal yönlerine değinmeden doğrudan “devlet” kavramı ya da kurumu ile olan ilişkisini araştırır ve tanımlar yapmaya çalışır. Buna göre iktidar, temel olarak yönetilen ile yöneten arasındaki farklılıktır. 

Her sosyal grupta bir yanda emirleri verenler, bir yanda da buna itaat edenler vardır. “İktidar” kelimesi hem yönetenler grubunu hem de bu grubun işlevini anlatmak için kullanılmaktadır. 

Başka bir söyleyişle iktidar; devlet yönetimini elinde bulundurma ve devlet gücünü kullanma yetkisi; bu yetkiyi elinde bulunduran kişi ve kuruluşlardır. Ne var ki iktidarın kavramsal ve kuramsal anlamları bunlarla da sınırlı değildir. Gündelik ve siyasal yaşamımızda, özellikle de seçim dönemlerinde, kamuoyu yoklamalarında, günümüzde “iktidar ve meşruiyet” kavramları en çok kullanılan, tartışılan, çekiştirilen sözcük ve kavramların başında gelmektedir.

GÜÇ VE OTORİTE

Var olmak ve çoğalmak hayvanlara yettiği halde insanoğlu güç ve otorite sahibi olmak, egemen olmak, üstün olmak gibi ayrıcalıklara sahip olmak ister. Eğer elinden gelse, kimileri, Tanrı gibi olmak ister; sayıları az olsa da bazı insanlar vardır ki bunun olanaksızlığını asla kabul etmezler. İllaki iktidar ve otorite sahibi olacaklar; böylelikle yönettikleri toplumda üstünlük ya da egemenlik kurabilecekler.    

İktidar kavramı, üstünlük ya da hâkimiyet/egemenlik kavramlarıyla karıştırılmamalı. Bu kavramlar yönetenlerle yönetilenler arasındaki uzlaşmaz karşıtlık değil, yönetilenlerin kendi aralarındaki karşıtlığı ifade eden terimlerdir. İkisi arasında iki açıdan farklılık vardır: 

Birincisi, iktidar, tanındığı için iktidardır, otorite de kabul edildiği için otorite olur. İktidar halkın iradesine dayanan bir forma sahip değilse; yani iktidar, sosyolojik anlamıyla, “meşru” (yasal) bir iktidar değilse, böyle bir iktidara karşı başkaldırma, direnme söz konusu olur. İktidar normal sayılan sınırları aşarsa, örneğin o devletin yasalarına, anayasasına aykırı davranışlarda bulunursa, buna karşı tepki doğar. Demokrasilerde halk egemenliğine dayanarak elde edilen siyasal güç ya da otorite, iktidarı elinde bulunduran gruba, kişiye üstünlük ve ayrıcalık sağlamaz; sadece meşru (yasal) sınırlar içinde yetki kullanma hakkını verir. Bu sınırlar dışına çıkan iktidarlar, meşruiyetini kaybedeler! 

ANAYASA

İkincisi de iktidar toplumun çatısı, en üst kurumu sayılır; sosyal çerçevenin bir bölümüdür. Devlet yapısı içinde iktidarın hukuk açısından incelenmesi, irdelenmesi iktidarın bu niteliğini çok açık bir şekilde ifade eden “teşkilatı esasiye hukuku” (anayasa) adını alır.

İktidarın tersine, hâkimiyet /egemenlik sosyal çerçeve içindeki çatışma ve mücadelenin sonucu olarak oluşur. Demokratik yönetimlerde egemenlik, hiçbir koşula bağlı kalmaksızın halka aittir. Halk bu hakkını, özgür seçimler yoluyla kendisini yönetecek siyasal iktidara devreder. O nedenle halkın kendisini yöneten iktidarı sorgulama, soruşturma, eleştirme, yasal sınırlar dışına çıktığında; özellikle, anayasanın öngördüğü ve Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlara uymazsa yargılama ve demokratik yollarla iktidardan düşürme hakları, demokrasinin vazgeçilmez kurallarıdır. 

PROF. DR. SABRİ ÇAKIR

SOSYOLOG



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları