Olaylar Ve Görüşler

Kavram bulanıklığını gidermek - Zafer GENÇAYDIN

18 Mart 2023 Cumartesi

Genellikle kötü çeviriden kaynaklanan kavram bulanıklığı birçok alanda olduğu gibi sanat alanında da anlam çelişkisine ve mantıksal tutarsızlığa yol açabilmektedir. Örneğin sanatsal yaratma, yaratı gibi kavramlar yerine; daha çok, tarım ve endüstriye ilişkin üretmek, tüketmek, ürün gibi sözcüklerin kullanılmasının doğru olmadığı kanısındayım. Çünkü sanat, bir üretim işi değil “akılla duygu arasında gidip gelen, düşünsel (entelektüel) oyun niteliğindeki bir yaratma” olgusudur. Sonuçta elde edilense ürün değil, nesnede somutlaşmış düşünce, yani yapıttır. Üretmekse hammaddenin işlenerek bir gereksinimi karşılayacak kullanım amaçlı nesneye (ürüne) dönüştürülmesidir. Oysa gelenek veya alışkanlıklar yoluyla kazanılan beceriye dayalı, üst düzeyde yaratıcılık gerektirmeyen iştir üretim (imalat).

SANATSAL YARATICILIK

Düşünce temelli sanatsal yaratılar ise, duyu organlarıyla edinilen izlenimlerden “gebe kalan dişi doğa” denilen “aklın çocukları”dır: Çocuk üretilmez, doğurulur! Şiir yazmak yerine, şiir üretmek denilemeyeceği gibi, şiir okuyorum, müzik dinliyorum yerine de şiir veya müzik tüketiyorum denilemez.

Ama ha bire sanat ürünü, sanat tüketicisi deyip duranlar var! Tüketmek; yok etmek, yiyip bitirmek, harcamaktır. Sanatsa aksine, izleyeni düşünsel anlamda çoğaltır, katlar; izleyen de yorumlarıyla, yapıtı yeniden yaratarak varsıllaştırır. Sanatsal bağlamda üretkenlik, tükenmişlik, aynı şeyleri yaparak kendini yinelemek demektir ki sanatçının hiç duymak istemediği bir sözcüktür.

DEVŞİRME SÖZCÜKLER

Bir resme, heykele bakarak algılamak, müzik dinlemek, şiir okumak gibi sanatsal edimler, açlık ya da susuzluk gibi biyolojik dürtülerin, bir şey yiyip içmek yoluyla bastırılması sonucundaki doyuma ulaştırılmasına, dindirilmesine benzemez. Tinsel boyutu olan sanatsal yaratıcılık, hiçbir yarar, çıkar beklemeksizin, karşılıksız algılama sonunda duyumsanan güzelduyusal (estetik) heyecanın tetiklediği üst düzeydeki coşku dolu duygularla zihinsel etkilenmelerin yarattığı doygunlukla (haz) ilgilidir. Bu durumda, dinlemek veya görsel yolla duyumsanan doygunluğun, somutluk içeren tüketmek eylemiyle ilgisi olmaması gerekir.

Her alanın kendine özgü mantığıyla düşünce biçiminin yarattığı bir kavram dağarı vardır. Üretim, ürün, üretici, tüketici terimlerini yaratıcılıkla ilgili sanat alanına yamama çabaları kavram kargaşasına neden olan bir zorlamadır. Yerinde kullanılmayan ya da gösterdiği kavramı tam karşılamayan devşirme sözcükler düşünceyi bulanıklaştırdığı gibi, anlatım zenginliğinden yoksun bir dil de yaratıcılığı kısırlaştırır.

DÜŞÜNCENİN KALIBI

Sözcükler düşüncenin kalıbıdır. Kendi çapında çağının düşünürü olan her sanatçıdan da dili yerli yerinde kullanabilmesi beklenir. Böylece dil dağarıyla sınırlı olan düşünce, bilim, felsefe, sanat alanına yayılarak gelişip genişleyebilir. Her aydın, düşünür, bilim insanı, sanatçı dile özen göstermekle yükümlüdür. “Ben dilci miyim?” deyip geçemez. Çünkü “Türkçe ile bilim, felsefe yapılamaz; Arap’ınkini Arap’a, Acem’inkini Acem’e geri verirsek bize uzun kollu bir Buhara hırkasından başka bir şey kalmaz” diyen köle ruhluların dilin kültürel boyutunu kavrayabilmeleri beklenemez! 

ZAFER GENÇAYDIN



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları